Havanın kararması ile ılık rüzgar etkisini hissettirmiş gibiydi. Ağaçların dalları bu rüzgar ile sallanıyordu hafif hafif. Bahçedekilerin saçlarını uçuşturuyordu. Havanın ısınması ile birlikte semtteki bazı evler de kendilerini bahçelerine atmışlardı. Ortamda yeni çıkmaya başlayan çimlerin kokusu vardı. Bu koku rahatlatıcı ve ferahlatıcı gelmişti şehrin insanlarına. Gökyüzü temiz ve aydınlıktı. Yıldızlar ay kadar olmasa bile parlıyordu. Ay o kadar güzel ve o kadar parlaktı ki, gelen yaz aylarını müjdeliyor gibiydi. Havadaki yıldızların birbirine yakınlığı kum tanelerini anımsatıyordu. Şehrin ışıklarından uzak bu semtte, yıldızları izlemek zor değildi. Bunu yeni fark ettikleri için biraz kırgındı gökyüzü.
Jin kafasını geceden ayırdığında göz göze geldi sevgilisi ile. Karşılıklı oturuyorlardı. Kahverengi renkli bahçe mobilyalarının yeniden kullanıma açılmasını kutlamak için çıkmıştı ev halkı bahçeye. Sevgilisinin yanındaki yeri Jungkook'a kaptıran Tae, yerine otururken sinirle söylenmişti. Namjoon ona kötü bakışlarını fırlattığında, dilini ısırmış ve susmak zorunda kalmıştı. Ama sonradan fark etmişti. Aslında Jungkook, sevgilisinin yanına oturması ile Tae'ye büyük bir hediye vermişti. Ay ışığında Jin'i izlemek hiç mümkün olmamıştı. Ama şimdi bunu gerçekleştirebiliyordu. Bunu Jungkook sayesinde yaptığı için ona teşekkür edecekti.
Ama bir yandan rahatsız hissediyordu kendini Taehyung. Namjoon ve diğerlerinin ısrarı ile yemeğe kalan kız vardı ortamda. Tae kendini diken üzerinde oturuyor gibi hissediyordu. Sanki kızın ondan farkı varmış gibi yerinde kıpırdanıp duruyordu. Kız gündüz yaşanılanların utancı ile bahçedeki mobilyanın en uç kenarına oturmuştu. Resmen Namjoon ile sevgililerdi ama buna henüz alışamamıştı. Namjoon da farklı değildi. O da aynı mobilyanın diğer ucuna geçmişti. Yaptıgı konuşmadan, söylediği kelimelerden hala utanıyordu. Şimdi düşünüyordu da o cesareti nereden bulmuştu bilemiyordu. Tae bu ikilinin arasına oturduğu için aradaki etkileşimi kesmiş gibiydi. Ama kız Tae'nin araya girmesi ile gevşemişti. Ilk anlara nazaran daha rahat hissediyordu kendini. Nedendir bilinmez, sanki Tae'nin yanında yenilmez hissetmişti. Ama bunu söyleyecek veya hissettirecek kadar duruma alışamamıştı. Tae'nin yüzündeki rahatsızlığı görebiliyordu Jin. Ama bu durumdan mutluydu. En azından iletişim için bir adım atılmıştı.
Hobi'nin getirdiği çayı alan Yoongi, sevgilisinin bacaklarına dayanmıştı. Hobi ise tekli koltukta oturuyor, ayaklarını aşağıya doğru sallandırıyordu. Yoongi için yere bir minder atmıştı. Eline de sıcak bir çay tutuşturmuş, hasta olmaması için tüm önlemlerini almış gibiydi. Çayını zevkle yudumlayan Yoongi, başını sevgilisinin dizlerine koymamak için zor tutuyordu kendini. Yorulmuştu. Annesini görmek için saatlerce otobüs yolculuğu çekmiş, aynı şeyi geri dönerken yapmak zorunda kalmıştı bir de. Yol yorgunluğuna rağmen arkadaşları ile birlikte olmayı tercih etmişti. En azından onlar gitmeden bu anları değerlendirmek istemişti. Uyumak asla onun için zaman kaybı değil adeta bir zevk meselesi haline dönüşmüştü. Ama bu hazdan ödün verebilirmiş gibi hissediyordu kendini.
Jimin getirdiği tepsiyi ortadaki cam sehpaya bıraktı. Akşam yemeğinde sonra içilen küçük biraların tadı tartışılamazdı bile. Sarhoş olmak için değil zevk için yapılan bir şeydi bu. Teneke kutuların bulunduğu tepsiyi yumuşak bir şekilde bırakmıştı sehpaya. Eğildiği yerden doğrulmuş, oturacak yer arıyordu gözleri ile. Ailesi bir anda nasıl da kocaman olmuştu. Jimin, böyle büyük bir aileye sahip olduğu için çok mutlu hissediyordu kendini. Bir de bugün annesinde yaşanan ani gelişme vardı söz konusu olarak. Belki içindeki kelebeklerin nedeni annesinin ona bakmasından kaynaklaydı, bilmiyordu. Belki de sonunda ilişkiye başlayan Jisoo ve Namjoon'du sebep.
Jungkook sevgilisine baktı ve yerinden kalktı. Bileğinden tutarak oturduğu yeri verdi. Kendi Yoongi'nin yanına geçti ve oturdu. O da sırtını hyungunun dizlerine dayamıştı. Gidene kadar onun dizlerinin dibinden ayrılmak gibi bir niyeti de yoktu zaten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FRIENDS🦋🍀🌈
Fiksi PenggemarOnlar kimsenin birbirine yakın olmadığı kadar yakın olan arkadaşlardı. Ya da öyle sanıyorlardı. Birbirlerine hissettikleri dostluktan da ötede olmalıydı. Onlar lisede tanışmış ve birbilerine kenetlenmiş 7 adamlardı. Hepsinin kendine ait problemler...