Tae, onu soktukları odada oturuyordu. Masanın önüne koydukları iki sandalye ve onların arasında da küçük bir sehpa vardı. Taehyung rektörlük binasının içinde bulunan bu küçük derme çatma odada sehpanın üzerinde neden üniversitenin tanıtım dergisi olduğuna anlam veremiyordu. Ellerini kucağında birleştirmiş önündeki dergiye gözlerini sabitlemişti. Işık odanın içinde bulunan küçük pencereden giremiyordu. Zaten görse bile buna kapalı olan hava izin verecek gibi görünmüyordu. Bu yüzdenden oda floresan lamba ile aydınlatılmış durumdaydı. Isıtma konusu ayaklı ufo tarafından çözülmüş gibi görünüyordu.
Güvenlik şefi olduğu söyleyen adam önündeki monitörden birkaç sekme açtıktan sonra konuştu. "Okul numaranı söyle."
Gözleri önündeki dergiden ayrılmış kucağında birleşmiş kanın kurumaya yüz tuttuğu ellerine gelmişti. Adamım burnunu kırmış, bunun için zerre pişmanlık duymuyordu. Dudaklarını yaladıktan sonra konuştu. "1815745."
Şef, onun bilgilerini gerekli boşluklara doldurduktan sonra, gözlerini kıstı. Acılan ekrana bakıyordu. Adamın bu kadar yavaş olması, Taehyung'u rahatsız edecek seviyeye gelmişti. Yaklaşık yarim saattir odada oturuyor, adamın dosyalarla ilgilenmesini beklemişti. Bu kadar bekledikten sonra klavyenin tuşlarına bir kaplumbağa edası ile basmış, Tae'nin sabrını zorlamıştı. "Pekala, Kim Taehyung. Mimarlık bölümü birinci sınıf öğrencisisin ha? Adamın neden burnunu kırdığını söyleyecek mısın?" Diye sordu.
Tae, beklemekten sıkılmış hali ile başını sağa sola yatırdı. Derin bir nefes aldıktan sonra konuştu. "Bunu neden ona sormuyorsunuz? Burada beni tutarak ne yapmaya çalışıyorsunuz?"
Güvenlik şefinin burnundan verdiği nefes, odanın içinde sanki gözle görünür haldeydi. "Bak, çocuk bana geçerli bir sebep ver ki, bu durumu polise bildirmeyeyim." Dedi. Onun da bu odadan sıkılmış olduğu her halinden belliydi.
"Peki ben size bir soru sorayım, bu okula girişlerde turnikeler neden var? Ben, bu okula yabancıların girememesi için olduğunu biliyorum. O halde nasıl kimliği dahi belli olmayan bir adam beni takip ediyor?" Diye sordu. Sonunda gözlerini ellerinden ayırmış ve şef ile birleştirmişti.
"Doğru haklısın. Öğrencilere herhangi bir zarar gelmemesi için o sistem işlevde ama hastaneden girmiş olabilir alana. Ama seni takip ettiğini nereden çıkardın?" Diye sordu. Kasları çatılmış bir haldeydi.
"Özellikle test ettim. Farklı birkaç yere girdim amacım olmadan. Ama hala arkamdaydı, bende buraya çekip amacını sormak istedim." Dedi rahatlıkla Tae. Sandalyede arkasına yaslamıştı.
"Adamın burnunu kırdın. Bu olayı polise sevk etmeyi düşünmüyorum. Ama ortada takip gibi bir olay varsa bildirme durumda kalabilirim. Bizim işimiz burada sizi korumak ve sen takip edildiğini söylüyorsun. Haklı olabilirsin. Adam, hastanedeyken sorgulanmalı. Ki bizim böyle bir yetkimiz yok. Polise bildirmek ister misin?" Diye sordu adam.
"Hayır istemiyorum. Final haftasından sonra belki." Dedi Taehyung. Polisi ise karıştırmak istemiyordu. Bunu diğerleri ile oturup konuşmuşlardı. Buna şimdilik gerek yoktu ki zaten Jin yaralandığında üstü kapalı bir şekilde anlatılmıştı. Kaçan adam bulunamamıştı henüz. Gerçi bu büyük şehirde bu kadar çok olay yaşanırken, basit bir yaralanma vakasını araştıracaklarını sanmıyordu Tae.
"Tamam Taehyung. Ben yine de hakkında tutanak tutmak zorundayım. 4 yıllık eğitim hayatın boyunca başka bir durum karşısında da tutanak yiyecek olursan ve bu durum iki kez daha tekrarlanacak olursa, öğrenci kuruluna sevk etmek zorunda kalırız. Cezai işlem uygularlar. Yani bundan sonraki eğitim hayatında daha dikkatli ve daha kontrollü olmalısın." Dediğinde, masanın altından çıkardığı bir formu doldurmaya başlamıştı görevli.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FRIENDS🦋🍀🌈
Hayran KurguOnlar kimsenin birbirine yakın olmadığı kadar yakın olan arkadaşlardı. Ya da öyle sanıyorlardı. Birbirlerine hissettikleri dostluktan da ötede olmalıydı. Onlar lisede tanışmış ve birbilerine kenetlenmiş 7 adamlardı. Hepsinin kendine ait problemler...