Sevmek güzeldi. Sevmek iki taraflı olduğunda özeldi. Gözünden sakınırdı seven sendiğini. Ona zarar gelmemesi için kendini siper korurdu sevdiği. Sevdiğini içine alıp tüm kötülüklerden korumak isterdi insan. Belki en çok zararı yine kendisi verirdi belki ama yine de korumaya çalışırdı.
Sevmek sevdiğine dokunabildiğin an daha güzeldi. Onunla tüm duyguları paylaşmak sevene ayrı bir mutluluk verirdi. Taehyung bu dünyada sevdiğine dokunan şanslı insanlardan biriydi işte. O gece otel odasında yaşanan her ne ise ikisine özel olmuştu. Sevdiğine dilediğince dokunmanın özgürlüğünü yaşıyordu Tae.
Elinin altındaki beden onun dokunuşları ile kendinden geçiyordu. Tae Jin'e her dokunduğunda, dokunulan yer alev alıyordu. Jin bu yakan ateşi çok sevmişti. Bunun devamını istiyor ama aynı zamanda cesaret edemiyordu. Yaşamaya nail olduğu bu duygular onu bir anlamda korkutuyordu. Korkmasına rağmen devamını istiyor, kendini bu anlamda bencil hissediyordu Jin. Tae'nin dudakları boyunda kendine ait izler bırakıyordu. Bu izler artık ona ait olduğunu gösteriyordu.
Nefes nefese kalmıştı her ikisi de. Nefesleri birbirlerini kovalıyor, kesik kesik hale gelmişti. Tae ise bu konuda daha fazla korkan taraftı. Sevdiğine kendi eli ile zarar vermekten korkuyordu. bu anda bile aklından çıkmayan o vardı. Kendi alacağı hazzı zaten en başta boşvermişti. Jin ile ilgilenirken tük düşüncesi o olmuştu. Bu konularda oldukça bilgisizdi Tae. Daha önce deneyimlemediği bir şey yaşıyordu. Bu deneyimi Jin ile yaşadığı için oldukça mutluydu zaten. Ama bu konudaki bilgisizliği de korkutuyordu onu. Sadece dürtüleri ile hareket ediyor, altındaki bedenin her dokunuşu ile alev aldığını bilmeden hareket ediyordu.
Gözlerindeki ihtiyaç ile baktı Jin'e bunu isteyip istemediğinden emin değildi. İzin alması gerektiğini düşündü. Bu işin iki kişinin göstereceği rıza ile mümkün olacağının farkındaydı. Kendi bu istekle yanıp tutuşurken Jin'in de istediğinden emin olmak istiyordu. Eli pijamanın altından Jin'in tenini usul usul okşarken ayırdı dudaklarını Jin'in boynundan. Kafasını ayırmak istemediği boyundan kaldırdı. Derin bakışlar ile gözlerini kapatmış Jin'e baktı. Derin bir nefes aldı. Nefes nefese kaldığını için buna ihtiyacı vardı. Jin'in gözlerini açmasını bekledi. Ona üstten bakmak çok güzeldi. Tıpkı sağından, solundan, arkasından bakmak gibi.
Jin duran dudaklar ile küçük bir şoka uğradı. Dursun istemiyordu. Bir el belinden dolanırken, oldukça iyi hissediyordu kendini. Tae'nin kendisine baktığını bilmeden açtı gözlerini. Ona üstten dolu gözlerle bakan sevgilisini görmeyi beklemiyordu. Jin o an neyi yanlış yaptım diye düşünmeye başlarken bulmuştu kendini. Sanıyordu ki onu incitti. Korktu Jin. Onu incitmek en son istediği şeydi. Düşünceleri arasından Tae'nin sesi ona geç ulaşmıştı. ''Bunu istediğine emin misin? Ben beklerim seni hazır olacağın ana kadar.'' Diye sordu.
Jin sorulan soru karşısında küçük de olsa şaşkınlığını gizleyemedi. Bu soruyu beklemiyordu. Ne cevap vereceğini de bilmiyordu. Bu cevabı vermek istiyordu. Deli gibi evet demekten utanıyordu. Bu cevabı vermesi gerektiğini de biliyordu. Kelimeler kullanmak içindi fakat Jin kelimelere ihtiyaç duymadı. Tae'nin boyundaki kolların henüz çekmiş değildi. Kollarını sıktı ve onu kendine çekti. Dudaklarına uzandı dudakları. Onu öperek verdiği cevap Tae'nin alması gereken bir cevaptı. Jin'in öpüşü yavaş ve narindi.
Tae bu öpüş ile alması gereken cevabı aldı. Bu evet demekti. Jin buna hazır hissediyordu kendini.
Tae öpüşlerini derinleştirdi. Dudakları birbirlerinin içinde dans eder olmuştu. Jin Tae'nin boynundaki kollarını serbest bıraktı. Elleri artık sevgilisinin omzuna denk gelmişti. Parmakları sevdiğinin omzunu okşuyordu. Tae bu dokunuşlar ile kendinden geçer hale gelmişti. Yavaşnça indi yine Jin'in mis kokulu boynuna. Orada oyalanmayı çok sevmişti. Keşfettiği en güzel yerlerden bir yer olabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FRIENDS🦋🍀🌈
Fiksi PenggemarOnlar kimsenin birbirine yakın olmadığı kadar yakın olan arkadaşlardı. Ya da öyle sanıyorlardı. Birbirlerine hissettikleri dostluktan da ötede olmalıydı. Onlar lisede tanışmış ve birbilerine kenetlenmiş 7 adamlardı. Hepsinin kendine ait problemler...