Sabahın güneşi salondan içeri giriyorken açtı gözlerini Namjoon. Sabaha karşı yağan yağmurun buğusu vardı hala camda. Küçük su baloncukları oluşturmuştu pencerenin üzerinde. Camdan aşağıya kayan damlalar vardı. Kimisi tek başına yol alıyordu, kimisi ise diğerlerine katılıp daha büyük bir damla haline geliyordu.
Namjoon nerede olduğunu hatırlamakta geç kalmadı gözlerini açmadan önce. Belinin ağrıyor olması zaten geceden ipucu vermiş gibiydi. Bacakları tutulmuş, kolları kaskatı kesilmişti. Namjoon yüzünü buruşturdu. Kızın koltukta hala uyuyor olma düşüncesi ile açtı gözlerini. Tahmin etmekte geç almamıştı. Kız dün gece bıraktığı yerde uyuyordu hala. Ama tek bir farkla.
Kız üzerindeki battaniyeyi, ayakları ile koltuğun sonuna kadar tepelemişti. Ayaklarının ucundaki renkli battaniye büyük bir oyuncak topu andırıyordu. Kolunun birini koltuğun yastığı altına sokmuş, diğerini ise koltuktan aşağıya sallamıştı. Bacaklarını sanki koltukta daha fazla yer arar gibi iki yana açmıştı. Namjoon doğrulmakta zorlandığı belliydi. Ama ağzını kocaman açarak esnediğinde gözlerini açmış ve kızın yastıkla bir bütün olmuş suratını görmüştü. Kızın yüzü zaten dağılan saçları ile kapanmış haldeydi. Namjoon yerinden doğruldu ve kızın yüzüne düşen kıvırcık saçları çekti. Hala ateşli olmadığından emin olmak ister gibi elini alnına götürdü. Kızın ateşi düşmüştü. Ardından gözleri yine kızın yüzüne odaklandı. Kız ağzını beş karış açmış bir şekilde uyurken, Namjoon gülmekten kendini alamamıştı.
Oturduğu yerden ayağa kalktı. Kollarını havaya kaldırarak uzunca gerindi. Bütün eklemlerinin birbirine girdiğini hissediyordu. Bu sırada kızın ağzından çıkan kelimeler ile kollarını indirdi. Kız uykusunda konuşuyordu. Bu konuşmaktan çok mırıldanmalara benziyordu. Namjoon onun ne dediğini anlamak için kafasını kıza doğru yaklaştırdı. Anladığı sadece birkaç kelime olmuştu. ''Elime geçi-'' Namjoon yeniden gülümsedi. Elini kızın alnına koydu. Neyse ki ateşi düşmüş haldeydi.
--
''Günaydın.'' Dedi mutfağa neşe ile giren Jimin. Mutfakta kahvaltı hazırlayan sevgilisinin yanağına küçük ama güzel bir öpücük koydu. Jin onların haline bakıp gülümsedi.
''Daha hazır değildi, neden uyandın?'' diye sordu Jungkook. Ellerini lavaboda yıkadıktan sonra omzunda bulunan havlu ile kuruladı.
''Yardımım dokunur diye geldim.'' Dedi Jimin. Jin'in omzu üzerinden tezgaha bakmaya çalışıyordu. Parmak uçlarında yükselmiş, kafasını öne doğru uzatmıştı.
''Gerek yok. Otur hadi sen.'' Dedi Jin. Hazırlanan şeyleri tabağa koymak ile uğraşıyordu.
''Joonie nerede? Gören oldu mu?'' diye girdi mutfağa Hobi. Bir eli gözünde ovuşturuyordu.
''Odasında değil mi?'' diye sordu Jongkook. Dolaptan çıkardığı tabakları sevgilisine uzatmıştı. Onları masaya dizmesi için rica etmişti.
''Hayır.'' Dedi Hobi kafasını iki yana sallayarak.
''Sabah bir yere gitmiştir belki.'' Dedi Jimin. Masadaki yeşilliklerden ağzına bir lokma atmıştı.
''Sabah sabah başına iş açmamıştır değil mi?'' diye sordu Hobi yeniden.
''Sanmam. Evham yapmak yerine neden aramıyorsun?'' diye sordu Yoongi. Yüzüne havluyu atmış mutfağa girmişti.
''Banyo havluları banyoda kalacaktı.'' Dedi göz deviren Jimin. Herhangi bir yere atılan havluya bakmıştı.
''Ben arıyorum.'' Dedi cebinden telefonunu çıkartan Jungkook.
Namjoon mutfağa geçmiş, buzdolabının kapağını açmış içine bakıyordu. Boş olan raflar canının sıkılmasına neden olmuştu. Bu yüzden yüzünü iyice buruştururken, kıza bir şeyler hazırlamak istiyordu. Sonrasında kendi kendine konuşurken buldu kendini. ''Sanki dolapta bir şey olsa hazırlayabileceksin.'' Dedi. Kendinin bu acınası haline güldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FRIENDS🦋🍀🌈
FanficOnlar kimsenin birbirine yakın olmadığı kadar yakın olan arkadaşlardı. Ya da öyle sanıyorlardı. Birbirlerine hissettikleri dostluktan da ötede olmalıydı. Onlar lisede tanışmış ve birbilerine kenetlenmiş 7 adamlardı. Hepsinin kendine ait problemler...