''Sen ne yaptığını zannediyorsun? Nasıl böyle bir sorumsuzluk yapabilirsin? Kafayı mı yedin o bıçağı çekerken?''
''B-ben, ben korkup kaçarlar sanmıştım.''
''Bu büyük beyin kulağına gittiğinde seni korumak için orada olmayacağım. Sen artık sınırlarını aştın.''
''Lü-lütfen ben, bana yardım edin. Böyle olacağını bilemezdim. Ben gerçekten korkup kaçarlar san-sanmıştım.''
''Sus! Beyinsizin tekisin. Dua et o çocuğa bir şey olmamış olsun.''
''Ben, ben onu yere yığılırken gördüm. Durumu hakkında bir şey bilmiyorum.'' Elleriyle başını tutuyordu adam. Boş deponun bir duvarında çömelmiş ne yapacağını bilemiyor halde kıvranıyordu. Durumu bozmuştu ve nasıl toparlayacağını bilmiyordu. Ağlamaları yüzünden zaten doğru düzgün açıklama yapamıyordu.
''Yemin ederim, ona bir şey olursa, o bıçağı senin götüne sokarım. Duydun mu beni? Git!! Kaybol gözümün önünden.''
Deponun bir köşesinde çöken adam, aceleyle toparlanıp depodan kaçarcasına çıkmıştı. Adamın çıkmasından sonra sağ elinde yara izi olan adam arkasında duran daha uzun boylu olan adamına döndü ve sıkıntıyla bir nefes verip konuştu.
''Hangi hastaneye kaldırıldıysa git ve durumunu öğren.''
--
Dersi olmayan Jimin ve Hobi evi temizlemekle meşguldü. Odaların toplanması, tozlarının süpürgeye çekilmesi ve tozlarının alınması lazımdı. Bu hafta bu görev ikiliye verilmiş durumdaydı. Finaller gelmeden bu temizliği başından kovmak isteyen gençler, kahvaltı masasını toplayıp diğerlerini derse gönderdikten sonra temizliğe girişmişlerdi.
Jimin elindeki elektrikli süpürge ile kendi odalarını temizlerken aşağıdan gelen sesini duymamıştı. Hobi salondaki kitap raflarının tozunu alırken çalan telefonu, evin içini kaplayan süpürge sesinden dolayı duyamamıştı. Kollarını sıvamış toz bezini suyun içine sokup çıkardıktan sonra sıkıyor ve itina ile her rafın tozunu alıyordu.
Saatin ilerlemesi ile evdeki temizlik kokusu artıyor ve temizlik sona doğru yaklaşıyordu. Jimin, yukarıdaki işini halletmiş ve mutfağa girmişti. ''İşin ne zamana biter? Ona göre yorgunluk kahvesi yapıcam.'' Dedi salondaki arkadaşına.
''Az kaldı. Sen suyu koy. Ben buraların son işlerini halledinceye kadar olur o.'' Dedi. Gözleri gibi ağzı da açılmış her toz zerresini kovalıyor gibi bir görüntü sunmuştu.
''Bu akşam yemeğini kim yapacak?'' diye sordu Jimin. Eline aldığı kahveyi itina ile bardaklara boşaltıyordu.
''Jin ile Kook'da. Sen niye takip etmiyorsun sırayı?'' diye sorduğunda salondaki lavaboya doğru ilerlemişti.
''Unutuyorum ya. Zaten geç kaldılar. Normalde dersleri bitmiş gelmiş olmaları lazımdı. Saat kaç oldu.'' Dedi isyanla. Mutfak masasına oturmuş, suyun kaynamasını belirten zil sesini bekliyordu. Yorulmuş ve saçları dağılmıştı.
''Evet geç kaldılar. Taehyung'un da gelmesi gerekirdi, o da geç kaldı.'' Dedi Hobi mutfağa girerken. Salona uğramış ve bir müzik kanalını açmıştı.
''Taehyung çıkarken spora uğrıcam demişti. Sen duymadın mı? O Joon ile gelecek.'' Dedi Jimin. Ses kulaklarını doldurmuş ve suyu boşaltmak için tezgaha doğru yürümüştü.
''Haa, duymadım. Yoongi'ler de gelir birazdan. Bir yere uğramışlardır. Hatta ev sahibine gitmiş bile olabilirler.'' Dedi Hobi. Mutfaktaki masaya oturmuş yine gözlerini masanın üzerindeki dergide dolaştırıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FRIENDS🦋🍀🌈
FanfictionOnlar kimsenin birbirine yakın olmadığı kadar yakın olan arkadaşlardı. Ya da öyle sanıyorlardı. Birbirlerine hissettikleri dostluktan da ötede olmalıydı. Onlar lisede tanışmış ve birbilerine kenetlenmiş 7 adamlardı. Hepsinin kendine ait problemler...