''Jimin, biraz hava almak ister misin?'' diye sordu sevgilisine Kookie.
Jimin, yatakta doğruldu hafifçe. Başını yatağın arkasına yaslamıştı. Küçük, tombul elleriyle oynuyor; parmaklarını birbirine kenetliyordu. Usulca salladı kafasını. Jungkook, dolaba yürüdü. İçinden iki tane hırka alıp, birisini üstüne geçirdi. Sevgilisinin tarafına gitti ve biçimli ellerini sevgilisin narin bileğinin etrafına sardı. Onu yataktan kaldırdı ve elindeki diğer hırkayı onun omuzlarına koydu. Jimin üzerine konan hırkadan usulca kollarını geçirdi.
Diğerlerinin uyumuş olduğu evde çıt çıkmıyordu. Kapıyı açtı ve dışarı çıktılar. Jimin ''Yürümek istemiyorum. Bahçeye otursak olur mu?''
Kookie onu onayladı ve Jimin'in arkasından evin arkasında kalan bahçeye doğru yürüdü. Jimin salıncaklı koltuğa yerleşti, onun yanına Kookie de oturunca, bacaklarını salladığı yerden kaldırıp koltuğun diğer tarafına uzattı. Şimdi sırtı sevgilisinin kendisininkine göre geniş göğsüne dayanmıştı. Kookie sevgilisinin karnı üzerinde kollarını birleştirmiş onu iyice kendisine hapsetmişti.
Jimin derin nefesler alıyordu. Kafasını gökyüzüne kaldırmıştı. Havanın açık olması yıldızları gün yüzüne çıkartıyordu. Sayamayacakları kadar yıldızların arasına kaybolmayı dilemişti. Kardeşi gibi onlardan biri olmak, sonsuzluğa ulaşmayı dilemişti ilk zamanlar.
''Hani bana gördüğün rüyayı anlatmıştın ya, kardeşin sen artık gülümsemediğin için ağlıyormuş. Şu an da gülümsemiyorsun artık.'' Dedi Jungkook fısıltı gibi sesiyle. Burnunu sevgilisin saçlarına dayamış, onun kokusuna iliklerini hapsederken onu tekrar gülümserken görmeyi diliyordu. Bu iki günde bile o kadar solmuştu ki yüzü, Jungkook kanının çekildiğini hissetmişti.
''Sence beni izliyor mudur?'' dedi Jimin küçük parmaklarını gökyüzüne doğru uzatırken.
''Evet, kesinlikle seni izliyor. Bence abim gülümserken çok güzel görünüyor diye bile düşünüyor.'' Dediğinde Jimin'in dudakları çok az yukarıya kıvrılmıştı.
''Kookie, biliyor musun saçları çok güzeldi. İncecik telleri vardı. Bal köpüğü gibiydi. Yumuşacıktı. Saçlarını taramak benim en büyük zevkimdi o zamanlar. Beni görünce eline mavi tüylü tarağını alıp hemen yanıma koşardı. Hiçbir şey demeden elime tutuşturur, önüme otururdu. Ben ilk tepki vermezdim. İşime kaldığım yerden devam ederken küçük elleriyle başına iki kere vurur, kafasını bana çevirip gözleri yok olurcasına gülümserdi. O an tüm dertlerimden ayrılır her şeyimi kardeşime adardım.'' Gözlerinden küçük yaşlar yanağına hücum ediyordu. Aklına gelen görüntüler onu gülümsetse bile acısının tazelendiğini belli oluyordu. Gözlerini gökyüzünden çekmeden elinin tersiyle sildi göz yaşlarını.
Kookie burnunu sevgilisinin saçlarından çekti burnunu. Yerine dudaklarını koydu ve derin bir öpücük kondurdu sevgilisinin saçlarına. Daha sıkı sardı kollarını, daha sıkı doladı. Jimin'i kendine hapsetmek istedi. Gözlerinden düşen her yaşın nedenine kızdı. ''Meleğim kadar güzel gülümsediğine eminim.'' Dedi.
''Biliyor musun, o da çok severdi gülümsememi. Türlü türlü şebeklikler yapardı bana. Kookie o kadar güzeldi ki, gözlerim hep onu arardı. O gün farklı oldu işte. Annem hep babamı suçladı ama kendi en büyük suçluydu. Beni ona yardım etmem için zorlamasaydı, gözlerim yine Jisoo'un üstünde olurdu. Onu son gördüğüm an eline havluyu alıp koşarak yanımdan ayrılması olmazdı. Belki suda oynamasını izlerdim. Belki yanına simidini almasını sağlardım, belki kollarına takardım o lanet kollukları.'' Hıçkırmaya başladı Jimin. Jisoo'nun gitmesinde herkesin suçu vardı. Bunu hiçbiri kaldıramamıştı. Hep birbirlerini suçlamışlardı. Babasının bir anlık dalgınlığı, annesinin onu yardım için zorlaması ailelerinin dağılmasına sebep olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FRIENDS🦋🍀🌈
FanfictionOnlar kimsenin birbirine yakın olmadığı kadar yakın olan arkadaşlardı. Ya da öyle sanıyorlardı. Birbirlerine hissettikleri dostluktan da ötede olmalıydı. Onlar lisede tanışmış ve birbilerine kenetlenmiş 7 adamlardı. Hepsinin kendine ait problemler...