68.bölüm

1.6K 84 423
                                    

Beyaz duvarlar evin içine aydınlık verirken dışarıdaki yağmur bulutları sanki sömürüyor gibiydi. Yağmur yüklü bulutlar, damlalarını yavaş yavaş atıyordu yeryüzüne. Açık olan bahçe kapısından içeri giren toprak kokusu, yeni yapılan kahve kokusu ile birleşmişti. Koku zihinleri açıyor gibiydi. Her ne kadar açılması zor olsa bile. Zor geçen bir günün ardından sanki uyandırma etkisi yapıyordu. Bu hissi Yoongi sevmeye başlamıştı.

Namjoon odasına gitmiş, üzerini değiştirmek için girişmişti. Kendini oldukça yorulmuş hissediyordu. O kürsüde ayakta durmak, hiçbir şey hissetmiyor gibi konuşması onu sandığından daha yorgun bir hale getirmişti. Babasının bakışlarının üzerinde olduğunu hissedebiliyordu. Kalbinde büyük bir açıklık bırakıyordu bu bakışlar. Bu histen uzak olabilirdi, ona karşı içinde en ufak bir sevgi beslemiyor olabilirdi ama babasıydı işte. Hiçbir duygu hissetmiyor denilemezdi. Ona karşı içindeki tarif etmek imkansız gibi bir şeydi. Öyle nefret doluydu ki ona karşı, bir kaşık suda bile boğabilirdi. Öyle kin doluydu ki ona karşı bu hissin geçmeyeceğini biliyordu. Ama bir yandan neden kalbinin acıdığını anlamıyordu.

Sevgilisinin odaya girmesi ile kendine geldi. Yatağın üzerinde ellerini iki yana koymuş bir şekilde oturuyorken, aklından geçenleri sevgilisi yerle bir etmişti. Bu gayet de iyi olmuştu onun için. Biraz daha düşünmeye devam ederse kafayı yiyeceğini falan düşünmeye başlamıştı.

Jisoo sevgilisinin odaya girmesinin üzerinden çok zaman geçtiğini fark etmiş ve kendini sevgilisinin odasında bulmuştu. İçinden gelen dürtü ile kalbinin acıdığı hissetmişti. İçindeki hisleri elbet anlayamazdı ama hiç değilse ona destek olabilirmiş gibi hissetmişti. Kapının yanından ona bakmayı sürdürdü.

Namjoon gözlerini sevgilisinin ela gözleri ile buluşturdu. Sevgilisinin gözlerindeki yorgunluğu gözlerinin altındaki karalıklardan anlamıştı. Gözleri küçülmüştü sevgilisinin. Yatağına iki sefer vurdu. ''Neden orada bekliyorsun? Gelsene.''

Kız eliyle tuttuğu kapı kolunu bıraktı. Sevgilisine doğru yaklaşırken kapıyı kapatma gereksinimi duymadı. Yavaş yavaş adımlarını attı sevgilisinin yatağına doğru. Yine yavaş bir şekilde bıraktı kendini. Sevgilisine doğru döndü ve kollarını boynuna doladı. İçinden sadece ona sarılmak geliyordu. Sadece sarılmak ve ben buradayım, tam yanı başında demek istiyordu.

Namjoon boynuna dolanan kollar ile küçük bir şaşkınlığa uğradı. Gözlerini hızla kapatıp açtı. Bu yakın oldukları anlardan sadece biriydi. Belki de birbirlerinin kalp atışlarının kalplerine ulaştığı ilk anlardan biriydi. Namjoon kalbi üzerindeki baskıyı hissettiğinde hiç olmadığı kadar heyecanlı hissetmişti kendini ama bir o kadar da sakin. Tamamlanmış gibi. Sadece tek ihtiyacı olan buymuş gibi. Şaşkınlığını hemen toparladı ve kollarını gevşek bir şekilde sevgilisinin ince beline doladı.

Kız belinde hissettiği kollar ile gözlerini kapattı. Çenesini sevgilisinin omzuna koydu. Onu hissetmeye çalıştı. Bu zaten çok zor olan bir şey değildi. Kalbi atağa çıkmış deli gibi atarken bu anı tekrarlamak zorunda olduklarının mesajını veriyordu kendine. Namjoon ise burnunu sevgilisinin saçlarına gömmüştü. Kıvırcık saçlar burnunu gıdıklama hissi veriyordu. Bu hissi de çok beğenmişti Namjoon.

Kız fısıltıdan farklı olmayan sesi ile konuştu. ''Ben çok üzgünüm. Bu olaylar ile muhatap olmak zorunda kaldığın için çok üzgünüm.'' Gözlerinin yanmaya başladığı hissetmişti. Zaten çok duygusal bir tarafı vardı Jisoo'nun. En ufak bir dram olduğu an göz yaşlarını bırakıverirdi. Bu huyundan zerre kadar hoşlanmazdı. Her anında yüzüne hücum eden yaşlardan hiç hoşlanmıyordu. Bu yüzden karşısındaki insana güçsüz görünmekten korkuyordu. Güçsüz olmaktan nefret ediyordu. Güçsüz olduğu halde güçlü gibi görünmekten yorulmuş olsa da; o hala kendini çok güçlü biriymiş gibi görüyordu. Zayıf kalbinin bundan haberi var mıydı tartışılırdı.

FRIENDS🦋🍀🌈Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin