''En son ne dediğini duyan oldu mu?'' diye kısık sesle sordu Jimin. Kafasını salonun ortasına doğru uzatmıştı.
''Bir fısıltı yükseldi ama anlayamadım?'' dedi sevgilisi gibi o da sesini kısmıştı.
''Susun be duyamıyorum sizin yüzünüzden.'' Diyerek yaslandığı yastığı fırlattı Hobi.
''Tae, bence çok akıllıca konuştu. Peki ya sen derken oldukça yerinde bir soruydu.'' Dedi Yoongi gözlerini kısarak.
''Ben daha demin şu salak ikiliye ne dedim?'' diye sordu Hobi. Parmaklarıyla sevgilisinin alnına fiske vurmuştu. Yoongi gelen darbeyle alnını ovuşturdu ve çenesini kapatması gerektiğini anladı.
''Kapı sesi duymuyorum ben.'' Dedi duvara yaslanmış şekilde elinde bardakların bulunduğu tepsiyi tutarken Namjoon.
''Kesin gitmeyecek.'' Dedi Kook. Bu sefer dudaklarını oynatmıştı.
Tae, duyduğu şeyin şaşkınlığı ile karşısında utançtan yüzü kızarmış çocuğa bakıyordu. Jin o halde o kadar savunmasız görünüyordu ki Tae, ona sarılıp sıkmamak için kendini zor tutuyordu. Jin ise gözlerini sarf ettiği cümleden sonra yere dikmiş, hissettiği yabancı duygular karmaşasında reddedilmemek için dua ediyordu.
''Ne dedin sen?'' diye sordu uzun aradan sonra Taehyung.
Jin'in gözleri hala yere sabitlenmiş haldeydi. Birbirine doladığı parmaklarıyla oynuyordu. Fısıltı niteliğinde çıkan sesiyle konuştu. ''Ne dediğimi bence duydun Tae.''
Tae'nin dudakları yukarıya doğru kıvrılmıştı. Karşısında pembe pijamalarıyla duran masum kişiyi ısırmamak için zor tutuyordu kendini. Yanlış bir hareket yapsa kaçacak bir ceylan gibi görünen Jin, ona o kadar savunmasız gelmişti ki; kollarını dolayıp sonsuza kadar onu kollarında hapsedebilirdi. ''Hayır duymadım. Bana ne istediğini söyle.'' Dedi kesin ve net çıkmasını ümit ettiği sesiyle.
''Taehyung bilerek mi yapıyorsun? Sana benimle kalmanı istediğimi söyledim işte. Niye zorluyorsun?'' sesi daha yüksek çıkan Jin, kızarmış gözlerini karşısındaki şaşkın gözlere dikmişti.
Salondakilerden Jimin ''Aaoww bu ama çok tatlı.'' Dedi kedi gibi çıkan sesiyle.
Hobi ise ellerini birbirine kenetlemişti. ''Jin sonunda ne istediğini söyleyebildi.'' Dedi yüzündeki memnuniyetle.
''Bence Tae, kesin hiçbir yere gidemeyecek. Hatta orada kalp krizi geçirdiğini bile söyleyebilirim.'' Dedi Namjoon gülerek.
''Giderse zaten en büyük aptal olmaya aday gösterilir.'' Dedi Yoongi, o da Joon gibi gülümsüyordu. Jin'in cümlesiyle uzandığı kucaktan kalkmış oturur pozisyona geçmişti.
''Artık bu oyuna son vermesi lazım zaten. Çoktan başardı bence.'' Dedi Kook. Kolunu Jimin'in omzuna atmış, biraz önce ondan ayrılıp sehpaya doğru uzanan sevgilisini sert bir şekilde kendine çekmişti.
''Ne oyunuymuş bu?''
Jin'in sesi ile herkes yüzündeki ifadeyi değiştirmek zorunda kalmıştı. Yoongi tekrar sevgilisinin kucağına uzanıp, uyuyor numarası yapmak için gözlerini kapatmıştı bile.
Namjoon tepside duran bardakları domino taşı misali devirmişti. Elinin üzerine çok gelmediği halde abartılı bir çığlık atmış dikkati kendi üzerine çekmeyi amaçlamıştı. Akıllı bıdık yine durumu kontrol altına almayı hedefliyordu. Jin ise yere dökülen kahve ve bitki çaylarına bakıp zeminde oluşan küçük gölete kısa bir of bırakmıştı. Onu takmayan Jin'i gördüğünde Namjoon çığlığının kuvvetini arttırmıştı. ''Bağırma Joon. Hepsi yere döküldü.'' Namjoon'un eline bakıp ''Bir de yanmış numarası yapıyor.'' Dedi Jin yüksek çıkan sesiyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FRIENDS🦋🍀🌈
FanfictionOnlar kimsenin birbirine yakın olmadığı kadar yakın olan arkadaşlardı. Ya da öyle sanıyorlardı. Birbirlerine hissettikleri dostluktan da ötede olmalıydı. Onlar lisede tanışmış ve birbilerine kenetlenmiş 7 adamlardı. Hepsinin kendine ait problemler...