Hava hayret edilecek bir şekilde güneşliydi bugün. Günler sonrasında nihayet yüklü bulutlar yerini güneşe bırakmış görünüyordu. Sabah güneşi eve mutfağın camından girmeye çalışıyor, cılız ışıkların salona ulaşmasını amaçlıyordu. Evin arka bahçesine bakan mutfak camı, oldukça büyüktü. Duvarı boydan boya kaplıyor ve arka bahçenin sessizliğini gözler önüne seriyordu.
Evde uyanan ilk önce Jimin olmuştu. Ayaklarını sürüyerek aşağıya inmişti. Jimin gibi diğerlerinin de sınavları bugün sabahın erken saatlerindeydi. Bu iyi olmuştu. Belki günler sonra ilk defa sabah kahvaltısında aynı sofrada olacaklardı. Sabah kahvaltıları onlar için en az akşam yemeği gibi vazgeçilmez bir unsurdu. Masanın etrafında toplanan herkes, uyku mahmurluğunu üzerlerinde taşıdıkları için, saçmalıyor; bu da ortama ayrı bir eğlence katıyordu.
Jimin mutfağa girdiğinde, küçük elleriyle saçlarını karıştırdı. Ne hazırlayacağı konusunda aklında en ufak bir fikri yoktu. Gözleri zaten yarı açık yarı kapalı olduğu için günün aydınlık olduğunu bile fark edememişti. Buzdolabının önüne geldiğinde en az on dakika dolaptaki malzemelerle bakıştı. Dolabın içinde çok fazla bir şey kalmamış gibi görünüyordu. Dolabın kapağını kapattı. Kapağının üzerine koymuş oldukları not defterine, yine dolabın kapağına mıknatıs ile tutturulmuş kalem ile 'Alışverişe çıkılacak!!' notu ekledi.
Dolabın kapağını yeniden açtı ve kahvaltılık malzemeleri masanın üzerine çıkarmaya başladı. Hala ne yapacağı konusunda bir fikri yoktu. Ama neyse ki merdivenlerde duyduğu ikinci ayak sesi ile umudunu geri kazanmıştı.
''Günaydın.'' Dedi Kookie. Sevgilisini dolabın önünde yalnız başına gördüğünde, beline kollarını dolayarak konuşmuştu.
Jimin'in, kafasını eğdiğinde karnı üzerinde birleşen kollar sayesinde, yüzü umudun yanında ayriyeten mutluluk ile de parlamıştı. Ama bir yandan da şaşırmıyor değildi. Dolabın kapağını kapattı ve sevgilisine doğru döndü. Kookie'nin yanağına bir öpücük bıraktıktan sonra konuştu. ''Bu kadar erken uyanmanı neye borçluyuz acaba?'' diye sordu.
Kook da kendisinden böyle bir performans beklemiyordu. Ama kollarını uzattığında çift kişilik yatağın sağ tarafında hissettiği soğukluk ile gözlerini açmıştı. Etrafa anlamsız gözlerle bir süre inceledikten sonra, birlikte kahvaltı hazırlamanın güzel olabileceğini düşünmüş ve sıcak yatağından ayrılmıştı. "Güzel bir kahvaltı anımız olsun istedim." Dedi Jungkook. Omzunu silkerek konuşmuştu.
"Hmm, evet güzelmiş. O zaman bana yardım edeceksin?" Diye sordu Jimin. Inanmayarak sormuştu sorusunu. Çünkü Kook'un sabah erken kalkıp da kahvaltı hazırladığı görülmemiş bir şeydi.
"Evet, sana yardımcı olacağım." Dedi Kook. Üzerindeki kapüşonlusunun kollarını sıvamıştı. Sevgilisinin yanağına bir öpücük kondurduktan sonra devam etti konuşmasına. "Hatta mükellef bir kahvaltı hazırlayacağım." Gülümsedi.
--
"Nasıl geçti sınav?" Diye sordu Yoongi. Sınava farklı sınıflarda girmişlerdi Jin ile. Sınav bitiminde, fakültenin girişindeki büyük saksı içinde yetişen madagaskar dragon ağacının önünde buluşmaya karar vermişlerdi. Sınavdan ilk çıkan Yoongi olmuş, ardından 10 dakika sonra da Jin de gelmişti onun bulunduğu yere.
"Iyiydi. Zaten kitapları ezberlemiş haldeyim. Koymadı sınav." Dedi Jin. Montunu giymeye çalışıyor, fakat pek becerikli görünmüyordu. Sağ kolunu geçirmeye çalışırken kapanmakta olan yarası dikişi yüzünden gerdirmiş ve bu da yüzünün ekşimesine sebep olmuştu.
"Yardım edeyim bekle. Benim pek iyi geçmedi yaa. Hani bir soru vardı. Is kazası ölümle sonuçlanıyor. Dava açılıyor sonra. Bu davaya yerel mahkeme mi, ceza mahkemesi mi bakıyordu?" Diye sordu Yoongi. Jin'in montunu giymesi için yardımcı olmuş, kapıya doğru yürümeye başlamıştı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
FRIENDS🦋🍀🌈
FanficOnlar kimsenin birbirine yakın olmadığı kadar yakın olan arkadaşlardı. Ya da öyle sanıyorlardı. Birbirlerine hissettikleri dostluktan da ötede olmalıydı. Onlar lisede tanışmış ve birbilerine kenetlenmiş 7 adamlardı. Hepsinin kendine ait problemler...