Zach Bennett
Lanet olsun! Bakma bana öyle. Lütfen bakma. Ben senden nasıl vazgeçebilirim ki? Bir şey söyle. Lütfen Perri... Hayır de, benden bu kadar kolay mı vazgeçeceksin de. Konuş!
"Müdürden izin alıp evde dinlenmelisin."
Bu mu? Gerçekten bu mu Perri?
"Ne yapacağımı sana soracak değilim!"
Tam ağzını açıp bir şey söyleyecekken yangın merdiveninin kapısının aniden açılmasıyla ikimizin de bakışları istemsizce o tarafa dönmüştü.
Adam bize gözlerini devirerek bakarken "Sonunda! Aramadığımız yer kalmadı lan okulda," dedi bıkkın bir şekilde.
Perri'ye kısa bir göz atıp Adam ile William'a döndüm. Kısaca ne istediklerimi "Müdüre bahane uydurun geri kalan derslere girmeyeceğiz. Perri'nin çantasını da toparlayıp evinin önüne bırakın. Çok acil olmadıktan sonra beni rahatsız edeni ölmekten beter ederim," diye özet geçtiğimde ikisi de onaylayan mırıltılar çıkarıp ayrıldılar yanımızdan.
Tanrı'm, nihayet! Kaç haftadır bugünün, bu anın gelmesini bekliyordum.
"Ben okuldan gitmek falan istemiyorum. Çantama da dokunmayacaklar! Duydun mu beni?"
Perri'nin söylediklerini umursamadan kolundan tutup yangın merdiveninden alt kata sürüklemeye başladım. Kendi isteğiyle peşimden gelse şaşırırdım zaten. Bugünlük bu kadar okul macerası ikimiz için de yeterliydi.
Sadece ikimizin olduğu bir yerde ona sarılarak sonsuza kadar uyumak istiyordum ve buna hiçbir güç engel olamazdı.
William Novák
Adam yanımdan ayrılırken ben de müdürün odasına ilerleyip Zach'in midesinin bulandığına ve Perri'nin de onunla hastaneye gideceğine dair bir şeyler zırvalamıştım. Müdür de buna inanmış, bir sürü iyi dileklerde bulunmuştu. Aptal adam.
Günüm zaten yeteri kadar iğrenç geçiyorken bir de bunun üzerine sınıfa gidip derse girecektim. Lanet olsun, her şey üst üste gelmek zorunda mıydı?
Sınıfa çıkmayı es geçip direkt arka bahçeye ilerledim. Gereksiz bir bilgi yığınından başka hiçbir işe yaramıyordu bu okul. Şu an bana en iyi gelebilecek şey belki de soğuk havaydı.
En köşedeki çok da dikkat çekmeyen ve kameraların kayda almadığı yer olan banka oturdum. Siyah kapüşonlumun cebinden sigaramı çıkarırken aynı zamanda telefonumu da çıkardım.
Günlük yaptığım favori aktivitelerimden birisi de sigara içerken onun gizli gizli çektiğim fotoğraflarına bakmaktı.
Ne kadar süre orada öylece onun fotoğraflarına bakıp düşüncelere daldım bilmiyorum ama teneffüs zilinin çalmasıyla kendime gelmiştim. Sigaramı söndürüp telefonumu da cebime koyduktan sonra okula girdim.
İlk kattaki erkekler tuvaletine ilerledim. Aynada dağılmış saçımı görünce ellerimle hafif şekil verip elimi yıkamaya başladım. Bir yandan da istemsizce diğer kişilerin konuşmalarına kulak misafiri oluyordum. Tam elimi yıkamış kurulayacakken konuştukları şeyle duraksadım.
"Dostum, yeni kızı fark ettin mi? Tüm erkekler ondan bahsediyor neredeyse. Sevgilisi için gelmiş diyorlar okula."
Diğer erkek yüzündeki iğrenç gülümsemesiyle
"İki lafıma bakar etrafımda olması. Bakalım bu kız ne kadar sürede girecek yatağıma," diye cevap verirken diğer kişinin söyleyecekleri merak uyandırmıştı ben de.Düşündüğüm şeyin olmaması için içimden Tanrı'ya yalvarıyordum resmen. Onu konuşuyor olamazlardı tabii ki. Sadece aklımda kurguluyordum şu an.
"Kız Türkmüş, öyle diyor bizimkiler. Bu sefer tam senlik valla. Birkaç aya kalmaz döner ülkesine yapışmaz da yakana. Hedefi tam ortasından vurdun Eric."
"Hah, bu iyi oldu işte."
Sinirden yumruklarımı sıkarken kendime hakim olmak için derin derin nefesler almaya başlamıştım. Türk demişti, yeni geldi demişti.. Ondan bahsediyorlardı. Sakin ol William. O değildir. Sikeyim, işe yaramıyor!
Birden ne olduğunu anlamadan yüzündeki piç gülümsemeyle aynada kendisine bakan kişiye doğru ilerleyip boğazını sıkmaya başladım.
"Seni öldürürüm lan! Sen o kızın kim olduğunu biliyor musun sikik herif?! Uzak duracaksın ondan. Duydun mu lan beni? Yaşatmam lan seni!"
Karşımda boğazını sıktığım kişi neler olduğuna anlam veremeyip zorlukla elimden kurtulduğunda beni oradan çıkaran kişilere bağırarak bırakmalarını söylüyordum ama çoktan çıkmıştım dışarı.
Koridordaki herkes başıma üşüşmüştü. En sonunda koşarak yanıma Adam geldiğinde beni sakinleştirmek için bir şeyler söylüyordu ama umursamıyordum. Aklım şu an sadece ondaydı.
Gidip her şeyi anlatacaktım ve kurtulacaktım bu saçma duygudan. Bir de James vardı. Her şeyin sorumlusu olan gerizekalı.
Tuvaletten koşar adım o piç çıktığında üzerine yürümek için hareketlendim ama etrafımdaki topluluk bana engel oldular. Çocuk gözden kaybolduğunda kolumu zorlukla kurtarıp üst kata, onun olduğu sınıfa ilerledim.
Bitirecektim bu işi. Daha fazla ona olan gizli duygularımla yaşayamazdım. Her şeyi söyleyecektim yüzüne. James ile sevgili olması umrumda bile değildi.
Duygularıma karşılık vermeyeceği en başından belliydi. Niye kendime bu kadar acı çektiriyordum ki? Söyleyecek ve çıkacaktım hayatından. Bu kadardı her şey.
Sınıfının önüne geldiğimde bir hışımla kapısını açıp içeri girdim. Gözlerim sınıfta onu ararken sınıfta kimse olmadığı için en arkada uyuyan aşık olduğum kız anında dikkatimi çekmişti.
Uyuyordu, hiçbir şeyden habersiz masumca yatıyordu karşımda.
Az önceki sinirli halim yok olmuş, yerini sebepsiz bir gülümseme almıştı. Bu kadardı işte sinirim, tüm her şeyim. Onu görene kadar.
Kapıyı yavaşça kapatıp sırasının yanına ilerledim. Elindeki öylece duran kalemi alıp bir kenara koydum. Dersi dinlerken uyuyakalmış olmalıydı. Yüzünü kapatan saçlarını geriye atıp askılıktan montunu aldım.
Dikkatli bir şekilde üzerini örttükten sonra yanındaki sıraya oturup bir süre daha onu izledim.
Birazdan teneffüs bitecekti ve herkes sınıfa doluşacaktı. Bunu göz önünde bulundurarak oturduğum yerden kalktım ve son kez ona baktıktan sonra arkama bakmadan sınıftan çıktım. Aksi takdirde hiç ayrılamayacaktım yanından.
Affet Lavin'im, ben duygularımı sana açamayacak kadar korkak bir adamım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAPLANTI
Teen Fiction[tamamlandı] Uyanacaktı. Başını oynatıp yatış pozisyonunu değiştirdi. Sanırım gitme vaktim gelmişti. Ona son kez bakıp odasının açık kapısından koridora çıktım. Ses çıkarmamaya özen göstererek aşağı kata indikten sonra çıkış kapısına doğru adımladım...