38|PARILTI

15.3K 828 247
                                    

Zach Bennett

Uçak sonunda havalimanına iniş yaptığında daha fazla oyalanmadan indim uçaktan. Jacob ile diğerleri benden sonraki uçakla gelecekleri için onları beklememek işime gelmişti açıkçası. Havalimanının çıkışına ilerleyip etrafa göz attım.

Az ileride bizim şirketin plakasına sahip arabayı görünce hızla o tarafa ilerledim. Büyük ihtimalle paylaştığım fotoğraftan sonra abim buraya geleceğimi öğrenmiş, Adam'da abimin isteğini reddetmeyip şirketin arabalarından birini göndertmişti. Umursamadım. Her türlü eve gidecektim nasıl olsa.

Ben daha arabaya ilerlemeden adamlar kapıyı açmış, benim binmemi beklemeye başlamışlardı. Ben arabada yerimi aldığımda ise evime doğru sürmesini isteyip yeni evimin adresini verdim. Büyük ihtimalle yeni evimin adresi yerine eski evimin adresini biliyorlardı ve ben o evi Perri kaçtıktan sonra çoktan yakmıştım.

Cebimdeki telefonumu çıkarıp Adam ile William'a, Amerika'ya döndüğüme dair bir mesaj attım. Perri'nin yanına gittiğimde beni arayıp dönüp dönmediğimi sormalarını istemiyordum. Kısaca beni rahatsız etmeyin demenin basit yoluydu bu mesaj.

Araba uzun bir yolculuğun ardından evimin önünde durduğunda adamların kapımı açmasını bile beklemeden indim arabadan. Kaybedecek zamanım yoktu. Bir an önce duş alıp Perri'nin yanına gitmem gerekiyordu.

Şoföre teşekkür edip evime doğru ilerledim. O esnada da araba çoktan dönüş yoluna geçmişti. Evimin kapısına geldiğimde paspasın altına sakladığım anahtarımı alıp içeri girdim.

Ben evde yokken Adam'ın ya da William'ın gelebilmesi için koymuştum bu anahtarı. Hırsızın girme ihtimalini hiç düşünmemiştim çünkü etrafta herhangi bir ev yokken neden bir hırsız özellikle benim bu dağın bir başındaki evime girme gereği duysun?

Evin kapısını açıp içeri geçtiğimde evin içinin karanlık olması işime gelmişti. Dışarıdaki havanın hafiften kararması ve evin tüm perdelerinin kapalı olması karanlıktan önümü göremez bir hale getirmişti içeriyi. Seviyordum karanlığı. O yüzden sorun etmeden gözümün karanlığa alışmasına izin verdim.

Az ilerideki belli belirsiz gördüğüm merdivene ilerledim. Tam merdivenlerden çıkacakken duyduğum mırıltıyla hızla arkamı döndüm.  Neler olduğuna anlam verememiştim. Hayal mi görüyordum, yoksa birisinin sesini mi duymuştum ben? Beynim benimle oyun oynuyordu sanki.

Salondaki koltukta gördüğüm karartıyla kaşlarım şaşkınlıkla havalandı. Tanrım, lütfen düşündüğüm şey olsun. Lütfen, lütfen, lütfen.

Hızla kapının olduğu tarafa ilerleyip evin ışığını açtığımda gördüklerim yerimde donup kalmama sebep oldu. Perri...o buradaydı. Lanet olsun ki bu hayal olamayacak kadar gerçekti!

Şaşkınlıktan hareket dahi edemezken kendimi bunun gördüğüm saçma halüsinasyonlardan birisi olmadığına inandırmaya çalışıyordum. Birkaç kez kendimi tokatladığımda Perri'nin hâlâ ortadan kaybolmaması ise her şeyin gerçek olduğuna işaretti.

Kahretsin, çıldıracaktım heyecandan!

Kalbim çoktan normal hızını bozup deli gibi atmaya başlarken yüzümün alev alev yandığını hissediyordum. Sonunda kendimde hareket etme gücünü bulup yavaş yavaş yanına doğru ilerledim. Burnuma ilişen eşsiz kokusu sonsuza kadar kendimi buraya hapsetme isteğine yol açıyordu.

O ve ben... Başka bir şey istemiyordum hayatımda. Mümkünse zaman dursun, bana gülümsesin, her şey anlamını kaybetsin, biz bu sonsuz döngüde yaşayıp gidelim istiyordum.

Heyecanım her dakika daha da artarken "Sikeyim, o burada! Hem de benim evimde," diye kendi kendime konuştum. Ardından istemsizce kahkaha atıp "O burada," diye sayıklamaya başladım. Mutluluktan çıldırmak üzereydim.

SAPLANTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin