31|VEDA

17.1K 851 80
                                    

Perri Carol

"Beni delirtiyorsun, sana dokunmamak için kendimle savaş verirken sen beni delirtmek için elinden geleni yapıyorsun!"

Korkudan deli gibi titriyordum. Parmakları sırtımda gezinirken ben sadece sessiz sessiz gözyaşlarımı dökmekle meşguldüm. Ne sesimi çıkaracak gücüm, ne de onun benden uzak durması için polisi arayacak cesaretim vardı.

Onu ne yapsam durduramayacağımı biliyordum ve en kötüsü de buydu. O benden sıkılmadıkça ya da bulmadıkça asla peşimi bırakmayacaktı. Bunu anlamıştım. Geç de olsa...

Parmakları omuzlarımın herbir köşesinde dolaşırken birden geri çekildi. Rahatça tuttuğum nefesi dışarı verdim. Elimin tersiyle gözyaşlarımı silip kendime sakin kalmak azına telkinlerde bulunuyordum. Birden birçok duyguyu bir arada hissettiğimden olsa gerek ağlamama engel olamamıştım.

"Bornozunu buraya bırakıyorum. Kurulan ve odaya gel."

Banyonun kapısının kapanma sesini duyduğumda emin olmak için birkaç dakika küvette öylece bekledim. Gerçekten gittiğinden emin olmak istiyordum.

Odadan gelen tıkırtı sesini duyunca bunu fırsat bilerek sudan çıkıp yerdeki zorlukla bulduğum bornozu elime aldım. Hızlıca giyip kuşağını sıkı sıkı bağladıktan sonra dikkatli adımlarla banyonun kapısına ilerledim.

Banyonun kapısını araladığımda birkaç mum yaktığını ve loş bir ortam oluşturduğunu görmüştüm. Neyse ki hâlâ daha beni net göremeyecek kadar karanlıktı etraf. Çünkü ben sadece onu siyah bir karartı olarak görebiliyordum.

Dolabıma ilerleyip aceleyle rastgele birkaç kıyafet seçtim. İç çamaşırı da aldıktan sonra tekrardan banyoya ilerledim.

Kapıyı hafif aralık bırakıp içeri giren mum ışığıyla hızlıca giyindim. Saçlarımı gelişigüzel kurulamaya çalışırken aynı zamanda da onun bir an önce evimden gitmesi için Tanrı'ya yalvarıyordum.

Saçımı kurulamaya son verip tekrardan odaya döndüm. Onu yok saymaya çalışarak komodinin üzerindeki telefonumu aldım ve ilk aklıma gelen şeyi yaptım. Lavin'e mesaj attım.

O burada!

Tanrım, ne yapacağımı bilmiyorum.

Bakışlarım istemsizce benden gözlerini ayırmayan Zach'e kaydığında saçlarından damlayan sulardan, vücuduna yapışan kıyafetlerinden ıslak olduğunu anlamam zor olmamıştı.

Dışarıda hâlâ daha yağmur yağmaya devam ediyordu. Onun da  yağmura yakalanmış olduğunu anlamıştım fakat ne yapmam gerektiğini bilmiyordum.

"Sana kuru kıyafet vermemi ister misin?"

İstemsizce yönelttiğim bu soruya ondan "Gerek yok," cevabını aldıktan sonra onu umursadığım için kendime kızdım. Niye onu düşünüyordum ki?

"Ne zaman gideceksin?"

"Gideceğim Perri, bu geceden sonra tamamen gideceğim..."

Pekâlâ, yine başlamıştı gizemli konuşmalarına. Omzumu silkip telefonuma gelen bildirime baktım. Lavin akışına bırakmam gerektiğine dair bir şeyler yazmıştı. Anlaşılan beni bu durumdan kurtarabilecek kimse yoktu.

"Sikik herif hâlâ sana mesaj atıyor mu?"

Kaşlarımı çattım. Kimden bahsediyordu?

"Şu mükemmel gecemizi mahveden piç."

Sakinliği beni korkutuyordu. Yüz kasları gerilmişti, yumruklarını sıkıyordu, sinirli olduğunu her türlü belli ediyordu lakin sesi oldukça sakin çıkıyordu.

Bir cevap vermem gerektiğini düşünüp "Atmadı," diye fısıldadım. Aniden ayaklanmasıyla istemsizce bir adım gerilememe engel olamamıştım.

"Atamaz da zaten!"

Hiçbir şey söylemedim. Her geçen saniye bana bir adım daha yaklaşıyor, ben ise gerilememe engel olamıyordum.

En sonunda sırtım duvarla bütünleştiğinde gözlerimi kapatıp bu ana kendimi hazırlamaya çalıştım. Yüzüme damlayan su parçacıklarından tam dibimde olduğunu anlayabiliyordum. Aynı zamanda o yoğun çikolata kokusundan. Yağmura fena yakalanmış olmalıydı ki bu hale gelmişti.

"Aç gözlerini."

Gözlerimi araladım. Bu basit ve saçma yöntemin işe yaramayacağını tahmin etmeliydim zaten.

Gözlerimi gözlerine sabitleyip sanki o gözlerde bir şeyler görebilecekmişim gibi bir süre öylece bekledim. Fakat gördüğüm tek şey yorgun, kızarmış gözler, mosmor gözaltılarından başka bir şey değildi.

"Korkuyor musun?"

Kafamı sağa sola salladım. İnanması için de gözlerimi gözlerinden bir saniye olsun ayırmıyordum. Eğer mimiklerimden dahi korktuğumu anlarsa sinirlenebilir ve bana zarar verebilirdi. Bu isteyebileceğim en son şey bile değildi.

"Artık korkmayacaksın."

Bu da ne demekti şimdi?

Gergin bir hal alan yüz ifadesine anlam veremedim. Kendisini konuşmaya zorlar gibi "Norveç'e gidiyorum," dedi. Ardından zoraki  konuşmasına tekrardan devam ederken ben sadece onu dinlemekle yetiniyordum.

"Ne zaman dönerim bilmiyorum. Sadece bir şeyler için çabaladığımı bil."

Onu tanıdığımdan bu yana ilk defa yüz ifadesini bu kadar acıklı görüyordum. Bunu yapmak istemediği her halinden belliydi. Ne için çabalıyordu, aklında yine ne tür planlar vardı? Onu bir türlü anlayamıyordum.

"Bu bir veda Perri..."

Aramızdaki mesafeyi iyice kapatıp bana sarıldı. Ardından saçlarıma ufak bir öpücük bıraktı. Ne kadar süre öyle kaldığımızı bilmiyordum ama üzerim onun ıslak kıyafetleri yüzünden ıslanmış, üşür vaziyete gelmiştim.

"Sikeyim! Daha fazla kalırsam asla senden ayrılamam."

Aniden sinirle geri çekilmesiyle kendisini tuttuğunun farkına varmıştım. Gitmek istemiyordu. Onu zorlayan bir şey vardı ve ben ne olursa olsun bu sebebi öğrenmek istiyordum. Lakin şu an değil.

"Sana sürprizimin yarım kaldığını söylemiştim. Ben gittikten sonra William sana getirecek."

Arkasını dönüp balkona doğru ilerleyeceği sırada birden tekrardan benden tarafa döndü. Bir anda ne olduğunu anlayamadan beni kendisine çekip dudaklarımızı birleştirdi.

Fazla uzatırsa gidemeyeceğini biliyormuş gibi kısa bir öpücüğün ardından geri çekildi. Elimi kalbinin üzerine yerleştirdiğinde deli gibi atan kalbine daha anlam veremeden elimi öpüp balkona ilerledi ve geldiği gibi gitti. Arkasında yaşadıklarının ağırlığı altında ezilen bir ben bırakarak...

SAPLANTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin