26|SÜRPRİZ

19.4K 837 117
                                    

Perri Carol

Temizlik odasından çıktığım gibi koşar adım oradan uzaklaşmıştım ve sınıfa gidip öğle arasının sonuna kadar telefonumla ilgilenmiştim.

Şimdi ise öğle arasının bitiş zili çalmış, sınıf yavaş yavaş dolmaya başlamıştı. Yanıma onun oturduğunu fark etmiştim ama gözümü telefonumdan ayırmadım.

"Yemem seni Perri, korkmana gerek yok."

Alaylı sesi kulaklarıma ulaştığında iyice yerin dibine girmek istedim. Lakin bunu ona belli etmedim. Hiçbir şey olmamış gibi davranıp telefonumu çantama koydum. Tam o esnada da hoca içeri girmişti. Şans bugün ilk defa yüzüme gülmüştü.

Derslerin nasıl geçtiğini anlayamadan bitmiş, şimdi ise son dersin bitiş zilinin çalmasına kısa bir süre kalmıştı. Hoca test çözmemiz için bizi serbest bırakmıştı fakat kimsenin test çözeceği yoktu. Herkes gruplaşmalar halinde saçma sohbetlerin peşindeydi.

Ben de onunla muhattap olmamak için defterimdeki notlarımı düzenliyordum. Saate kısa bir göz attığımda artık toparlanma vaktimin geldiğini anlamıştım.

Montumu askılıktan almak için ayaklandığımda o hiç hareket etmeden öylece bekliyordu. İsteksizce "Geçebilir miyim?" diye mırıldandığımda Adam'a seslenmiş, Adam da ne olduğunu anlamış gibi montumu alıp bana uzatmıştı.

Bu harekete gözlerimi devirmemek için kendimi zor tutmuştum. Gerçekten bazı şeyleri abartmakta üstüne yoktu. Alt tarafı montumu alacaktım.

Ben montumu giyerken o da benim çantamı topluyordu. En sonunda işini bitirince çantamı eline alıp ayaklandı. Ardından bana dönüp "Önünü ilikle," dedikten sonra sınıfın çıkışına ilerledi. O anda da zil çalmıştı.

Montumun fermuarını çekip arkasından onu takip etmeye başladım. Her türlü itiraz edecek, kendi isteğini yaptıracağını biliyordum. O yüzden itiraz etmeme gerek yoktu. Nasıl olsa boşuna kendimi yoruyordum.

Bahçeye indiğimizde kalabalığın arasından sıvışıp arabasının olduğu yere ilerledik. Çoğu kişinin bakışlarının bizde olduğunu nedense bariz şekilde hissediyordum. Sebebi okula böyle bir arabayla gelmesi de olabilirdi. Abartıyı gerçekten seviyordu.

Sonunda arabada yerlerimizi alıp okuldan ayrılmıştık. Berbat bir günün daha sonuna gelmiştim ve bir an önce eve gidip uyumak istiyordum. Sanırım akşamı da güzel bir filmle bitirecektim.

Lakin her şey evimin olduğu sokağı es geçip ters yöne gitmemizle alt üst olmuştu. Nereye götürüyordu bu manyak adam beni?

"Evimi geçtik."

"Biliyorum."

Sinirle soluyup "Bak, gerçekten bir kötü günü daha kaldıracak halim yok. Beni evime bırak ve konu burada kapansın," dedim onu ikna etmeye çalışır bir sesle.

"Sana bir sürprizim var."

"Ben sürpriz falan istemiyorum. Şimdi evime gidebilir miyiz lütfen?"

"Başım ağrıyor Perri."

"Bu beni ilgilendirmiyor!"

"Yolumuz uzun, uyuyabilirsin."

Kafamı defalarca kez cama vurmak istiyor, litrelerce deterjanı kafama dikmek istiyordum!

Bu adam beni çıldırtacaktı. Sinirle başımı cam kenarına çevirip dışarıyı seyretmeye başladım. Gözlerim yorgunluktan yavaş yavaş kapanırken bunu engellemek için bir şeyler yapmadım.

Ne ara uykuya daldığımı bilmiyordum ama arabanın ani frenle durmasıyla yerimden sıçrayarak uyandım. Gözlerimi ovuştururken neler olduğunu anlamaya çalışıyordum.

Bakışlarımı etrafa yönelttiğimde onun dışarıda su içtiğini gördüm. Anlayamadığım şey neden arabada su içmek varken dışarıda içiyordu.

Arabanın kapısını açıp dışarı çıktım. Müthiş bir soğuk vardı dışarıda. Onun yanına ilerleyip "Ne oldu?" diye sordum. Birden burada durmamıza anlam veremiyordum.

"Yok bir şey."

Kafasını kaldırmasıyla göz göze geldik ve bembeyaz olmuş suratıyla karşı karşıya geldim. Beti benzi atmıştı adeta. Hızla ona yaklaşıp elimi alnına koydum. Tanrım, yanıyordu resmen!

"Senin ateşin var!"

Ben endişeyle ona bakarken ellerini belime yerleştirip beni arabaya yasladı. Saçlarıma derin bir öpücük bırakıp ellerini yanaklarıma yerleştirdikten sonra "Sadece birazcık ateşim var, başım ağrıyor ve-" diyecekken konuşmasını ben tamamladım.

"Vücudun uyuşturucu istiyor."

Gözlerini kabullenmişlikle yumup bir süre öylece durdu. Ardından konuyu değiştirmek istercesine "Hava kararmak üzere. Yolumuza devam etmeliyiz," dedi.

Umursamazlığı beni sinir ediyordu. Ateşi vardı ama ona rağmen yola devam etme derdindeydi.  Ben ona ateşi olduğunu söylemiştim. O bunu umursamıyorsa benim de umursamama gerek yoktu.

Arabaya geri dönüp montuma sıkıca sarıldım. Şu 2 dakikada bile uzuvlarıma kadar soğuğu hissetmiştim. Onun da arabaya binmesiyle yolculuğumuza kaldığımız yerden devam ettik.

Onu umursamamaya çalışıyordum fakat içim içimi yiyordu. Ben bu adamla ne yapacaktım bilmiyordum. Üstüne bir de beni her nereye götürdüğünü bile bilmeden onunla yola çıkmayı kabul ediyordum. Ben ne ara insanlara bu kadar çabuk güvenir olmuştum ki?

Evime döndüğüm ilk anda başka okula kaydolacak, teyzemin yanında yaşamaya başlayacak ve izimi kaybettirecektim. Daha fazla bu şekilde onun istekleri etrafında hayatımı şekillendiremezdim. Bir şeyler yapmam gerekiyordu.

Araba sonunda bir karaltının yanında durduğunda arka koltuktan çantamı alıp indim arabadan. O da indikten sonra birlikte karanlıkta zorlukla ayırt edebildiğimiz eve ilerledik. Hava çoktan kararmıştı. Önümüzü görebilmemiz için ise telefonunun flaşını açmıştı. Yerin karlarla dolu olduğunu da bu sayede görmüştüm.

Büyük bir uğraş sonucu evin kapısını açıp içeri girdi ve benim geçmem için yol verdi. Benim içeri girmemle birden her yer kırmızı loş bir ışıkla doldu. Ben daha neler olduğuna anlam veremezken gördüklerimle kaşlarımı çattım.

SAPLANTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin