William⬆️
Lavin Korkmaz
Perri'nin yanına geldiğimizde onu o şekilde görmeyi asla tahmin etmemiştim. William da benim gibi düşünüyor olmalıydı ki kaşlarını çatmış ona bakıyordu.
Hızla elimdeki poşetleri yere bırakıp Perri'ye sarıldım. Tanrım, ne olmuştu ki şimdi? Neden bu hale gelmişti anlayamıyordum.
Ondan zorlukla ayrıldığımda William'a başımla yerdeki poşetleri işaret edip Perri'yi içeri soktum. Hava çok soğuktu ve zaten yeterince kötü gözüküyorken bir de hasta olmasını istemiyordum.
İçeri girdiğimizde yerdeki parça parça cam kırıklıklarını görünce az önceki sesin nereden geldiğini anlamıştım. Neyse ki bir yerine bir şey olmamıştı. En azından öyle gözüküyordu.
Onu salondaki koltuğa oturtup mutfak olduğunu tahmin ettiğim yere ilerledim. Tahminimde yanılmamıştım. Hızla bir bardak alıp tezgahın üzerindeki suyu bardağa doldurdum. O esnada da içeri elinde poşetlerle William girmişti.
Bardağı elime alıp tekrardan salona döndüm. Perri koltukta öylece oturuyor, masaya dikkatli bir şekilde bakıyordu.
"Perri, sana su getirdim."
Benim seslenişimi duymamış olmalıydı ki bakışlarını masadan ayırmayıp öylece durmaya devam etti. Bakışlarım mutfağın girişindeki kapıya yaslanmış bizi izleyen William'a kaydığında o da Perri'yi süzüyordu.
Bakışlarımı kaçırıp Perri'nin odaklandığı masaya baktım. Orada neden bulunduğunu bilmediğim bir deftere neden bu denli dikkatli baktığını anlayamamıştım. Bordo renkli bir kapağa sahip olan defterin üzerinde farklı bir dilde kelimeler yazıyordu.
Stille ist die beste Art zu erzählen.
Anlamını bildiğim birkaç Almanca kelime haricinde cümleyi toparlayamayacağımı anlayıp defterin üzerindeki o yazıyı umursamadım. Odağımı tekrardan Perri'ye çevirdim.
"Perri."
Yavaşça bana döndüğünde elimdeki suyu ona uzattım. O suyu alıp içerken aynı zamanda da "Üzgünüm, dalmışım," diye mırıldandı. Önemli değil dercesine başımı sallayıp koltuğa oturdum.
"Ben bahçedeyim."
William'ın sesiyle ona dönüp başımla onayladım. Sanırım bizi rahat bırakmak istemişti. Salondaki boydan camı açıp arka bahçeye çıktı. Böylece biz de yalnız kalmıştık.
"Neler olduğunu anlatmak ister misin?"
Hiçbir şey söylemedi. Ağzını açıp konuşacakken vazgeçip tekrardan ağlamaya başladı. Ben ise akan gözyaşlarını silmekle yetiniyordum.
"B-ben neden b-böyle oldu bilmiyorum... Bana bunu bıraktı v-ve g-gitti..."
Masanın üzerindeki deftere uzanıp aldı. Bana uzattığında merakıma engel olamayarak aldım defteri elinden. İlk sayfayı çevirdiğimde birisinin uyurken çizilmiş bir fotoğrafı vardı. Daha dikkatli incelediğimde bu kişinin Perri olduğunu anladım. Gözlerim şaşkınlıkla aralanırken sayfanın alt köşesinde 'Zach' yazısını görünce şaşkınlığım ikiye katlandı. Bu resimleri Zach'in çizdiğine inanamıyordum.
Sayfayı çevirdiğimde resmin arkasında uzun uzun ona olan hislerinden bahsettiğini gördüm. Sanki bu bir günlükmüş gibi bir izlenim veriyordu ve ben insanların özeline girmeyi asla istemezdim. O yüzden sayfayı çevirdim.
Bu sayfaya da tekrar Perri'yi çizmişti. Diğerinin aksine bu sefer kitap okurken çizilmişti bu resim. Arka sayfasında ise yine uzun uzun bir sürü cümle yazıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAPLANTI
Teen Fiction[tamamlandı] Uyanacaktı. Başını oynatıp yatış pozisyonunu değiştirdi. Sanırım gitme vaktim gelmişti. Ona son kez bakıp odasının açık kapısından koridora çıktım. Ses çıkarmamaya özen göstererek aşağı kata indikten sonra çıkış kapısına doğru adımladım...