Perri Carol
Beni kolumdan sürükleye sürükleye okuldaki insanların bize olan garip bakışlarını bile umursamadan arabaya tıkmıştı. Şimdi ise nereye gittiğini bilmediğim bir yolda ilerliyorduk.
Kafamı cama yaslamış öylece dışarıyı izliyordum. Onunla muhattap olmak en son isteyeceğim şeydi şu anlık.
Aniden karşıma çıkıyor, hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu. Böyle bir adamı peşime takacak kadar ne tür bir suç işlemiş olabilirdim ki?
"Konuşmayacak mısın benimle?"
Hiçbir tepki vermedim. Konuşmam için bir sebep mi vardı? İstemediğim halde beni okuldan sürükleye sürükleye çıkarıyordu ve nereye gittiğimizi bile bilmiyordum.
"Beni sinirlendiriyorsun Perri."
Umrumda mı?
Tabii ki bunu dışımdan söylemedim. Az önceki şahit olduğum sinirli halinden sonra onu sinirlendirmek istemiyordum. Fakat varlığım sinirlenmesine yetiyordu zaten. Ekstra bir çaba harcamama gerek yoktu.
Bir süre sonra arabanın durmasıyla bana tanıdık gelmeyen eve baktım. Harika! Bilmediğim başka bir eve daha getirilmiştim. Ne kadar mükemmel ama.
O eve doğru ilerlerken ben de arkasından takip etmekle yetinmiştim. Bu kimsenin olmadığı dağ başında nereye kaçabilecektim ki? Üstelik aksine her yer karla birikmiş, hâlâ daha yağmaya devam ediyordu.
Evin kapısını açıp geçmem için işaret etti. Ben eve girdikten sonra da kapıyı kapatıp kilitledi. Ben içeri girmemizle karşımıza çıkan merdivenleri incelerken birden kolumdan tutulup çekilmemle ne olduğunu anlayamadan onunla duvar arasında sıkışıp kalmıştım.
O ellerini ellerimle birleştirdiğinde ben kekelememe engel olamayarak "N-ne yapıyorsun?" dedim şaşkınlıkla. Umursamadan sağ elimi dudağına götürüp öptü.
Diğer eliyle çenemi hafifçe yukarı kaldırıp boynuma kısa bir göz attığında yüz hatları anında keskinleşmişti. Anlaşılan boynumda parmaklarının izi kalmış olmalıydı. Cildim bu konuda biraz hassastı maalesef.
Yavaşça bana doğru yaklaştığını hissediyordum ama bir şey söylemekten çekiniyordum. Lanet olsun, buraya hiç gelmemem gerekirdi.
Boynumda hissettiğim dudaklarıyla içimin titremesine engel olamamıştım. Zorlukla elimi kurtardıktan sonra kendimden uzaklaştırmak için ellerimi göğsüne yerleştirdim ve "Lütfen yapma," diye fısıldadım.
Hiçbir şey söylemeden geri çekilirken tekrardan elimden tutup beni merdivenlerden birisine yöneltti.
Merdivenlerden çıkıp üst kata geldiğimizde ben daha etrafı inceleyemeden bir kapıyı açıp içeri girdi. Ben de peşinden içeri girip odayı incelemeye başladım.
Odaya ilk girdiğimde karşıma direkt olarak yatak çıkmış, onun ardından sadece camlarla kaplı bir banyo karşılamıştı beni. Oda gerçekten değişik bir şekilde dizayn edilmişti.
"Buraya gel."
Odayı incelemeye son verip banyo olduğunu apaçık gördüğüm yere ilerledim. Elindeki yeni fark ettiğim kremi hafifçe boynuma sürdükten sonra dikkatlice dağıtmaya başladı.
İşi bittiğinde banyodaki aynadan boynuma baktığımda kızarmış olduğunu fark ettim. Berbat görünüyordu.
"Özür dilerim..."
Bu gereksiz iki kelime hiçbir şeyi düzeltmiyordu. Boynumdaki kızarıklık daha hiçbir şeydi. El bileklerim acıyor, sırtım sebebini bilmediğim bir şekilde yanıyordu. Sanırım okulda duvara ittiği anda olmuştu sırtım. Oldukça kötü bir darbe almıştım çünkü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAPLANTI
Teen Fiction[tamamlandı] Uyanacaktı. Başını oynatıp yatış pozisyonunu değiştirdi. Sanırım gitme vaktim gelmişti. Ona son kez bakıp odasının açık kapısından koridora çıktım. Ses çıkarmamaya özen göstererek aşağı kata indikten sonra çıkış kapısına doğru adımladım...