William Novák
Yeni yıla saatler kalmıştı. James piçi hepimizi bara davet etmişti ve ben de Adam'ın yoğun ısrarlarıyla kabul etmiştim. Lakin bara gelince görmeyi beklemediğim birisi daha vardı orada.
Lavin...
James ile köşeye oturmuşlar sohbet ediyorlardı. James bir elini Lavin'in beline yerleştirip bir yandan da onu güldürecek bir şeyler söylüyor olmalıydı ki Lavin kahkahalarla gülüyordu James'in söylediklerine.
Bakışları bir an beni bulduğunda donuklaştı. Gözlerini kaçırıp etrafa kısa bir göz atmaya başlamıştı. Ben de umursamadan ondan uzak bir tarafa oturup cebimdeki telefonumu çıkardım. Oyalanmamı sağlayacak tek şey buydu şimdilik.
Adam çoktan başkalarının arasına karışmak için yanımızdan ayrılmıştı. James'in de bakışları her an etrafta birilerini aradığına göre bahane uydurup gidecekti buradan.
Öyle de oldu. Lavin'in kulağına bir şeyler fısıldadıktan sonra yüzündeki yapmacık üzüntüyle ayaklandı. Yanımdan geçecekken kulağıma eğildi ve bir şeyler söyledi.
"Kız odada bekliyor, beni birkaç saat idare et dostum."
Sinirden yumruklarımı sıkarken o yüzündeki piç gülümsemeyle ayrıldı masadan. Telefonumu cebime yerleştirip masadaki içkilerden birisine uzandım. Anında kafama dikerken tek istediğim sarhoş olup her şeyi unutmaktı.
Kaç bardak diktim bilmiyordum ama onun "Biraz ara versen? Korkuyorum," diyen endişeli sesiyle son bardağı da dikip sertçe masaya bıraktım.
"Benim içtiklerime karışma gibi bir lüksün yokken aynı şekilde benim de senin içtiklerine karışma gibi bir lüksüm yok. Takıl kafana göre."
Sinirle kollarını göğüslerinin altında birleştirip bana gözlerini kısarak baktı. Bir şeyler mırıldandığını hareket eden dudaklarından anlıyordum ama ne dediğini duymam imkansızdı. Konuşsa bile gürültüden kaynaklı ikimizde bağırarak konuşmak zorunda kalıyorduk ve kokusunu anımsayamadığım her an daha da sinirleniyordum.
Masadaki şaraba uzanıp bir bardak daha dolduracakken aniden ayaklanıp elimdeki şarabı almasıyla gözlerimi kapattım. Kokusunun burnuma dolmasıyla kendime engel olamamış, istemsizce yapmıştım bu hareketi.
Bir gün ölümüm bu kadının elinden olacaktı!
Benim içeceğim şarabı alıp bardağa doldurdu. Ağır adımlarla içiyor, sürekli yüzünü buruşturuyordu. Kullanmadığını biliyordum. Sırf bana inat yapıyordu.
Ben bir başka bardağa geçerken o henüz ilk bardağını bile yarılayamamıştı. Bugünlük bu kadar içmenin yeterli olabileceğini düşünüp son bardağı da dikip masaya bıraktım.
Ortamdaki loş ışığın izin verdiği kadarıyla üzerindeki kıyafetleri detaylıca incelemeye fırsatım olmuştu.
Üzerindeki elbise oturmasıyla bacaklarını gözler önüne serecek derecede yukarı sıyrılmıştı. Üzerine giydiği gri hırka bir kolundan düşmüş, saçları hafif dağılmıştı.
Bakışlarımı ondan kaçırıp etrafa kısa bir göz attım. Daha fazla ona bakarsam kendimi kaybedecektim. Niye bu kadar kısa bir elbise giyerdi ki?
"Ben lavaboya gidip geliyorum."
Ayaklandığında gözlerimi üzerinden ayırmadım. Başını tutarak ilerlemeye çalışıyordu. Tam yanımdan geçecekken birden ayağıma bastı ve tökezleyip kucağıma düştü.
Çığlığı kulaklarımda yankılanırken "B-ben özür d-dilerim," diyip telaşla ayaklandı. Beni sınıyordu, gerçekten de beni sınıyordu!
Sinirle oturduğum yerden ayaklanıp masanın üzerindeki Lavin'in telefonunu aldım. Telefonunu eline tutuşturup bileğinden tuttuğum gibi barın çıkışına doğru ilerledim. Bir bardak içkiyle bile sarhoş olabilmeyi başarmıştı.
Arabamın olduğu park alanına geldiğimde ön kapıyı açıp dikkatlice binmesini sağladım. Ardından sürücü koltuğunda yerimi alıp arabayı çalıştırdım.
Arabayı Lavin'in evine doğru sürerken "Evde kimse yok. Lütfen beni oraya götürme, korkuyorum," diye mırıldanmasıyla sıkıntılı bir nefes aldım. Tek çare onu kendi evime götürmekti.
Ev arkadaşı bugün ailesinin yanına dönmüş olmalıydı. Lavin de James'in onu ekmeyeceğini düşünüp onda kalmayı düşünmüştü sandığım kadarıyla. Ama ne şans ki James yine meşhur bahaneleriyle ortadan yok olmuştu!
Adam'a, Lavin'in benimle olduğuna dair bir mesaj atıp arabayı evime doğru sürdüm. En azından James sevgilisinin güvende olduğunu umrunda olmasa da bilmeliydi.
Kısa bir yolculuğun ardından evime gelmiştik. Bakışlarım ona kaydığında çoktan uykuya dalmış olduğunu gördüm. Yüzümdeki gülümsemeye engel olamayarak arabadan indim. Onun tarafındaki kapıyı açıp Lavin'i kucağıma aldım ve eve ilerledim.
Garajın kapısını ses çıkarmamaya özen göstererek araladım. İçeri girip kapıyı ayağımla kapattım ve kucağımdaki Lavin ile odama ilerledim.
Onu dikkatlice yatağıma yatırdıktan sonra elindeki telefonunu alıp komodinin üzerine bıraktım. O esnada da gözüm saate takılmıştı. Dakikalar sonra yeni yıla girecektik. 7 dakika kalmıştı.
Tam yataktan kalkıp gidecekken elimin üzerindeki eliyle duraksadım. Sanırım onu uyandırmıştım. Geri yatağın köşesine otururken ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordum.
Yattığı yerden doğrulup dizlerinin üzerinde ilerleyerek yanıma geldi. Ürkekçe omzuma dokunup üzerimdeki ceketi çıkardı ve tişörtümün eteklerine yöneldi. Tişörtümü de yavaşça üzerimden çıkarırken ben sadece amacının ne olduğunu anlamaya çalışıyordum.
Parmakları göğsümdeki dövmemin üzerinde hareket ederken "Dövmen, sürekli rüyalarıma giriyor. Sebebini bilmediğim bir şekilde..." Duraksadı. "Çok hoş."
Başka bir şey söyleyecekti. Lanet olsun, sebebini bilmediği bir şekilde ne oluyordu?Sikeyim! Niye bunu bana yapıyorsun Lavin?
Bakışları arkamdaki saate kayınca yüzünde bir gülümseme oluştu. Dövmeme son kez dokunup başını omzuma koydu ve bir şeyler fısıldadı.
"00.00... bir dilek tut, William."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAPLANTI
Teen Fiction[tamamlandı] Uyanacaktı. Başını oynatıp yatış pozisyonunu değiştirdi. Sanırım gitme vaktim gelmişti. Ona son kez bakıp odasının açık kapısından koridora çıktım. Ses çıkarmamaya özen göstererek aşağı kata indikten sonra çıkış kapısına doğru adımladım...