41|KAHVALTI

14.4K 793 376
                                    

Zach Bennett

Hazırladığım kahvaltıya bakıp gülümsedim. Çoğu yemekleri hazır almış olsam da güzel olmuştu her şey. En azından tahmin ettiğimden daha iyiydi. Son dokunuşları da yaptıktan sonra eksik bir şeyin olmadığına kanaat getirdim. Evin zili çaldığında mutfaktan ayrılıp kapıya ilerledim. Ekmekler gelmiş olmalıydı.

Kapıyı açtığımda tam da tahmin ettiğim gibi market çalışanı ekmekleri getirmişti. Parasını ödeyip hâlâ daha sıcak olan ekmekleri mutfağa bıraktım. Geriye sadece Perri'nin uyanmasını beklemek kalmıştı.

Salona geçip televizyonu açtım ama heyecandan izleyemiyordum resmen. Aklım her dakika Perri'de kalıyordu. Onun iyi olduğunu biliyordum ama onu düşünmeden edemiyordum.

Dün Perri'yi evine bırakmadığım için dün gece de evimde kalmıştı. Lakin bugün götürecektim onu evine. Buradayken kendisini rahat hissetmediğini görebiliyordum. O yüzden onu bugün evine götürmem iyi olacaktı. Hem görüşmediğimiz her saat telefonla konuşabilirdik.

Aklıma gelen şeyle oturduğum koltuktan ayaklandım. Kahvaltının yanına omlet de yapsam iyi olacaktı. Onun omleti sevdiğini biliyordum.

Tekrardan mutfağa ilerleyip omlet malzemelerini çıkardım ve bir kapta karıştırıp çırptım. Elimden geldiğince acele etmeye çalışıyordum. Her an uyanabilirdi. Tavaya yağı dökerken aynı zamanda da ocağı yakmayı ihmal etmemiştim. Kabın içindeki karışımın bir kısmını tavaya döküp pişmesini beklemeye başladım.

O esnada da başka hazırlayabileceğim bir şey var mı diye masayı kontrol ediyordum. Aklıma başka hiçbir şey gelmediği için bu kadar kahvaltılığın yeteceğine ikna ettim kendimi. Sonra bitiremeyecektik ve bir sürü kahvaltılık kalacaktı.

Birden burnuma ilişen kokuyla "Sikeyim!" diye mırıldandım. Omleti çevirmeyi unutmuştum. Hızla ocağa ilerleyip altını söndürecekken elim birden tavaya çarpmış, tava yere düşmüştü. Sinirimi fırından çıkartmak istercesine ayağımla sertçe fırına vurdum. Aksilikler illa peşimi bırakmıyordu.

Tavayı ve yanmış olan omleti yerden alıp peçeteyle yeri sildim. Artık ne kadar temizlenebilecekse temizledim yeri peçete yardımıyla. Tavayla yanmış olan omleti ne yapacağımı bilemeyip ikisini de çöpe attım ve bir başka tava çıkarıp tekrardan yağ döktüm. Ardından omlet karışımını tekrardan tavaya döktüm. Bu sefer yanmaması için dakika tutacaktım.

Tam arkamı dönmemle Perri'yi şaşkın şaşkın mutfağa bakarken görmem bir oldu. Az önceki omleti yakmamdan dolayı ortaya çıkan gerginliğimi üzerimden atmaya çalışarak ona gülümsedim. O da bana gülümseyip "Günaydın," dedi.

Üzerimdeki oldukça kirlenmiş olan mutfak önlüğünü çıkardım ve tezgaha bıraktıktan sonra onun yanına ilerledim. Dudağına ufak bir öpücük kondurup "Günaydın," diye mırıldandım. Her şeye rağmen beni gülümsetmeyi başaran tek kişi oydu.

Ardından masaya ilerleyip başımla oturması için işaret ettim. O masaya ilerlediğinde oturacağı sandalyeyi geriye çektim. Sandalyeye oturduğunda ise hafifçe itmiştim sandalyesini. Ocağa doğru ilerlerken omletin yanmaması için dakika sayıyordum. Yeteri kadar piştiğini düşünüp diğer tarafının da pişmesi için çevirdim omleti.

Masada Perri'nin karşısında yerimi aldığımda kahvaltılıklara uzanıp önce Perri'nin tabağına koydum. Sonra da kendi tabağıma koyup kahvaltımızı yapmaya başladık. Ben Perri'nin yüz ifadesinden beğenip beğenmediğini anlamaya çalışırken onun kaşlarını çatmasıyla beğenmediğini tahmin etmek çok da zor olmamıştı. Fakat yine de sorma gereği hissettim.

"Beğenmediysen başka şeyler hazırlayabilirim?"

"Zach, bunları gerçekten sen mi hazırladın?"

Belli belirsiz kafamla onayladım.

"İstersen dışarıdan bir şeyler söyleyebiliriz?"

"Her şey harika olmuş, teşekkür ederim."

Ben beğenmediğini düşünürken ondan bunu duymak beni istemsizce mutlu etmişti. Onu gördüğümden beri yaptığım gibi gülümsemekle yetindim. Birden tedirginlikle saate çevirdim bakışlarımı. Omleti ocaktan almam gerekiyordu.

Oturduğum sandalyeden kalkıp ocağa ilerledim ve pişmiş olan omleti raflardan aldığım bir tabağa koydum. Tekrardan masaya döndüm. Tabağı Perri'nin önüne koyarken aynı zamanda da yerime oturmuştum.

Kendimi bu yemek işlerinde ciddi derecede geliştirmem gerekiyordu. Nasıl olsa Perri artık benim sevgilim sayılırdı. Henüz ona doğru dürüst bir teklifte bulunmasam da aklımda güzel şeyler vardı. Ona güzel yemekler hazırlamak, elimden geldiğince onu yormamaya çalışacaktım. O bana bir şans vermişti. Ben de bu şansı en güzel şekilde değerlendirecektim.

William Novák

"Öyle güzelsin ki Lavin... Seni sevmeye kıyamıyorum. Ya kötülük bulaştırırsam sana, ya zarar gelirse? En iyisi vazgeçmek. Zor da olsa anladım."

Onun bir şey söylemesine fırsat tanımadan arkamı dönüp uzaklaşacağım sırada birden "William, dur!" diye bağırmasıyla istemsizce duraksadım.

Lanet olsun, arkana bakmadan yürü ve git William! Ardına bakarsan onu burada bırakıp gidemezsin. Sakın arkanı dönme. Arkanı dönersen asla onu orada bırakıp gidemezsin.

İçimden kendime telkinlerde bulunurken yine mantıklı tarafımı dinlemeyip döndüm arkama. Kıyamıyordum ki ona. Ağlaması git gide sinirlerimi bozuyordu. Ama elimden bir şey gelmediği için öylece ona bakmakla yetindim. Her ne kadar onu kendime çekip sıkıca sarılmak istesem de...

"James ile aramda düşündüğün gibi bir şey yok."

Kaşlarımı çattım. Nasıl aralarında düşündüğüm gibi bir ilişki yoktu ve neden bana bunları şu an söylüyordu? Devam etmesi için bakışlarımla ona baskı uyguladım. Kalpten gidecektim yoksa.

"O ilk başlarda beni sevdiğini söylemişti ama benim daha önce ilişkiler konusunda bir tecrübem olmadığı için bir süre birbirimizi tanıyalım istedim. Bunu ona söylediğimde ilk başlarda kızdı fakat sonrasında kabul etti. Şimdi ne kadar kötü bir hata yaptığımı anlayabiliyorum."

"Ananı sikeyim ne diyorsun sen?"

Ne dedim lan ben az önce kıza? Sıçayım, bok ettin oğlum her şeyi! Abi ne diyor bu kız?

Sakin ol William, sakin ol. Kalp atışlarına engel ol ve her nasıl yapacaksan sakinleştir kendini! Olmuyor, lanet olsun sakin kalamıyorum.

Şaşkınlıkla ona bakmaya devam ederken "C-ciddi misin sen?" diye sordum kekelememe engel olamayarak. Şaka bu, kesin şaka.

"Hiç olmadığım kadar ciddiyim."

Ne yapacağımı bilemeyerek birkaç adım attım ona doğru ama tekrardan duraksayıp yüzüme gelen ıslak saçlarımı geriye attım. Deli gibi yağan yağmuru bile kale alamıyordum şu an. Kahkaha mı atsam, tepkisiz mi kalsam, ne yapsam bir türlü karar veremiyordum.

Geriye sadece Zach'in taktiğini uygulamak kalıyordu. Sanırım şu an yapabileceğim, en çok istediğim şey tam olarak buydu. Ve ben, ilk defa onun söylediği şeye uyacaktım.

Lavin'i kolundan tuttuğum gibi kendime çektim ve birden dudaklarına yapıştım. Daha önce ona dokunamadığım her anın tadını çıkarırcasına yağmurun bizi sırılsıklam etmesini bile umursamadan öptüm onu...

SAPLANTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin