Lütfen satır aralarını sahipsiz, kelimelerimi boynu bükük bırakmayınız...
Beğenmeniz dileğim ile... ❦
🌙
Cılız parmaklarımın arasındaki enjeksiyonu kapağı aralık çöp kovasına bırakırken sedyede toparlanan teyzeye müsaade etmek adına başımı ardıma çevirdim. Beyaz örtülü sedyeden gelen birkaç hışırtılı sesin sonrasında yanıbaşıma yönelen adım seslerini işittiğimde elalarımı fayans zeminden havalandırdım.
Üzerinde koyu gri pardesünün düğmelerini iliklerken kenarına çizikler atılmışçasına kırışmış gözlerini bedenime çevirdi. "Sağol güzel kızım. Allah razı olsun inşaAllah. Elinde pek hafifmiş." dediğinde dillendirdiği minnetine dudaklarımı kıvırmakla yetindim.
"Geçmiş olsun inşaAllah." dedim, ellerimi beyaz önlüğümün ceplerine daldırdım.
Teyzenin üzerini toparlama işlemi bittiğinde bulunduğumuz odanın kapısını aralayıp eşiği atladı ve kapıyı kapatmadan önce yeniden tebessümlendi. Başımı belli belirsiz sallayıp kapı aralığından görünen öncekine nazaran tenha koridora hârelerimi odakladım. Beyaz spor ayakkabılarımı fayans zemin boyu sürükleyip aralık kapıyı biraz daha açtığımda koridordaki saatin öğle molasına vurduğunu fark ettim. Bedenim istekle kasıldı; ellerim ciddi anlamda titriyordu ve başım da dönüyordu. Dün gece sabaha değin Kamer'i izlemekten uyumamış, işte ilk günüm olmasını önemsememiştim.
Küçük bir mahalledeki küçük bir sağlık ocağında hemşire olmanın sandığım kadar zorlayacağını düşünmemiştim. Ancak haftanın ilk günü olması ve kış mevsiminin en çetin geçtiği günlerde bulunuyor oluşumuz hastaların sayısını katlamıştı. Sabahtan beridir sayısız hastaya iğne, sayısız bebeğe aşı yapmıştım. Yetinmemiş, beş kişinin kayıtlarını güncellemek için bir buçuk saatimi harcamış ve iki hastaya da pansuman yapmıştım.
Geceki uykusuzluğun cabası sabah evden tek lokma almadan çıkışım, herhangi bir yerde bayılıp kalma olasılığımı katlıyordu. Ancak yeniden çalışmaya başlamak kararımın iyi geleceğini biliyordum; beni Kamer'e götürecek adımlarımı sağlamlaştırmak için ekonomik özgürlüğe ihtiyacım vardı.
Koridorda hâlâ bekleyen hastaların da işini hallettimten sonra yemeğe çıkmayı tercih ederdim, aslında. Fakat ellerimdeki titreme öylesi dizginlenemez bir boyuta erişmişti ki, gram ağırlıktaki enjeksiyonu dahi kavrayıp kaldıracak tâkâtim yoktu.
Beni öpmek istemişti?
Kamer?
Allahım!
Düşündükçe çıldırıyordum...
Dün geceden beri tek kelime cevap yazmaya güç yetirememiştim, yalnızca kanepemde oturmuş ve öylece onu izlemiştim. Uykusuz geçen bir geceden çok, Kamer'in isteğinin üzerimdeki etkisi bedenimi güçsüz kılıyordu.
Üzerimdeki etkilerini anlatmama gerek var mıydı ki?
Titrek bir soluk dudak aralarımdan firar ederken sıska parmaklarım beyaz kapının ahşap yüzeyine tutundu. Bacaklarımın da titremesi gerçekten hiç iyi olmamıştı. İşe geri dönüşümün ilk gününde aciz gibi bayılıp kalmak tamamen yetersizliğimi ispatlamaktan öte gitmezdi.
Sağlık ocağının ufakçaplı işlerini ve çay-kahve servislerini de üstlenen Zeki beyin tok sesi koridor boyu hastaları dışarı çıkarma uğraşında kısık desibelde ekolanırken elimi kapıdan koparmadan adımlarımı sürükledim. Tabanlarım zeminden havalanamıyordu, zirâ tâkâtimin son kırıntılarını tüketmek üzereydim. Sürüklenen adımlarımın beraberinde parmaklarım kapıyı ve pervazı arşınladığında yemek için toparlandığımız arka taraftaki odaya yöneldim.
Esra yarım saat öncesi karşıdaki markete giderken yiyecek bir şey alması için ben de para vermiştim. Ancak yiyeceklerimi bana getirmeden yemek odasına bırakmasını söylemiştim.
Kulaklarım uğulduyordu. Sıklaşan soluklarım ve arada puslu bir perdenin arkasından etrafı seyrediyormuşum gibi bulanıklaşan odağım durumun vehâmetini haykırıyordu. Ellerimi pervazdan sonra başlayan duvara sabitleyip tamamen tenhalaşan koridorun rengini anımsayamadığım serin duvarlarında sürükledim.
Herkes bir anda nereye kaybolmuştu?
Çok büyük saymadığım koridorun gittikçe devleşen mesafesi bir türlü bitip tükenmezken yanında geçmekte olduğum dış kapının aralandığını fark ettim. Gözlerimi kırpıştırdım. Açılan cam kapıların ardından gece hâyâllerimin en güzel ilhâmı adamın tuhaf bir yansımasını gördüm, sanki.
Gözlerimi yeniden kırpıştırdım. Yanıma yönelen adımların sahibi bedene biraz daha odaklanmayı denediğimde yenilgiyle omuzlarım çöktü.
Kamer miydi?
Cidden, O olabilir miydi?
Yok artık!
Bulanıklaşmasına ramak kala zihnimin aptal bir oyununa kurban edildiğimi düşündüm. İlerleyişim duraklamadı ancak hızım bir kaplumbağanın milyon kat yavaşlığına büründüğünde minicik bir anlığına duvardaki elim kaydı. Dengem kökünden sarsılırken tutunmayı denedim ancak beceremedim.
Bedenimin yerle buluşmasına milim kala, gözlerim kapandı. Ve henüz ayıklığı koruyabilen zihnim sert zeminle buluşmamın vereceği acının hesabına koyuldu.
Ancak beklediğimin aksine yumuşak bir sıcaklığa kavuştum. Yalnız bir kez rast geldiğim ama asırlık bir aşinalıkla kabullendiğim tatlı bir ılıklık bedenimi kavradı. Kirpiklerimi son bir güç araladım ve dudaklarım tek dileğimin merceğimdeki aksine kıpırdandı.
"Kamer..."
🌙
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Panzehir 🌙 Texting
Teen FictionBilinmeyen Numara: Dizginlerini an olsun bırakmadığın öfkenin seni zehirlemesine daha ne kadar müsaade edeceksin? (Görüldü.) ✔✔ Kamer: Sanane? Bilinmeyen Numara: Ben... Bilmem... ...