Beğenmeniz dileğim ile... ❦
🌙
🌙
"Kamer'imin helâli olmak..."
Ne denli büyülü ve eşsiz bir düştü, tahmin edebilir misiniz?
Yüzümü avuçlarımın arasına bastırıp kısık sesli bir çığlık attım. Yanaklarıma hücum eden kanın basıncını yok sayarak dişlerimi alt dudağımın etine sapladım ve ikinci bir çığlık daha attım. Dar paçalı pantolonun sıkıca sarmaladığı bacaklarımı minderden aşağı sarkıtıp kısık sesli çığlıklarımla aynı anda yere vurarak tepindim.
Ay Işığımın karısı olmak...
Düş değildi.
Gerçekti, hemde dibine kadar gerçek...
Şahitler ile birlikte evden ayrılan imamı geçirmek için hole çıkan Kamer'in yokluğunda içerisinde bulunduğum durumun gerçekliğini sonuna değin sorgulayabilir ve hazmedebilirdim.
"Allahım gerçek, gerçekten gerçek!" derken ayaklarımı yeniden yere vurdum. İçimde durmaksızın koşuşturan devasa fil sürüleri vardı, sanki; sürüye dadanmış tehlikeli bir yırtıcı varmış ve sürü can havliyle zihnimden, yüreğime, ordan da karnıma kadar uzanan bozuk patikayı devasa cüsseleri ile koşarak kat'ediyorlardı.
Oturduğum yerden sıçrayarak ayaklandım.
Gerçekliği imkansız bi hayalin pençesinde olabilir miydim?
Yahut bir rüya?
Acaba uyuyor muydum?
Kaşlarım çatıldı. Henüz birkaç gün öncesi kestiğim tırnaklarımı, üzerimdeki hırkanın kolunu iyice sıyırdıktan sonra yüzümü buruşturarak etime yaklaştırdım ve iki tırnağımın arasına etimin bir kısmını sıkıştırıp kendimi çimdikledim. Tiz bir çığlık kopardım, aynı anda aralanan kapıdan içeri giren Kamer endişe ile yanıma adımladı.
"Küçüğüm iyi misin?"
Kolumu arkama saklayarak başımı önemsiz bir şeymiş salladım. "Yok birşey ay ışığım."
Sağ kaşı havalandı. "Küçük ve yalancı bir karım var demek." dedi, bel oyuntuma yerleştirdiği eli ile bedenimi kendine doğru çekti.
Dudaklarım aralandı. "K-kim?"
Tebessümlendi. "Sen karıcığım." dediğinde yüzünü yüzüme meyillendirdi.
Yutkundum, sertçe. "Ahh benim biçâre yüreğim." Fısıldadım.
Tebessümü genişleyerek erkeksi bir kıkırtı firar etti, iri dudaklarının aralığından. "Ahh benim karıcığımın zavallı yüreği."
Kaşlarım çatılırken ellerimi geniş göğsüne koyup sahte bir tavırla ittim. "Söyleyip durmasana şu kelimeyi ay ışığım. Görmüyor musun nasıl da canıma okuyorsun?" diye küçük bir çocuk gibi mızmızlandım.
Dilini ağzının içerisinde damağına bir kez vurdu. Yüzlerimizin arasındaki mesafeyi sıfıra yakın bir uzaklığa indirgediğinde kahve ile bocalanmış ılık solukları burun deliklerimden ciğerlerime tıkabasa hücum etti. "Canını da severim ben, benim karıcığımın." derken çehresindeki muzip ifade ciddileşti. Belimdeki elinin baskısıyla bedenimi biraz daha kendine çektiğinde ayaklarım ile ayaklarının üzerine çıkmak zorunda kaldım, dudakları dudaklarımın yamacındaydı.
Yutkundum, yutkundu.
"Geri sayımı aktifleştirilmiş bir el bombası var sanki elimde." dedi, tebessümünün ardından kalan neşeyi silip süpüren hüznü ifademin yer çekimine uyumla düşmesine neden oldu.
"İkimizi de öldürecek belki." Fısıldadım.
Alnını alnıma yasladı. "Ölüm hep vardı, küçüğüm, ancak ilk kez bu denli ensemizde soluğunu hissediyoruz."
Kollarımı ürkekçe boynuna doladım. Sarıldım. Burnumun ucunu yanı başımdaki yanağına nârince sürttüm, derin bir soluk çektim. Kirpiklerim kısıldı.
"Sana artık küçüğüm demeyeceğim." Fısıldadı.
Tuhaf bir panik dirildi. "Neden?" dedim, tonlamamdaki kelimelerin dizleri zangırdıyordu.
Dudakları genişçe kavislendi. "Şşşhh sakin ol, güzelim." Boşlukta ki elinin avucunu yanağıma kapadı, mavileri elalarıma tutundu. "Sen benim tek hayati parçamsın, yüreğimsin, nefesimsin, soluklarımı haşr eden ciğerlerimsin." Burnunun ucu burnuma dokundu. "Ben senin ay ışığın isem, sende benim parçamsın." Burnumdan kayarak üst dudağımın tepesindeki kavisli bölgeden uzun bir nefes aldı. "Benim ay parçam..."
Yüreğim şiddetle göğüs kafesimin kemikten duvarlarına vurdu, kendini. Güçlükle zikrettim. "Benim ay ışığım."
Dudağımın tepesinden tıpkı bir Anka'nın koynundan koparılan son tüyü kadar zârâfetle kayarak, ucu her daim göğe kıvrımlı burnu dudaklarımın aralığında durakladı, bedenime mühürlü geniş göğsünü sonuna değin kabartacak büyüklükte derin bir nefes daha aldı.
Sıska bacaklarımın tâkâtini tamamen yitirmeme ramak kalmıştı, kemiklerime varana kadar her zerrem titriyordu. Güçlükle yutkundum.
Bir gül tomurcuğunun koparıldığı dalın matemine bürülü zarif bedeninin, kurumuş yapraklarının soluk tonundaki üst dudağı nârince iki dudağımın arasına süzüldü. Gözlerim canhıraş kapandı. Alt dudağımı ağzının ılık kovuğuna nazik bir davetle aldığında panikle üst dudağını kavradım. Ağzımın içerisine doğru boğuk bir inleyiş döktü, belimdeki elinin tutuşu belirginleşip bedenimi bedenini ikiye yarıp içerisine alması mümkünmüş gibi sıkıca sarmaladı.
Boynundaki kollarım gevşedi, zirâ sahip olduğum gücümün her zerresi dudaklarımdan firar edecekti. Yanağımdaki eli başımın arkasına kayarken yüzümü yüzüne bir miktar daha bastırdı, acemi bir yüzücü gibi nefes nefese dudaklarının üzerinde hareketlendim. Erkeksi bir hırıltı ağız boşluğumda yankılanırken dudaklarıma sırayla uğrak vererek öptü.
Depara kalkan soluklarımı gram ziyan etmeden ciğerlerine doldurarak öpüştü, benimle. Varlığımın her zerresini her zerresine aitleyerek, yaralarımın her santimine şifasını bahşederek, kanatlarımın kırık uçlarını okşayarak nefes nefese beni öptü.
Bu, bu hayli fazlaydı.
Zirâ, ben yalnız bir Katre idim.
Kamer'in Katre'si.
Ahh, hayır, hayır!..
Ben ay ışığımın, ay parçası idim, artık...
🌙
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Panzehir 🌙 Texting
Teen FictionBilinmeyen Numara: Dizginlerini an olsun bırakmadığın öfkenin seni zehirlemesine daha ne kadar müsaade edeceksin? (Görüldü.) ✔✔ Kamer: Sanane? Bilinmeyen Numara: Ben... Bilmem... ...