Beğenmeniz dileğim ile... ❦
🌙
🌙
Tüm dünyanın hasta olduğunu öğrenmiştim, henüz çocukken...
İnsanların tamamının teşhisi konulmamış türlü psikolojik hastalıklara sahip olduğunu ve bunu bir sır gibi herkesten sakladıklarını fark ettiğimde hayli üzülmüştüm.
Çehrelerimize kamuflaj ettiğimiz türlü saadet maskesinin altında tedavisi bulunamamış ruhsal problemleri gizlerdik, örtbas eder, görünmemesi için herşeyi yapardık.Hastaydık, çoğumuz belki hepimiz.
En az birbirimiz kadar, yargıladığımız kadar...
Avuç içlerime haps ettiğim büyük kupanın içindeki kahveyi dudaklarıma götürürken bakışlarım kısıldı, birkaç küçük yudum aldım. Ebeveynlerinden gizli sigara içen çocuklar gibi kapıda olan bakışlarımı koparmadan tedirgince kahvemi içmeye devam ettim. Israrla izin vermiyordu, kahve içme alışkanlığımın onun sayesinde oluştuğunu bildiği için, sanki mecburiyetten gösteriş yapmak adına içiyormuşum gibi ne zaman kahve yapmaya yeltensem elime bir bardak çikolatalı süt tutuşturuyordu. İlk okul çocuklarından hallice hissediyordum. Aslında Kamer'in yanındayken aksi hissetmenize imkan yoktu; sorumluluk alarak kendinizi yormaya müsaade etmeyecek kadar fedakâr, dünyanın en güvenli yerinde hissini verecek kadar korumacı ve huzurluydu.
Kamer'di işte...
Benim ay ışığım idi.
İmkansızlığın var oluşuydu; onunla iken korkmaz, üzülmez, yorulmaz yahut endişe duymazdınız.
Sek huzurdu.
"Sayın ay parçası hanımefendi?"
Boşluğa doğru dalan bakışlarım tuttuğu nöbette ay ışığıyla dolu düşlere uyuya kalmıştı ve ben yakalanmıştım. İrkilerek kendime geldiğimde, kapı pervazına dayalı, kolları göğsünde bağlı suç üstü yapmış bir idareci gibi sorgular mavileri şefkate bulandı. Yaslandığı yerden hareketlenip mahçup ancak endişeli bir tavırla yanıma adımladı. Tünediğim sandalyenin yamacına eriştiğinde onu daha iyi görebilmek için kaldırdığım başıma doğru eğildi, alınlarımızı birleştirdi.
"Korkuttum mu seni, ay parçam?" Dudaklarımın üzerine fısıldadı.
Başımı önemsizliğini belirtir gibi iki yana salladım. "Mühim değil ay ışığım." derken elimde dumanı tüten fincandan yükselen kahvenin kokusunu bastıran kokusu ciğerlerime doluştu; ansızın irkilmemden hızlanan kalp ritimlerim, nefeslerimi de sıklaştırmıştı. Yutkundum, güçlükle. Bedenimde dirilttiği tepkileri, geçen zamana rağmen dizginlemem mümkün olmamıştı ve anlaşılan hiçte olmayacaktı. "Kokun..." dedim, bakışlarım kısılırken derin bir nefes alıp. "Ölüm döşeğinde kıvranan bedenime bahş edilen bir nefeslik can gibi."
Burnunun ucunu burnuma sürttü, ağır ağır. "Tıpkı senin canıma can katan güzelliğin gibi."
Kısık kirpiklerimi yavaşça araladım. Gözlerimin hizasına eğilen mavilerine mahcubiyetle dokundum, gergince boğazımı temizledim. "Çirkin bir tımarhane kaçkını olduğumu sanıyordum?" dedim, hafızamın kuytularında sızlamaya başlayan o küçük bere yeniden sancırken.
Derin bir nefes aldı. Uzun parmakları, avuçlarımdaki kupaya uzandı ve kavradı, aldığı kahveyi tezgahın üzerine bıraktı. Ardından üzerine oturduğum sandalyenin önünde diz çöküp oturdu, kahvenin ısısından henüz azad olmamış sıcak ellerimi tuttu. "Ay parçam." dediğinde dudaklarımı hafifçe kıvırdım. Tebessümlendi, anlık. Çehresindeki parıltılı gülümseme, kış mevsiminin kasvet yüklü bulutlarını saliselik aydınlığa bulayan bir kış güneşi gibi hızla söndü. "Bana ilk mesaj attığın gün, sana çok öfkelenmiştim, yüreğimden izlerinin asla silinmeyeceğine emin olduğum aşkına saygısızlık yaptığını düşündüm, çünkü. Seni seviyordum. Bir başkasının nikahı altında olsan dahi seviyordum ve aşkımı saklamak, korumak herşeyden daha mühim bir yaşama sebebiydi, benim için."
Başım önüme düştü, mecburiyetlerim yalnız benim değil onun yüreğini de mahkûm etmişti fakat ben bunun farkına varamamıştım.
"Ancak sonra aşık yüreğim hissetmiş olsa gerek ki, kim olduğuna dair en ufak bir fikrimin olmadığı sana alışmaya başladım. Daha öncesinde de bu tarz mesajlar aldığım halde ilk kez birini kabullendim, istemsiz. Kimi zaman yaptığımın ihanet olduğunu düşünerek acısını senden çıkardım, azarlıyor hatta ters davranıyordum." derken mavilerindeki pek çok özürü gördüm.
Aldırmadım, zirâ yaptığı herşeyin duyduğu aşktan olduğunu bilmek fazlasıyla güzeldi. O zamanlar bile kırılmamış iken şimdi göstermelik duygu sömürüleri yapacak değildim.
Etli dudakları kavislendi, düşündüğü geçmişin onu gülümsetmesi, çehresine yayılan mutlulukta zerre miktarı payımın olmasının yol açtığı mutluluğu tahmin edemezdiniz.
Bu...
Bu tıpkı; evrenin en kurak çölünde rahmet dileğiyle göğe açılan ellerinizin neticesinde yağan yağmur gibiydi. Gecenin zifirisinde çıkan gökkuşağı, karların üzerine doğan yaz güneşi belki.
İmkansızın zirvesinde kıvranırken bahş edilen mucize gibiydi...
"Bazen ise ihaneti dâhi akıl edemeden sana kaptırıyordum, kendimi. Gözlerimi kapatıyor ve kendimi öylece boşluğa bırakıyordum. Olması gerektiği gibi davranıyordum, kim olduğunu bilmeden." Kaşlarını çattı. "Sonra zihnime o soru işaretleri doluştuğunda..." Başını onaylamazca iki yana salladı. "Senin o adi herifle evli olduğunu bildiğim hâlde acaba mı demeye başladım. Yüreğimin dilediği umudun hayalî aklıma düşünce doğru olmasını istedim, ispatlamak, aklımı seninle bozmadığıma dair minicik bir işaret istedim. Ve sana saldırdım ay parçam. Hakaret ettim sana sen olduğunu ispatlamak için, eğer hayalim doğru ise yakama sarılıp hesap sor istedim. Evli olduğunu bile bile beni sevmeni istedim." Sertçe yutkundu. "Güzelliğin canıma can katan en büyük nimet iken ben, çirkin olduğunu iddia ettim."
Alt dudağımı üst dişlerimle sıkıştırıp hafifçe gülümsedim. "Imm bu beni güzel bulduğun anlamına mı geliyor?" dedim muzırca, ifadesine gölgesi düşen pişmanlıklarını unutturmak için.
Tebessümlendi, beyaz dişleri iri dudaklarının aralığından birer inci tanesi gibi gün yüzüne çıktı. "Güzelliğin, mucize kavramına var oluş sebebi. Ne haddime aksini iddia etmek?"
Yüzüne doğru eğildim. "Haddini severim senin." Fısıldadım.
"Sırf sen sevdiğin için severim o haddimi." dedi, dudaklarımın üzerine.
Ve dudakları dudaklarıma kapandı; kainatımın kayıp parçalarını ilmek ilmek bedenime nakş ederek.
🌙
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Panzehir 🌙 Texting
Teen FictionBilinmeyen Numara: Dizginlerini an olsun bırakmadığın öfkenin seni zehirlemesine daha ne kadar müsaade edeceksin? (Görüldü.) ✔✔ Kamer: Sanane? Bilinmeyen Numara: Ben... Bilmem... ...