NASYA
Kucakladığı bedenim beni bırakması için çırpınırken ona vurmamı engellemek için bacaklarımı havaya dikmiş ayrıca çırpınmamı kesmek içinde bacaklarımı güçlü kollarıyla sıkıca sarmıştı. Hem her fırsatta benden korkma diyor hemde yaptıklarına bak. Yeni tanıdığı bir insana nasıl böyle davranabiliyor bu yaptığına adam kaçırmak deniyordu peki neden kimse bir şey yapmıyordu beni bu sinirlendiğinde napıcağını bilmeyen ama normalde pamuk gibi kalbi olan adamdan. Londra'da tek başıma olduğum gözler önüne serildiğinde kimsenin benim yokluğumu yadırgamaması normaldi. Stefan vardı ama partiden beri görmemiştim oda zaten beni o günden beri merak edip bir kere bile aramamıştı. Zayn'nin beni arabaya bindirmesiyle düşüncelerimden sıyrıldım. Hiç bir tepki vermemiştim kaçmak yada bağırmak gibi sadece camdan ve kapıdan bize bakan çocuklara odaklanmıştı gözlerim. Zayn alıştığımız araba sürmesinin hızını arttırırken çocuklar saniyeler içinde görüş alanımdan çıktı.
"Neden bağırmıyorsun ya da ne bileyim seni bırakmam için çırpınmıyorsun?"
Sözleri üzerine bırakın cevap vermeyi suratına bile bakmamıştım. Elini direksiyona geçirip hızını daha da arttırarak şehir dışına sürmeye başladı. Orada bana yapabilceklerini düşünmeye başladığımda aklıma bütün fikirlerin en iyisi geldi. Zayn'i tam olarak tanımıyordum ama kalbim onun iyi biri olduğunu ve beni iki kere tecavüzden kurtardığını hatırlatıyordu. Yüzüm ona dönük olmasa da arada attığı bakışları görebiliyordum. Umursamayıp başımı cama yasladım o ise siniri sesine yansımış bir şekilde konuşmaya devam etti.
"Niye cevap vermiyorsun niye benimle konuşmuyorsun tanrı aşkına beni çıldırtıyorsun Nasya lanet olsun."
Tekrar cevap vermemeyi tercih etmiştim. Uzun bir yolculuk yapıyorduk ve dışarıyı izlerken gözlerim yavaş yavaş kapanmaya başladı. Böylelikle uykuyla verdiğim savaşta mağlup oldum.
ZAYN
Yaklaşık iki saat sonra dağ evine gelmiştik. Bütün yol boyu başını cama gömmüş Nasya'yı arabadan inmesi için dürteceğim sırada uyuduğunu görüp gülümsedim. Derince bir nefes çektiğimde uyuduğu için yol boyu başını bana hiç çevirmemesi rahatlamama neden oldu. Kapımı yavaşca kapatıp eve ilerledim. Evin kapısını açıp geri döndüm ve yine yavaşca Nasya'yı kucakladım. Onu taşırken elimde sanki yeni doğmuş bir bebek taşıyormuş gibi özenliydim, ona zarar gelmesini düşünmek bile beni çıldırtırken ona bügün yaptıklarım aklıma geldi. "Ona en çok sen zarar veriyorsun." İç sesim devreye girdiğinde düşüncelerden kurtulmak için Nasya'yı yatağa yatırdım. Yanına uzanmış onu izlerken yanağına ve alnına bir buse kondurup mırıldanmaya başladım.
"Hayatımda gördüğüm en güzel şeysin. Öyle güzelsin ki tarifi yok. Seni incitmekten korkuyorum fakat görüyorum ki seni en çok ben incitiyorum. Aslına bakarsan canını acıtmayı ölmeye tercih ederim güzelim."
Sözlerimi yarıda kesmemi sağlayan çalan telefonumdu Nasya'yı uyandırmamak için odadan hızlıca çıktım. Arayanın Simon olduğunu görünce yanıtlaya bastım.
"Bir sorun mu var?" dedim düz bir sesle.
"İstediğin kızı araştırdım Zayn evde olmadığın için sana dosya gönderemicem ama sana o kızın hayatındaki önemli şeylerden bahsedeyim."
Derince bir nefes aldı ardından kısa bir sessizliğin ardından devam etti.
"Nasya Walker annesi Fransız babası İngiliz 5 mart 1995 Bradford doğumlu. Üç kız kardeşi var ama çok uzun süredir birbirlerinden haber alamıyorlar. Sevgilisi uzun zamandır yok ve bir cadı gibi etrafına üşüşen erkekleri süpürgesiyle püskürtüyor. Burdan sonrası çok önemli Zayn iyi dinle. Nasya 6 yaşındayken annesi ve babası ayrılıyor ve onları bir daha göremiyor. Dedesinin yanında kalmaya başlıyor fakat dedesi Fransa'da olduğu bir gün bilinmeyen nedenlerden dolayı evinde ölü bulunuyor. Kız kendini dedesi yokken hayattan soyutluyo ve onun acısını hissetmemek için Londra'ya uçuş yapıyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Mafyaya Aşığım
RomanceBelki de hayatımda ki tüm sorunlar yetmezmiş gibi birde suç işleme makinası Zayn Maliğe aşık olmak gibi bir hataya düşmeseydim, ya da onu alışkanlık edinmeseydim. O zaman başım daha az dertte olmaz mıydı? Büyük ihtimalle evet. Fakat hiç biri önemli...