40. Bölüm

211 11 0
                                    

1 HAFTA SONRA

NASYA

Gözümü yarım yamalak araladığımda yanımdaki koltukta elimi tutarak uyumuş kıvırcığa bakakaldım. Elimi elinden yavaşca ayırıp kim olduğunu, neden elimi tuttuğunu, nerede olduğumu düşünürken odaya göz gezdirdim. Muhtemelen bir hastaneydi fakat dekorasyonu oldukça güzeldi. Elimi ağrıyan başıma koyduğumda karşımdaki aynaya bakmak için yerimden kalktım. Aynaya bakarak yaşadıklarımı hatırlamaya çalışırken belime dolanan ellerle irkildim.

"Çok şükür güzelim sonunda gözlerini açtın."

Hızlıca ellerinden kurtulup karşısına geçtim.

"Kimsiniz siz?"

Üzgünce yüzüme baktıktan sonra sakince koltuklardan birine oturup karşısındaki koltuğu oturmam için gösterdi.

"Ben Harry, Harry Styles erkek arkadaşınım bir kaza geçirdik ve sen başına aldığın darbe yüzünden hafıza kaybı yaşıyorsun."

Şaşkınca ona baktığımda sorularımı peş peşe sıraladım.

"Ben kimim Harry? Ailem nerede? Ne kadar süredir seninleyiz? Şuan neredeyiz? Nasıl tanıştık? Hiç bir şey hatırlamıyorum lanet olsun."

Yanıma yavaşca gelip saçımı okşadıktan sonra başıma ufak bir öpücük kondurup elimi kavradı.

"Merak ettiğin her şeyin cevabını vericem güzelim ama uzun süredir yatıyosun ve bende burda olduğum için hastaneye yemeği yemek zorunda kaldım. Güzel bir öğle yemeğine çıkalım mı?"

Gülümseyip cevapladım.

"Olur Styles çıkalım."

Bir insan nasıl hiç bir şey hatırlamazken bir insana bu kadar güven duyabilirdi. Harry'e güveniyordum. Zaten kazadan önce sevgilim olduğu için hafızamı kaybetsemde tanıdık gelmesi normaldi. Ben düşüncelerle boğuşurken dolaptan çıkardığı kıyafetleri ve ayakkabıları bana uzattı.

"Teşekkür ederim."

Kapıyı aralayıp tebessüm etti.

"Kapıda seni bekliyorum güzelim."

Kapıyı kapattığında aynanın karşısına geçip üstümü giyinip ayakkabılarımı giydim ve yıpranmış saçlarımı elimle düzeltip son olarak kurumuş dudaklarımı güzelce yalayıp dışarı çıkıp kapının arkasında beni bekleyen Harry'nin yanına gittim.

******

Tavuğumu yerken önümden şerit gibi kısa bir anı geçti. Yanımda tavuk kızartan biri ve ikimizinde en sevdiği yemeğin tavuk olduğunu öğrenince attığımız o içten kahkaha.
Heyecanla Harry'e döndüm.

"En sevdiğin yemek tavuk mu?"

Gülümseyip masadaki elimi kaldırıp öptü.

"Hayır hayatım bunu da nerden çıkardın."

Hayal kırıklığıyla başımı eğip yemeğime odaklandım.

"Sadece merak ettim. Bu arada en önemli şeyi sormayı unuttum benim adım ne?"

Bir kaç saniye duraksayıp suyundan yudum aldı. Düşünmek için zaman kazanmaya çalışıyor gibiydi.

"Angel, Angel Krozen."

"Peki ailem?"

"Ailen yok Nas.. Angel."

İfadesizce suratına baktığımda pot kırmış gibi duraksayıp sonra devam etti.

"Ailen sen çok küçükken trafik kazasında hayatlarını kaybettiler hiç bir yakının yok ve benimde yok çünkü beni ben bebekken terkedip gitmişler."

Gözlerimden istemsizce yaşlar bir bir süzülürken yanıma gelip yüzümü avucunun içine aldı.

"Sakın üzülme benim ailem sensin senin ailende benim. Biz birbirimize yeteriz kimseye ihtiyacımız yok. Söz veriyorum sana sadece senin ve benim olduğum başka bir dünya kurucam sana.

Ellerimi Harry'nin boynuna dolayıp başımı omzuna yasladım.

"Hastanede durmak istemiyorum evimize gidelim."

"Tamam bitanem çıkış işlemlerini yaptırdıktan sonra hemen eve gidicez."

ZAYN

Kırık elime dikkat ederek yatağa uzandığımda aklımda sadece Anastasia vardı. Ölmüştü. Benim yüzümden o lanet teknedeki patlama yüzünden ölmüştü. Harry bile bu acıya dayanamayıp çekip gitmişken ben hala Londra'da durup onunla uyuduğumuz yatakta yatıyordum. Aslına bakarsanız hastaneden çıktığımız dört gün içinde altı kere intihar etmeye kalkışmıştım ancak altısında da gözümün önünde belirip bunu yapmamı söyleyip beni engellemişti. Elimi yan tarafa atıp komidinin üstündeki telefonumu alıp beraber çekildiğimiz videoyu açtım.
Elleriyle suratımı sıkıyordu ve bende onun saçlarını okşayıp öpücükler bırakıyordum. Daha fazla bu acıya dayanabileceğimi sanmadığım için Liam Louis ve Niall'a mektup bırakıp eşyalarımı toplamaya başladım. Amerika'ya yerleşicektim. Burada her nefes alışımda acı çekiyordum. Gözlerim ağlamaktan şişmişti. Bitmiş durumdaydım. Başka ülke başka insanlar belki sanmıyorum ama yinede belki bir nebze olsun bana iyi gelebilirdi.

4 GÜN ÖNCE HASTANE

"Nasya"

Doktor yüzüme acıyla bakıp zorlukla tebessüm etti.

"Zayn bey çok şükür gözünüzü açtınız ama çok üzgünüm ki sevgilinizi yani Anastasia hanımı tüm müdahalelere rağmen kurtaramadık.

Kolumdaki serumları ve vücudumdaki kabloları tek seferde koparıp fırlatırken bağırdım.

"Nasya nerde?" Doktorun boğazını sıkıp duvara yapıştırdım. "O ölmedi. Ölemez. Yalan söylüyorsunuz. Hepiniz yalancısınız Nasya beni bırakmaz. Eğer o nefes almıyor olsaydı şuan ben uyanamazdım. O benim nefes kayna.."
Koluma batırılan iğneyle yavaş yavaş yere düşerken olanları kötü bir kabus olmasını diledim."

Bir Mafyaya AşığımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin