××
Boran kafenin önüne geldiğinde derin bir nefes alarak girdi içeri. Gözlerini içeride gezdirip Eylül'ün nerede olduğunu gördükten sonra yanına gitti. Masaya oturdu, "Selam bebek," diyerek. Amacı samimi olmaktı ama biraz yavşaklığa kaçmıştı galiba.
Eylül gülerek selam verdiğinde gayet sakin görünüyordu ama midesinde orangutanlar tepiniyormuş gibi hissediyordu aslında. Selam vermişti vermesine ama konuşmamıştı ve bunun bir sebebi vardı. Boran ona bakıp, "Naber?" diye sorunca, Eylül gülümsedi ve dudaklarını araladı ama amacı konuşmak değildi.
Boran ondan gelecek olan cevabı beklerken yüzündeki ıslaklıktan dolayı gözlerini kapatmıştı. Yoo, ağlamıyordu. Sadece Eylül yüzüne tükürmüştü. Tükürük sesi falan da çıkarmamıştı, baya baya tükürmüştü.
Boran şok içinde Eylül' e bakarken Eylül gülümsedi ve peçetelikten bir peçete çıkarıp uzanarak Boran'ın yüzünü silerken, "İyiyim Borancığım, senden naber?" diye sordu.
"Lan sen salak mısın?"
Beklediği cevap buydu Eylül'ün. Ama kendiyle konuşurken söylemişti bunu, gördüğünde yüzüne tükürecekti ve yapmıştı da.
Boran'ın yüzünü temizledikten sonra masaya gelen garson yüzünden cevap verememişti Eylül. Siparişlerini verdikten sonra Boran'a dönerek, "Evet bebeğim, ne oldu ki?" diye sordu."Bebeğim?"
"Hep erkekler mi desin yani?"
"Yoo, doğru. Neyse ne zaman kalkarız buradan?"
Durdu Eylül. Niye sinirlenmiyordu bu çocuk?
"Sıkıldım ben ya. Kalkalım hadi." dedi şu anki durumlarını önemsemeden.
Boran, garsonun olduğu yere bakıp, "Sipariş verdik ama?" diye sorunca Eylül güldü. "Yemek yiyip ödemeden kaçalım mı dedim ya ben? Kalkalım işte ne olacak?"
"İyi bari."
Toparlanıp kalktılar ve çıktılar kafeden. AVM'den de çıktıklarında Boran hiçbir şey demeden Eylül'ün elini tuttu ve otoparka yöneldiler.
"Uuu, araba diyorsun..." diyen Eylül'e bakarak güldü Boran. Hayır Boran, şimdi değil...
"Öyle diyorum." dedikten sonra cebinden anahtarını çıkardı ve yanına geldikleri arabanın kilidini açtı. Arabaya binip otoparktan çıktıklarında Eylül radyoya uzanarak şarkı açmıştı.
Yola çıktıklarında sonunda aklına dank etmiş olacaktı ki, Boran'a dönüp, "Nereye götürüyorsun lan bu arada beni? Sormayı unuttum." dedi.
Boran gülüp, "Kimsenin bulamayacağı bir yere," deyince arkasına yaslanarak telefonunu çıkardı ve kızlarla olan gruba mesaj attı.
Eylül: LAN BU ÇOCUK BENİ EVE FALAN ATCAK GALİBA ARABAYA BİNDİRDİ ÇIKTIK KAFEDEN BİZ NEREYE GİTTİĞİMİZİ DE BİLMİYOM KİMSENİN BULAMAYACAĞI BİR YER DEDİ NAPCAM
Hande: Ben demiştim içine onu giy diye...
Aslı: Sus geri zekalı.
Eylül: BENİM İÇİN HEYECANLANIR MISINIZ?
Aslı: Niye?
Eylül: Ya karnımda bir bebişle dönersem size...........
Eylül: Ya ortalıklara kusarsam o zaman ne olacak.......
Hande: Bilemiyorum Altan...
Eylül: TAMAM SUSUN ARABA DURDU BİSMİLLAH
Ekranı kapatıp nereye geldiklerine baktığında, Boran arabadan inmişti. Mecbur Eylül de indiğinde etrafına baktı. Bol yeşillikli bir yerdeydiler ama burası, Boran'ın evi falan değildi. Küçük bir ağaç eve girdiklerinde Eylül içeride gezdirdi gözlerini. Ne yapacaklarını, niye buraya geldiklerini bilmiyordu normal olarak.
Eylül koltuğa oturmak için hareketlenmişti fakat Boran ona izin vermedi. İnce bileğini nazikçe tutarak kendine çekti ve kollarını sıkıca beline sardı. Eylül şoka girdiğinden midir bilinmez, hiçbir şey yapmadan öylece duruyordu. Sımsıkı sarılmıştı Boran.
Bu onun aylardır hayal ederek gülümsediği bir şeydi ve şu an kollarını kaldırıp boynuna bile dolayamıyordu. Tek sorguladığı o da değildi...
Sonunda kollarını kaldırıp sıkıca sarılabildiğinde Boran geri çekildi bir süre sonra. Ellerini tutarak, onunla birlikte koltuğa oturdu.
"Ne oluyor Boran?" dedi Eylül şaşkınca. "Bana bu kadar aşık olduğunu bilmiyordum." Gülüştüler.
"Hem de nasıl aşığım bir bilsen..."
Eylül'ün gözleri büyüdü şokla ve Boran'ın yüzüne dikti gözlerini.
"Ciddi misin sen?"
"Ciddiyim. Seni seviyorum Eylül. Çok seviyorum hem de. Bunu çoktan anlamış olman gerekiyordu zaten ama... neyse işte. Seni buraya getirdim çünkü, günlerin, haftaların, ayların özlemini burada dindirmek istedim. Sana burada doya doya sarılmak, burada öpmek istedim. İster iste, ister isteme ama bu gece benimlesin, bir yere bırakmıyorum seni."
Eylül elini elinin içine kaydırdı Boran'ın ve güldü. "Aptal mısın sen? Seninleyim tabii ki."
Boran, "Telefonları kapatıyoruz o zaman. Dedikoduyu yayarsın sen hemen." dediğinde Eylül koca bir kahkaha patlattı. "Kızlara söyleyeyim de," diyerek telefonunu cebinden çıkardı ve ufak bir bilgilendirici mesaj atarak telefonunu kapattı. Boran da aynı şekilde.
Boran, Eylül'ün telefonunu alarak ona bakmasını sağladı, yüz yüze geldiklerinde yaklaştı ve elini yanağına koyarak sakince onu öpmeye başladı.
Uzun bir süreden sonra ayrıldıklarında, tekrar birbirlerinin kollarının arasına girdiler.
Boran'dan gelen bu küçük ama Eylül için büyük itiraf içindeki kelebekleri canlandırmış, yüzündeki tebessümün büyümesine sebep olmuştu.O gece, ne eskilerden konuştular, ne kötü anılarından bahsettiler. Saatlerce birbirlerinin kolları arasında oturmuş, filmler izlemiş, fotoğraflar çekilmiş ve birbirlerini severken neler yaşadıklarını birbirlerine anlatarak koca bir geceyi gündüz etmişlerdi. Gece yavaş yavaş yerini aydınlığa bırakacağı zaman odaya geçmişler ve yine birbirlerinin kollarının arasında uykuya dalmışlardı.
Günler, haftalar, aylar süren bu özlemlerini sonunda huzurlu bir uykuyla dindirebilmişlerdi.
××
4.3.19
Ne içime sindi, ne sinmedi gibi bir bölüm oldu. Uzun zaman geçti, yazasım gelmedi, bir şeyler oldu ama sonunda yazdım.
Üçüncü kişi ağzından yazamadığımı fark ettim... Sanırım bu son olacak. Bundan sonra ya Eylül'den ya da Boran'dan okursunuz texting dışı bölümleri.Beğendiniz mi, neler düşünüyorsunuz?Düşüncelerinizi paylaşmayı, yıldızımızı parlatmayı unutmayın.
Öpüldünüz, seviliyorsunuz♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAFAYI YEMİŞSİN •texting•
Teen FictionSevdiceem: sama bi şwy söyliyim ni Kafayı Yemiş: Söyle Sevdiceem: sni sebiyom Kafayı Yemiş: Ne? Kafayı Yemiş: Kafan güzel o yüzden öyle diyorsun Kafayı Yemiş: Boran? (Görüldü: 02.18) (Kısaltmalar ve yanlış yazılan kelimeler bilinçli olarak yazılmış...