67: ["İyi ki."]

6.5K 304 88
                                    


××

Hayat, çoğu zaman insana garip gelirdi. Bana her zaman garip ve sıkıcı gelmişti tabii ama tüm bunların, bir gün son bulacağını tahmin edemiyordum. Ve o günün, hemen geleceğine.

Lisede bir kişiyi çok sevmiştim. O kadar çok seviyordum ki, arkadaşlarım vazgeç dediğinde içimden, 'Nasıl kıyabilirim ki ona?' diyordum. Böyle de aptal bir ergenliğim vardı ama hiçbir şeyin farkında değildim ki. Sanki hayatım boyunca onu sevecekmişim gibi geliyordu ama vazgeçebilmiştim. Artık her gün onun için dua etmiyordum, onu görmek için Allah'a yalvarmıyordum. Bir şekilde atlatmıştım.

Biraz daha büyüdüm ve üniversiteye geçtim. Bu dönemde bir adamı sevdim. Eğlenceli, romantik ve kesinlikle göründüğü gibi umursamaz olmayan biri. Dışarıdan serseri gibi görünürdü fakat serseriler gibi kavgalara karışıp, o bar senin bu bar benim gezmezdi. Kimse inanamasa da, boş zamanlarında diziler ve filmler izlerdi, tek başına sinemaya gitmeye, gezmeye bayılırdı. Dışarı çıkar, sporunu yapar ve kendine güzel bir yer bulduktan sonra saatlerce oturup kitap okurdu. Sesi, her ne kadar kabul etmese de güzeldi. Çok iyi gitar ve bateri çalıyordu ama bunu bilen kişilerin sayılı olduğuna yemin edebilirdim. Gösterişi sevmezdi. Şov insanı kesinlikle değildi.

20 yaşımdaydım onu tanıdığımda. Üniversitedeydik, olgunduk kafasını yaşıyorduk ve tamamen eğlenmek için, evet gerçekten eğlenmek için, aptal bir mesaj atmıştım ve bana bir kez daha göründüğü gibi olmadığını göstermişti.

Onu seviyordum ve onunla bir iletişimimin olmasını istiyordum. Biliyorum, bu yöntem çok aşırı aptalcaydı ama o da bana uymuştu!
Ben, o 20 yaşımda tanıdığım adamla bir ilişki yaşamış ve bunu ciddiyete dökerek, evlenmeye karar vermiştim.

Evlenmiştik de.

Şimdi ise balayı için geldiğimiz otelimizde, sahil kenarında kahvaltımızı ediyorduk. Tabağımdaki lezzetli tostu bitirip arkama yaslandım ve Boran'ı izlemeye başladım.

Kocamı.

Yıllardır yemek yememiş gibi iştahla yemeğini yiyordu ve kafasını bile kaldırmıyordu. Masanın üstündeki telefonumu alıp kamerayı açtım ve bir iki tane fotoğrafını çektim. Kamera sesiyle kafasını kaldırıp bana baktığında gülümseyerek bir fotoğrafını daha çektim.

"Ne güzel iştahla yiyorsun ya. Sanki aylardır açsın." deyip güldüğümde ağzındaki lokmayı bitirerek gülümsedi. Telefonu kapatıp masanın üstüne bıraktığımda, "Açım çünkü," deyişine güldüm tekrar.

Tabağındaki son lokmayı da ağzına atıp arkasına yaslandığında, gözlerimi hiç kaçırmadan ona bakmaya devam ettim.

"Doyamıyorsun bakmalara."

"Öyle. Doyamıyorum."

Gülümseyerek sandalyeden kalktı ve elini uzattı. Elini tutup kalktığımda, parmaklarımızı kenetledi ve asansöre doğru yürümeye başladı.

"Gezmeyecek miydik?"

"Düşündüm de, akşama doğru çıkalım bence." dediğinde, asıl amacının ne olduğunu anlamıştım. Asansörle yukarı çıkıp, odaya bilekliğimizi okutarak girdiğimizde, önden geçmem için bana yol verdi. Ufak bir reverans yaparak teşekkür ettiğimde güldü.

Kapıyı kapatıp yanıma geldi, kolunu sıkıca belime sardı ve beni öpmeye başladı. Yavaşça yatağa uzandığımızda, ellerimi yanaklarına koydum. Beni öpüşünü şiddetlendirirken, ellerimi kaydırarak tişörtünün ucunu tuttum ve üstünden çıkardım. Sessizce mırıldandığında, bacaklarımı beline sararak onu kendime yaklaştırdım. Elini, dolaştırdığı saçlarımdan çekip üzerimdeki gömleği kurcalamaya başlarken, yavaş yavaş düğmelerimi açıyordu. Gömleği çıkarmasına yardım ederken, belimi hafifçe yukarı kaldırdım, o anda kulaklarımıza dolan melodi, Boran'ın dudaklarımızı ayırmasına sebep oldu.

KAFAYI YEMİŞSİN •texting•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin