71: [Test]

4.5K 271 30
                                    

××

Genç yaşta anne olmayı her zaman hayal etmiş, olursa ne kadar güzel olacağını düşünmüştüm.

Onu güzel eğitmeyi, insanlığı öğretmeyi, telefonlar yerine kitaplarla vakit geçirmeyi öğretmek, bir gün Boran ve ikimizin bir parçasına sahip olmak o kadar güzel düşüncelerdi ki.

Handelerin bahsettiği şeyi düşünürken dalıp gitmiştim resmen. Akşam olmuş, Boran beni almıştı ve eve gelmiştik. Şimdi böyle bir şeyi ona söylemek istemiyordum çünkü tepkisinin nasıl olacağını bilmiyordum. Önce test yapmak, doktora gitmek gerekiyordu. Hem de reglime iki gün vardı. Eğer olmazsam önce bir test alırdım, sonra ise emin olmak için doktora giderdim. Boran'a bu haberi böyle düşüncesizce vermek istemiyordum.

Hem şu anda bebek düşünmüyorduk. Daha evliliğimizin birinci yılı dolalı birkaç ay olmuştu. Ve ikimiz de çalışıyorduk. Bebeğimi kucağıma aldıktan birkaç ay sonra onu bakıcıların eline bırakmak da istemiyordum. Açıkçası, her şey teste bağlıydı fakat iki günüm vardı önümde.

Hande bana bir test vermişti. Yapmak istemiyordum ama içten içe merak da etmiyor değildim.

"Duysan keşke beni," diyerek düşüncelerimin arasına dalan kocama döndüm ve gülümsedim. Bu kelimeyi söylemek kalbimi hızlandırıyordu resmen.

"Ne dedin hayatım?"

"İyi misin sen? Rengin solmuş gibi biraz. Hasta mısın?"

"Galiba. Sabahtan beri bir garip oldum. Başım falan da ağrıyor biraz."

Oturduğumuz kanepede benden biraz uzaklaşarak elini bacağına vurarak, "Uzan bakalım," dedi. Gülümseyerek bacağına başımı koyduğumda, hiç beklemeden parmaklarını alnıma yerleştirdi.

"Hm, masaj diyorsun..."

"Öyle diyorum." Parmaklarıyla alnımı yavaş yavaş ovalamaya başladığında gözlerimi kapattım. "Parmakların çok güzel. Ellerin. Ne kadar bastırsan da acımıyor resmen, yumuşacık."

Güldü. "Masaj yapacağım kişi sen olunca parmaklar yumuşuyor tabii ki."

Gülümsedim. Boran ovalamaya devam ederken, bulantımın gelmesiyle yavaşça yutkundum. "Boran, dur."

Boğazıma gelen sıvıyı yuttuğum için daha da midem bulandı ve elimi ağzıma kapatarak yerimden kalktım. Boran'ın şaşkınlıkla bana baktığını hayal edebiliyordum.

Kendimi lavaboya atıp içimdeki her şeyi kustuktan sonra sifonu çekerek kalktım ve ağzımı çalkaladım. Boran sorgulamadan testi yapmam lazımdı.

Lavabodan çıkıp ona, "Ben duşa giriyorum, uykun varsa uyu sen." diye seslendim ama olumsuz bir cevap vererek bekleyeceğini söyledi. Ve ardından televizyonu açtı. Yani, en azından gelmemişti.

Yukarı koşarak çıkıp çantamdaki poşeti aldım ve banyoya girdim. Suyu açıp, küvete akıp gitmesini sağlarken kapıyı da kilitledim.

İşimi halledip testi lavabonun önüne koydum ve banyoya girdim. Çocuk salak değildi, banyo yapmadığımı da anlardı.

Hemen kısa bir duş alıp bornozumu üstüme giydim ve teste baktım. Korkuyordum galiba... Biraz. Derin bir nefes aldım ve uzanarak testi elime aldıktan sonra baktım.

Tek çizgi. Hamile değildim.

Rahat bir şekilde nefes verdikten sonra testi, çıkardığım pakete geri koyarak poşetin içine koydum. Bunu hemen imha etmeliydim.

Kapının kilidini açıp, elimde minicik poşetle dışarı çıktım ve yatak odamıza girdim. Stresle dudaklarımı dişlerken, Boran'ı yatağın üzerinde görünce irkildim bir an. O da sıçradığımı fark edince bana bakarak güldü. "Bu kadar korkmana gerek yoktu yani." Durdu, gözleri yavaş yavaş elime kaydı.

"Üstümü giyineyim, hemen geliyorum." diyerek kaçmaya çalıştım. Fakat Boran yatakta oturur pozisyona geçerek bana baktı.  "Otursana."

Yutkunup yanına gittim ve yatağa oturdum. Boştaki elimi tuttu ve avucumun içine yumuşacık, uzun bir öpücük bıraktı.

"Kustun mu sen biraz önce?"

Yavaşça başımı salladım. Bakışları elimdeki poşete kayınca avucumu biraz daha sıktım. "Bu ne?"

"Çöp ya. Atacaktım şeye o yüzden. Hatta ben atayım..."

Tam yerimden kalkmıştım ki, Boran yavaşça bileğimi tuttu ve kolunu belime sararak beni geri çekti. Kısa bir süre beni öptükten sonra geri çekildi ve poşeti elimden aldı. Tam konuşmaya başlayacakken, "Sen giyin, ben atarım." diyerek yerinden kalktı. İçine bakar mıydı? Dudaklarımı dişledikten sonra kalktım. Zaten hamile değildim, baksa da pek bir önemi olmazdı.

Giyinme odasına gidip üzerimi giydim ve aşağı inip onun yanına gittim. "Aç mısın hayatım? Ne yiyelim?"

"Yiyelim bir şeyler. Sen çıkardın her şeyi, bomboş miden şu an."

"Çok da aç değilim."

"Olmaz öyle. Soslu makarna?"

Gülümsedim. "Sosunu sen yaparsan neden olmasın?"

Güldü ve ısıtıcıya su koydu. Ben de dolaptan sos yapılacak malzemeleri çıkardım. Boran sosu hazırlamaya başladığında, ben de kaynayan suyu tencereye döküp makarnayı ekledim.

"Gergin gibisin. Bir problem mi var?"

Boran'a baktım. Gergin miydim?

"Yoo. Gergin değilim, neden olayım ki?"

Boran sosu bırakarak bana döndü. "Bir sorun yok yani?"

Kaşlarımı kaldırdım. "Hayır hayatım. Bir sorun yok. Sen iyi misin?"

Sosu karıştırmaya başlayıp, "İyiyim." dediğimde başını salladı. Anlamış olabilir miydi?

"Bahçeye hazırlıyorum masayı. Orada yiyelim." deyip bahçeye çıktım ve masanın üzerini silip bardak ve çatalları koydum. Tekrar mutfağa döndüğümde, makarnayı son bir kere kontrol ettim ve altını kapatıp süzdüm. Tekrar makarnayı tencereye boşalttıktan sonra tabaklara makarnayı koydum. Boran da sosunu döktükten sonra, tabakları ona verdim ve dolaptan içecek alarak bahçeye çıktım.

Oturup yemeğimizi yedikten sonra rahatça arkama yaslandım. Boran bana baktığında, gülümseyerek ona baktım ben de. Sandalyesinden kalkıp benim yanıma oturduğunda kollarımı ona sardım.

"Eylül..."

"Efendim?"

"Gerginliğinin sebebi, gebelik testi olabilir mi?"

Bir an durdum ve yutkundum. Bakmış mıydı? Dudaklarımı ıslatıp kollarımı ondan çektim ve vücudumu ona döndürerek sandalyede oturdum.

"Ve midenin bulanması... Halsizliğin..." Elimi tuttu. "Neden bana söylemedin?"

"Boran, gerçekten bugün oldu her şey. Kızları da biliyorsun... Ufacık bir şeyde direkt yapıştırdılar. Orada da bir iki kere kusunca, Hande çıkarken verdi bana. Biliyorum daha çocuk dü-"

"Güzelim, istemediğimi düşünmedin değil mi?"

"Hayır... Hayır ama gerildim işte. Daha çok erken, bunu düşünmüyoruz, hazır değiliz falan..."

Boran, elini yanağıma koydu ve yavaşça okşadı. "Sevgilim, hazır olup olmamamız pek önemli değil, her şekilde hazırlanırız ama bir şüphen olduğunda bana söyle, hastaneye gideriz, olur mu? Testler her zaman doğruyu göstermiyor."

"Ben stresten olduğunu düşündüm... Biliyorsun. Zaten Handeler söylediğinde ihtimal bile vermedim. Çünkü dikkatli davrandığımızı biliyorum. Ama yine de aklıma girdi. Hem... daha reglime iki gün var. Ona göre-"

"Bilerek veya bilmeyerek, ne durumda olursa olsun benim bebeği isteyeceğimi biliyorsun. Artık evliyiz, Eylül. Dikkat ya da dikkatsizlik pek önemli değil ama işimiz yüzünden bunu düşünüyoruz. Çünkü senin de, doğumdan hemen sonra çalışmak istemediğini, bebeği bakıcıların eline vermek istemediğini biliyorum, ki bu gayet doğru bir düşünce. Çalışmak ve gezmek istiyorsun, biliyorum. Ama senden tek istediğim, bana da söylemen. Kendini gergin hissetme, benimle paylaş. Öyle köşe bucak saklama benden testleri. Senin ufacık bir sıkıntın bile yüzünden belli oluyor, anlamayacağını mı sanıyorsun? Kötü hissetmen, mutlu hissetmen, gergin olman, her şeyi anlayabiliyorum. Bu yüzden... Benden saklamadan yaşa bunları. Ne yaşarsak beraber yaşayalım. Hissettiğin andaki heyecanını, gerginliğini, düşüncelerinin hepsini seninle yaşamak benim için büyük bir şey. Ve bizim böyle yapmamız gerekiyor."

Uzanıp dudağını öptüm. "Özür dilerim. Ama ne yapacağımı şaşırdım işte. Belki çok istersin, heveslenirdin de öyle bir şey olmaz diye söylemek istemedim. Ya da şu an istemezsin. Bu gayet normal bir şey. Daha genciz, çalışıyoruz, arkadaşlarımızla vakit geçirmemiz güzel şeyler. Belki baba olmaya hazır değilsindir diye... Yani öyle işte, gerildim. Testin sonucuna göre söylerim dedim."

"Sonuç ne peki?"

Kaşlarımı kaldırdım. "Bakmadın mı?"

"I-ıh. Senden duymak istedim."

"Negatif çıktı. Zaten başka hiçbir belirtim yok ki. Sadece mide bulantısıyla da olacak şey değil, ben stresten diye düşündüm."

Boran ellerimin üzerini öptü. Ardından, boynumu, yanağımı, dudağımı ve alnımı. Ben ona gülerken, o ayağa kalktı ve tabaklarla bardakları aldı.

"Öpme krizim geldi, çabuk çabuk." dediğinde kahkaha attım ve masanın üzerindekileri toplayıp masayı temizledim. Mutfağa girip bulaşıkları makineye koyduktan sonra, Boran elimi tuttu ve önden yürümeye başladı.

"Öpme krizinden başka şeylermiş gibi geldi bana ama..."

Bana bakıp sırıttı. Yukarı çıkıp kapıyı açtıktan sonra, beni içeri soktu ve kapıyı kapattı. Bir anda öpmeye başlayınca kollarımı beline sardım. Yavaş ve küçük adımlarla, yatağın dibine geldiğimizde beni yatağa yatırarak üstüme çıktı. Tekrar kollarımı sardığımda, beni öpmesine izin vermeden, "Sabah erken kalkacaksın..." dediğimde gülümseyerek boynumu öptü. "Yarın toplantı var, ona gideceğim sabah direkt. Erken değil."

Güldüm. Üzerimdeki tişörtü çıkarırken, ona yardımcı oldum. Kollarımı tekrar sarıp, bu kez ben onu öpmeye başladım.

Kızların verdiği şüphe anında parçalara ayrılarak kaybolmuştu. Şu an tek düşündüğüm Boran'dı. Onu ne kadar sevdiğim ve onun beni ne kadar sevdiğiydi.

Belki şu an değil ama bir gün, ona güzel haberi güzel bir şekilde verecektim.

××

16.8.19

Selam, nasılsınız?

Bölümü beğendiniz mi? Biliyorum, hamile olmasını isterdiniz, ben de isterdim ama hayat şartları slzndksmdşa Yorumlarınızı eksik etmeyin lütfeen

Neyse, şunu söyleyeyim: Yetişirse, finale 2 veya 3 bölüm kaldı...

Kalpler kırık, gözyaşları süzülüyor. Bunlardan nasıl ayrılacağım bilmiyorum ama, bu çalışmaya başlarken asla bu kadar bölüm yazmayı, bu kadar büyümeyi hayal etmiyordum çünkü ilk bölümlerde bildiğiniz gibi, aşırı saçma başlayıp ilerlemişti. Her neyse, final konuşmamı sonra yapacağım...

100 BİN OLDUK! HEPİNİZE TEŞEKKÜR EDERİM.

Seviliyor ve öpülüyorsunuz.

KAFAYI YEMİŞSİN •texting•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin