70: [Şüphe]

4.6K 276 33
                                    

××

Ben çok küçükken, hastaneye dedemi ziyarete gittiğimizi hatırlıyorum. Her zaman içeri girmek istediğimi anneme söyler ama kesinlikle reddedilirdim.

Hep nedenini düşünürdüm. Neden beni içeri almıyorlardı? O odaya o kadar çok girmek istiyordum ki...

Şimdi anlıyordum çocukken ne kadar salak olduğumu. O odaya kim girmek isterdi ki zaten? Sevdiğini o yatağın üzerinde, bitkin bir halde gördükten sonra ağlamamak için dişlerini sıkmayı, ona boş teselliler vermeyi kim isterdi?

Ben artık istemiyordum.

Beren, iki ayın sonunda hastaneye yatmıştı ve şu an hastanede tedavi görüyordu. Bu ilk başlarda kabul edilemez bir şeydi fakat şimdi... Alışmış mıydık?

Beren'in ismi nakil listesindeydi ve kalp bekliyordu. Sadece iki ay olmuştu, bu süreçte Beren'i suskun göreceğimizi düşünüyordum ama hayır, öyle olmamıştı. İki buçuk ay öncesine kadar, ölümüne kendisini inandıran kız, şu an yaşamak için dört elle sarılmaya başlamıştı ilaçlara. Ama bu saatten sonra bunların kime, neye faydası olacaktı ki?

Boran, her gün işten sonra Beren'i görmeye gidiyordu. Onunla birkaç saat geçirip eve geliyordu ve o da Beren gibi, aynı düşünceyi kafasından atmış gibiydi. Zaten atmalıydı da.

Ben ise her gün olamasa bile, işimin izin verdiği kadarıyla gitmeye çalışıyordum. Dün izinliydim ve bütün günümü Beren'le geçirdim. Tabii, bütün gün sayılamazdı. Hastane kuralları, malum.

Bugün ise biraz da olsa kafamı dinlemek için Hande'nin yanına gidiyordum. Aslında sabahtan beri midem bulanıyordu ve kendimi pek iyi hissetmiyordum, gelmemeyi düşünmüştüm ama sonra, kızları özlediğimi fark etmiştim. Çağatay'ı mıncırmak, biriken dedikoduları anlatmak, özellikle dinlemek için sabırsızlanıyordum.

Hande'nin evinin önünde durup kızlara, kapıyı açmaları için bir mesaj attıktan iki saniye sonra kapı açıldı ve karşımda duran Hande'ye baktım. İçeri geçip ona sıkıca sarıldığımda, "Seni çok özledim," diye mırıldandı.

"Ben de. Hem de nasıl..."

Geri çekilip yanağını öptükten sonra içeri geçtim ve kızlara da tek tek sarıldım. Çantamı bırakıp koltuğa oturduğumda bakışlarımı Hande'ye çevirdim ama daha ben konuşmadan, "Çağatay uyuyor. Ama uyanır birazdan." Dedi.

"Biz de geldiğimizden beri onu soruyoruz. Uyanmıyor bir türlü ya."

Sezin'in sızlanışına karşı hepimiz güldük. Hande, dudaklarını büzerek "Beni görmeye mi geldiniz bebeğimi görmeye mi ya? Ben burada sizi özlüyorum siz bana bebeğimi soruyorsunuz. Ayıp yani." Diye homurdandığında kahkaha attım ve koltuktan kalkıp yanına oturdum. Kollarımı sıkıca ona sarıp, "Özledim tabii seni, deli. Hepinizi özledim." Diye mırıldandım. Sezin ve Aslı da koltuktan kalkıp yanımıza geldiler ve birbirimize sıkıca sarıldık.

"Ee minnoşum, nasılsın?" diyen Sezin'e baktım ve gülümsedim. "Uyandığımdan beri midem çok fena. Stresten büyük ihtimalle. Onun dışında iyiyim. Sen nasılsın?"

"İyi. Klasik işte."

"Ee, Beren nasıl?"

"İyi gibi. Bilmiyorum, çok mutluymuş gibi ama iki ay önce önümde bağırarak ağlayan, ölümünü kabullenen o değilmiş gibi. Ne yapacağımı o kadar bilmiyorum ki... Bir yanda Boran var diğer yanda Beren. Bir de iş güç meselesi var, o kadar stres altındayım ki, cidden ne yapacağımı bilmiyorum."

KAFAYI YEMİŞSİN •texting•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin