××
Kayıp. Özlem. Acı. Mutluluk. Aşk. Arkadaşlık. Aile. Öfke. Kalp kırıklığı. Ayrılık.
Son birkaç yılda yaşadığım tüm olayları böyle özetleyebilirdim. Tek kelimelerle. İyisinden kötüsüne neredeyse her şeyi yaşamıştım, yaşamıştık, yaşatmıştık.
Çok gülmüş, çok sevmiş, çok ağlamış, kızıp bağırmış, ayrılmış, özlemiş, sarılmıştık. Çok şey yaşamıştık ve yaşamaya devam da edecektik, biliyorduk.
Beren'i kaybedişimizin üzerinden neredeyse bir yıl geçmişti. Boran, yavaş yavaş da olsa toparlanmıştı, artık gülüşünü gizlemiyordu, artık ağlamıyordu.
Samet, bizimle konuşmaya devam ediyordu, o pek toparlanmış sayılmazdı, hâlâ onu özlüyordu ve bu gayet normaldi.
Hande ve Berk tam bir aile olmuştu. Çağatay daha da büyümüş, aşırı sevimli bir bebek olmuştu.
Boran, ailesiyle çok iyi anlaşıyordu, daha doğrusu babasıyla. Beren'i kaybetmiş olmamız onları daha da koparmanın aksine birleştirmişti, ki bu da beni oldukça mutlu ediyordu.
Ben... Ben pek bir şey yapmıyordum aslında. Boran'la birlikte mektupları okuduktan sonra birbirimize sarılarak daha güçlü olacağımızın, hep güçlü olacağımızın sözünü vermiştik birbirimize.
İşe gidiyor, geliyor, geziyor, gülüyorduk. Mutlu muyduk? Fazlasıyla. Evliliğe ikimiz de alışmış, artık bize ait bir çatının altında olduğumuzu fark etmiştik. Üç hafta sonra evliliğimizin üçüncü yılı olacaktı.
Büyümüştük. Birbirimizi de büyütmüştük.
Daha da büyüyecektik.
"Yorgun musun?"
Baktığım ama izlemediğim televizyonun ekranından gözlerimi çekip kocama baktım.
"Hayır, neden ki?"
"Daldın gittin de, o yüzden. Uykun varsa uyuyabiliriz."
Başımı iki yana sallayıp ona sırnaştığımda, kolunu kaldırıp bana sardı ve beni kendine çekti. "Vakit geçirelim istiyorum, özledim seni. Yemek yiyip, çalışıp, uyuyoruz. Bu gece bizim gecemiz olsun. Hem yarın izin günümüz değil mi?"
"Diyorsun..." Muzip bir şekilde bana bakıp sırıttığında güldüm ve başımı göğsüne koydum. "Film izleyelim mi?"
"Film çekmeye ne dersin?"
"Boran ya," deyip kahkaha attığımda o da güldü. Bakışlarının bende takılı kaldığını görünce durup ona baktım. "Ne oldu?"
"Sana sayfalarca şiir yazılır."
Bana bakıp, ciddi bir şekilde söylediği cümleyi algıladıktan sonra dudaklarımı dişledim.
"Şairim sen olursan, sayfalarca şiir yazılır tabii, ama şiir yazmazsın ki sen..."
Gülümsedi. "Benim gördüklerimi, benden başka kimsenin görüp kağıda aktarabileceğini sanmıyorum zaten. Kaldı ki, ben gördüklerimi ne kağıda aktarabiliyorum ne de dilim söyleyebiliyor. Ama içimdesin. Kalbimin en derininde, göz kapaklarımda, parmak uçlarımda, saçlarımda... Her yerimdesin, her yerdesin."
Gülümsedim. O an sadece gülümsedim. Sustuk ve dilimizden bir kelimenin bile dökülmesine izin vermedik. Kaç saniye, kaç dakika bilmiyorum ama öylece gözlerimizin içine baktık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAFAYI YEMİŞSİN •texting•
Teen FictionSevdiceem: sama bi şwy söyliyim ni Kafayı Yemiş: Söyle Sevdiceem: sni sebiyom Kafayı Yemiş: Ne? Kafayı Yemiş: Kafan güzel o yüzden öyle diyorsun Kafayı Yemiş: Boran? (Görüldü: 02.18) (Kısaltmalar ve yanlış yazılan kelimeler bilinçli olarak yazılmış...