[bölüm 16 - kayıp]

2K 66 7
                                    

Hafif hafif yağmaya başlayan yağmur, zaten sırılsıklam aşık olan Can ve Sanem'i daha da ıslatıyordu. Sanem gözlerini Can'a çevirdi. Gözler, kalbin aynasıydı ve Sanem de Can'ın gözlerinde kendisini görüyordu. Sanem gülümsedi; Can'sa Sanem'in böylesine saf, böylesine mükemmel oluşunu izledi. Elini tutup kalbine koymak istedi, başını göğsüne yaslamak istedi. Tek bir saniye ayrı kalmamak istedi. Aşk, tam olarak buydu. Hep yanında olmayı istemek ama bir an olsun sıkılmamak...

-

Can, Sanem'i çiftliğe bıraktıktan sonra arabasına binip Hüma'nın evine gitti. Zile bastı. Dışarıdan baktığında ışık yanıyordu ama Hüma kapıyı açmıyordu. Can'ın içine düşen şüphe her geçen gün filizleniyordu. Bu sefer zile basmak yerine kapıyı tıklattı. "Anne içeridesin biliyorum, aç." Can kapıyı durmaksızın çalarken Hüma kapıyı açtı. "N'oluyor oğlum, ne bu sinir?"

"Ne karıştırıyorsun sen?" Can içeriye girdi. 

"Müsait değildim oğlum, ne oldu? Senin canın mı sıkkın sanki?"

"Evet sıkkın," Can odaya geçtikten sonra koltuğa oturdu. "Yiğit hakkında bildiğin şeyler lazım bana. Arkadaş çevresi, evi, yaşantısı... Hepsi lazım. İlla ki bildiklerin vardır, anlatmanı istiyorum."

"Yine ne oluyor oğlum? Ne işin var senin Yiğit'le?" Hüma endişeli bir şekilde Can'ın yanına oturdu. 

"Anne, fazla kurcalama ve bana bildiklerini anlat. Hadi."

"Ben ne bileyim oğlum Yiğit'in hayatını? Bayadır da görüşmüyoruz zaten, arada Sanem'le mahalleye geliyorlar, orada görüyorum o kadar." Can, ne yapıp edip Hüma'yı endişelendirmeyi başarmıştı.

"Diyorsun?" Can kalktı. "Tamam, öyle olsun."

"Nereye oğlum, daha yeni geldin."

"İşim var, tekneye gideceğim. Sen de o Yiğit'le çok görüşme bence, sana da patlamasın." Son sözünü de söyledikten sonra kapıdan çıktı ve tekneye gitti.

Can gider gitmez Hüma telefona sarıldı. Can gelmeden önce Yiğit'le telefonda konuşuyordu, kapıyı bu yüzden geç açmıştı. Telefonu kapatmak yerine masanın üstüne bırakmıştı ve Can'la konuştuklarını Yiğit'in de duymasını sağlamıştı. Hüma telefonu yeniden kulağına yasladı.

"Duydun mu?"

"Hepsini duydum Hüma hanım. Can bir şeylerden şüpheleniyor olabilir. Bundan sonra her adımımızda dikkatli olmalıyız. Ne Sanem'i, ne de beni etkilemesini istemiyorum."

"Yiğit, fazla abartıyorsun. Sence de öyle değil mi?

"Hüma hanım, siz kimin tarafındasınız? Bileyim de ona göre bu planı devam ettirelim."

"Bu saatten sonra dönüşümüz yok Yiğit, numaranı sürdüreceksin ve Can'a tek bir zarar dahi vermeyeceksin. Can'ın Sanem'den vazgeçmesini sağlayacağız sonra ne yaparsan yap, gerisine karışmam."

"Ben yanarsam siz de yanarsınız Hüma hanım, ona göre." Yiğit, telefonu Hüma'nın suratına kapattı. Hüma Can'ın her şeyi anlamasından korkuyordu. Oğlunu bir kez daha kaybetmeye katlanamazdı. Onun iyiliği için yapıyordu her şeyi...

Zümrüdüanka ile AlbatrosHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin