Can'ın Sanem'den gidişi Sanem'in gözlerinin dolmasına sebep olmuştu. Zorlukla ayakta duruyordu. Ama buna rağmen babasına olan öfkesini dile getirmeliydi. "Neden kovdun onu? Neden gönderdin? Can'ın bana iyi geldiğini görmüyor musunuz siz? Ben aylar sonra kendime geldim, renklendim, canlandım. O eğer dün buraya gelmeseydi, bana engel olmasaydı belki ben şu an burada olmak yerine hastanede olacaktım. Belki hayatta bile olmayacaktım. O bana engel oldu. O bana hayat verdi. Evet benden gitmişti ama ben onun pişman olduğuna emin oldum. Bana bakarken gözlerinin parladığını gördüğümde aşkına emin oldum. Ama siz düşünmeden mahvettiniz her şeyi. Benim adıma kararlar verdiniz, bana hiçbir şey sormadınız. Keşke bana da sorsaydınız. Keşke benim de fikr..." Sanem sözünü tamamlayamadan gözleri karardı ve yere yığıldı.
-
Saatler geçmişti. Sanem hala hastane odasındaydı. Ayılmıştı ama kimseyi yanında istemiyordu. Emre Can'ı Sanem'in isteği üzerine defalarca aramış, Can'a defalarca mesaj bırakmıştı ama Can hiçbirine geri dönüş yapmamıştı. Bunun üzerine CeyCey ve Muzaffer Can'ın teknesine gidip Can'a haber vermişlerdi. Can hastaneye gelmişti. Doktor odadan çıktı. Can'a baktı. "Can bey sizsiniz galiba. Sanem hanım sizi istiyor." demesiyle Can, Mevkıbe ve Nihat'a baktı, ardından Sanem'in odasına girdi.
"Can. Neredesin sen, çok merak ettim seni."
"Geldim, yanındayım. Ne oldu sana? İyisin değil mi?"
"Sen yanımdasın ya ben iyiyim. Eğer sen gelmeseydin, eğer gitseydin toparlanamazdım. İyi ki geldin." dedi ve Can'a sarıldı. Can Sanem'e dokunmaya kıyamıyordu. Nahif hareketlerle Sanem'in saçını okşuyordu.
"Mevkıbe teyzeyle Nihat amca gelsin yanına, ben sonra tekrar gelirim. Kapının önünde bekleyeyim olur mu?"
"Senden başka hiç kimseyi istemiyorum, sen dur yanımda. Bana sarıl, bana iyi geliyorsun." Can tebessüm etti.
"Tamam, yanındayım. Senin dinlenmeye ihtiyacın var. Biraz uyu, ben yanından ayrılmayacağım, söz." Sanem huzurla gözlerini kapattı ve serumun da etkisiyle uykuya daldı.-
Akşam olduğunda Sanem hala uyuyordu ve Can da hala Sanem'in yanı başında onun saçlarını okşuyordu. Kapı aralıktı. Mevkıbe yavaşça odaya girdiğinde Can tebessüm ederek elini Sanem'in saçlarından çekti ve kalktı. Hiçbir şey demeden odadan çıktı. Emre ve Aziz, Can'ın yanına geldiler. Aziz Can'a baktı. Son görüşünden bu yana oğlu gözüne daha farklı görünüyordu. "Ne oldu oğlum? Gideceğim dedin, gitmemişsin. Sonra Sanem'in yanına gitmişsin. Sabah da ortadan kaybolmuşsun, bir sürü şey olmuş. Neler oluyor bize anlatır mısın?"
"Yiğit Sanem'e evlenme teklifi etti. Ben o lanet ana şahit oldum, dayanamadım, gitmeye kalkıştım, gidemedim. Sanem'i öylece bırakamadım, bu sefer yapamadım baba. Gece kalbimin sesini dinledim, çiftliğe gittim. Sanem, koskoca çiftlikte tek başınaydı. Onu orada öyle yalnız bırakmak istemedim." Can olanları anlatırken Nihat geldi ve araya girdi. "Sen benim kızımı bir yıl önce yapayalnız bıraktın zaten. Kliniklerde süründü benim güzel kızım. Canı yandı, iğnelerle, ilaçlarla boğuştu. Sen o zaman yoktun ve Sanem bizim sayemizde ayağa kalktı. Şimdi birden tekrar onun hayatına giremezsin. Onun dengesini bozuyorsun. Yine baygınlık geçiriyor. Sen gidince dengesi bozuldu. Zar zor toparlanmışken yine dengesini bozdun. Sanem'in tekrar klinikte kalmasını mı istiyorsun?" Can duyduklarına inanmak istemedi. Nihat'a baktı. Bomboş baktı. "Duydukların hoşuna gitmedi mi? Dahasını da söyleyeyim sana Can. Senin olmadığın bir sene boyunca Yiğit yanındaydı Sanem'in. O destek oldu ona. Başta onu sevmesek bile kabullendik, çünkü biliyoruz ki başkalarından daha iyi gelecekti Sanem'e, öyle de oldu." Nihat'ın sarf ettiği cümleler çok ağırdı ama bu onun zerre kadar umurunda değildi. Can'ın tüm vücudu gerilmişti. Duydukları karşısında ister istemez tepki veriyordu ama hastanede bunları konuşmak ona göre doğru olmazdı, hele ki Sanem'in babasına bir şey söylemek... asla doğru olmazdı. Oturduğu yerden kalktı. Sanem'in odasının kapısına geldi, aralık olan kapıdan içeriye baktı. Cebinden gece Sanem'in boynunda olduğunu fark ettiği, kendisinin yaptığı yüzüğün takılı olduğu kolyeyi çıkardı ve Nihat'a döndü. Söyleyecek tek bir sözü vardı: "Siz ne derseniz deyin, ben bu saatten sonra ölsem dahi Sanem'i bırakmam." Can, Sanem'in odasına girdi. Sanem uyanmıştı, Mevkıbe Sanem'in saçlarını okşuyordu. Can sesini çıkarmadan odanın köşesinde oturdu ve onları izledi. Aralarında bir şeyler konuşuyorlardı, Can da pür dikkat onları izlemekten başka bir şey yapmıyordu. Bir saate yakın zaman geçti, doktor gelip Sanem'in istediğinde çıkabileceğini ama ilaçlarını aksatmaması gerektiğini söyledi. Bu süre zarfında Can düşüncelerine dalıp gitmişti. İğneler, ilaçlar, klinik, kriz, baygınlık... Bütün bunlar birer düğümdü ve Can düşündükçe o düğümler de birbirine giriyor kocaman bir düğüm oluyordu Can'ın zihninde. Ama olan her şey kendi suçuydu, bunu biliyordu. Şimdi yapabileceği tek şey Sanem'in yanında olmaktı. Can tüm olanları düşünürken Mevkıbe kalktı ve odadan çıktı. Sanem yavaşça doğruldu ve yatak örtüsünü üstünden kaldırdı. Can Sanem'in yanına yaklaştı. Elini tuttu. Beraber hastaneden çıktılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zümrüdüanka ile Albatros
Fanfictionİki insanın bir araya gelmesi o kadar çok şeyi anlatır ki. Mesela bir insana malını verebilirsin, mülkünü, paranı ve hatta bedenini bile. Mühim olan nedir? Mühim olan bütün bunlar bir yana; kalbini verebilmektir, aşkını verebilmektir. Verdiğin beden...