[bölüm 42 - gerçek]

1.3K 111 71
                                    

•Güzel okumalar diliyorum.🥀

"Sadece hayal." diye geçirdi Can içinden. Umut'un eşyalarını toplarken güldü ve çantanın fermuarını kapattı. Yakınında bir nefes, tanıdık bir koku, özlem duyulan bir beden var gibiydi. 'Gibiydi.' ona göre.

"Sonunda delirecektim zaten." diye mırıldandı kendi kendine. Kapıya yöneldiğinde bir el tuttu kolunu. "Can, döndüm diyorum."

"Sanem öldü Can." dedi yeniden kendine. "Sanem gitti."

"Buradayım." Sanem ısrarcıydı.

Can kendini dizginlemek için çabalarken Masal'a seslendi. "Masal, gel kızım yanıma."

"Masalcım, gel bak oyun oynayalım biz. Eve sonra döneceksiniz." Mihriban Masal'ın elinden tutup onunla bahçeye çıktı. Sanem'in gelmesi üzerine Can'ın bunu sindirebilmesi için bir süre Sanem'le olması gerekiyordu ona göre.

"Can, buradayım diyorum sana." Sanem Can'ı kolundan çekerek kendine çevirmeye çalıştı ama başarılı olamadı.

"Baba sen arasana şu psikiyatristi. Ben harbiden sıyırdım kafayı bu sefer." dedi Can içeriye doğru seslenerek.

Sanem, Can'ın duyabileceği bir sesle nefes aldı ve onu kendine döndürmeyi başardı. Ellerini Can'ın yanaklarına yaslarken gözlerini gözlerini kenetledi. "Hiç olmadığım kadar gerçeğim." dedi Can'ın sakallarını okşarken. "Bak buradayım, ölmedim."

Can'ın gözleri buğulanmıştı sanki, bir rüya mıydı yoksa hayal miydi ya da hepsinin dışında yaşanan bu an gerçek miydi? Ayırt edemiyordu. "Hayır." diyerek mırıldandı. Gözlerini sıkıca yumdu, bu anı ısrarla reddediyordu. Hayalini kurarken masumaneydi ama gerçekleşmesi imkansızdı. Sanem buruk bir tebessüm etti ve Can'a yaklaştı. "İnkar edemezsin, reddedemezsin. Senin Sanem'in burada işte."

Can kendini geriye çekti ve acı dolu bakışlarıyla Sanem'e odaklandı. "Benim Sanem'im burada." Elini kalbinin üstüne yasladı, hayal olduğunu sandığı Sanem'e birkaç saniye baktıktan sonra bahçeye yöneldi.

"Çocuklar, sakın babaannenizi ve dedenizi üzmeyin. Ben akşam geleceğim." dedi Can. Çiftliğin çıkışına yöneldikten sonra arkasını döndü ve Aziz'e seslendi. "Şu psikiyatristi arayalım ve bir randevu daha ayarlayalım, unutturma." dedi, acı dolu tebessümünü yüzüne yerleştirdikten sonra. Ardından çiftlikten çıkıp sahile yöneldiğinde arkasından bir ses duyuldu. "Can! Dur."

"Hay Allah'ım ya! Kafayı yiyeceğim kafayı!" diye bağırdı Can gözlerini sıkıca yumarak. İskeleye yürüdü ve yere oturdu. "Gerçekten sınanıyorum ama yeter! Yoruldum!" İsyan ediyordu; olanlara ve olacaklara...

Sanem büyük adımlarla Can'ın yanına geldi. "Can."

Can tepki vermeden öylece denizi izliyordu, denizin tuzlu kokusunu içine çekiyordu.

"Can, bana bak." dedi Sanem hüzün dolu sesiyle. "Gözlerime bak."

Can bıkkınca bir nefes alıp ayağa kalktı ve Sanem'e baktı. Yorgun bakışları metreler öteden bile bir insanın yüreğinin en orta yerinde hissedilebilirdi, buna rağmen Sanem nasıl hissediyordu, kim bilir?

Sanem Can'ı ensesinden tutup dudaklarına dudaklarını bastırdığında gökle yer kavuşmuştu adeta. Gökle yer, Can'la Sanem, Zümrüdüanka'yla Albatros...

Sanem geri çekildi ve bakışlarını Can'a kilitledi. "Şimdi inandın mı varlığıma?"

"Yok, yok." Can gözlerini sıkı sıkı yumdu. "Bu fazla bana."

"Can..."

"Sus." dedi zihnindeki sesleri silip atmak ister gibi. "Olmaz, olamaz ki bu."

"Oldu Can." dedi Sanem, Can'ın sakallarına dokundu ardından.

Zümrüdüanka ile AlbatrosHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin