Kutuyu açtığında gözüne çarpan ilk şey Zümrüdüanka ve Albatros şeklindeki biblolardı. Sanem bibloları eline alıp en içten gülümsemesiyle biblolara bakarken Can pür dikkat Sanem'i izliyordu. Kutuda bir de not vardı. Sanem biblolarla ilgilenirken Can kutudaki notu eline aldı ve ingilizce yazılmış olan notu çevirerek okudu. "Galapagos'a geldiğinizi duyduk ve sizi aramızda görmeyi çok isteriz. Bugün Albatrosunuzla beraber otelin yanındaki restoranda imza günü için sizi bekliyoruz. Size bir sürprizimiz olacak."
"Sürpriz mi? Ne sürprizi ki acaba?" dedi Sanem heyecanla. Heyecanı ve mutluluğu gözlerinden okunuyordu. "Gidip görelim Sanem hanım. Baya hayranınız varmış sizin de."
"Yaa Can. Utandırma beni."
"Yeteneklisin, başarılısın, güçlüsün, kendi ayaklarının üstünde durabiliyorsun. Hayran olunası bir kadınsın ve ben sana gerçekten hayranım Sanem Divit."
Can'ın boynuna sıkıca sarılıp yanağından öptü Sanem. "Ben de sana hayranım Can Divit."
"Bence geç kalmadan hazırlanıp restorana geçelim. Söyledikleri saate kadar restoranda bir şeyler atıştırırız."
"Atıştırırız evet, çok acıktım çünkü ben. Sanki gerçekten midem kazınıyor."
Can güldü ve Sanem'in boynuna derin öpücükler bıraktı. "Hadi kalk da hemen yemek yemeye gidelim o zaman."
-
Sanem ve Can el ele tutuşup restorana doğru yürüyorlardı. Sanem bebe mavisi elbisesi ve dalgalı saçlarıyla muhteşem görünüyordu. Can'ın gözüne oldukça muhteşem görünüyordu hem de. Restorana vardıklarında manzaranın göründüğü masaya oturdular. Sanem oldukça acıkmıştı ve menüde ne var ne yoksa sipariş etmeye kalkışmıştı ama Can'ın çabalarıyla vazgeçmiş ve bir çeşit yemekle brunch için sipariş vermişlerdi. Sanem manzaraya odaklanmış, gözlerini kapatarak dalgaların ve uçuşan kuşların seslerini dinliyordu. Can Sanem'in sol elini aldı ellerinin arasına. Elini okşadı, öpücükler kondurdu eline. "Anka kuşum benim."
"Hıı?" dedi Sanem kendinden geçmişcesine.
"Çok huzurlusun sanki, doğru mu anlıyorum?"
"Sen beni hep doğru anlıyorsun zaten Can. Çok huzurluyum, çok..."
"Hep huzurlu ol, beraber olalım." Masanın üzerinden uzanıp Sanem'in yanağından öptü. Yemekler geldiğinde Sanem bu kez yemeklere odaklanmıştı ve delicesine yemek yiyordu.
"Yavaş ye, boğazında kalmasın." Suyu uzattı Can Sanem'e.
"Lokmalarımı mı sayıyorsun sen benim?"
"Yoo, sadece boğazında kalır diye dedim."
"Yok yok, sen benim lokmalarımı sayıyorsun." Çatalı sertçe masaya bıraktı Sanem.
"Sevgilim seni düşündüğüm için dedim."
"Tamam Can, sorun yok." Peçeteyle ağzını sildikten sonra yeniden denizi izlemeye başladı.
"Sanem yer misin hayatım? Hadi."
Sanem Can'ı duymamazlıktan geliyordu.
"Peki, tamam. Ben lavaboya gidiyorum, sakın sinirle kalkıp gitme." Can kalkıp lavaboya gitti. Kendisi mi Sanem'in üstüne gidiyordu? Yoksa Sanem mi çabuk alınıyordu? Bunlar zihnini işgal eden sorulardı. Elini ve yüzünü yıkadıktan sonra aynaya baktı uzun uzun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zümrüdüanka ile Albatros
Fanfictionİki insanın bir araya gelmesi o kadar çok şeyi anlatır ki. Mesela bir insana malını verebilirsin, mülkünü, paranı ve hatta bedenini bile. Mühim olan nedir? Mühim olan bütün bunlar bir yana; kalbini verebilmektir, aşkını verebilmektir. Verdiğin beden...