[bölüm 24 - köşk]

1.5K 66 5
                                    

Güneş, eşsiz benzersiz kızıl rengiyle doğarken Sanem uyanmıştı. Gelinlik bakmaya gidecekleri bugün için çok heyecanlıydı, içinde bayram coşkusu vardı adeta. Üstüne rahat bir elbise giydikten sonra bahçeye çıktı. Herkes uyuyordu, Sanem bu sessizliği fırsat bildi ve hemen defteriyle kalemini alıp yerdeki minderlerden birine oturdu. Gökyüzünün kızıllığına baktı bir süre, uçuşan martıları izledi. Huzur dolmuştu içine, doğanın ve bu sessizliğin verdiği huzur... Defterine baktı. Kalemini kavradıktan sonra yüreğinden geçenleri satırlara döktü. Dakikalarca yazdı, saatlerce. Kitabını yayımlayacağı bir yayın evi yoktu henüz, ancak elbet bulurdu. Bu sefer o boş ve bembeyaz sayfaları acısı az ama anısı çok yazılar dolduracaktı.

Saat 12'ye vurduğunda Sanem'in telefonu çaldı. Telefonunu eline alıp ekrana baktı. Ekrandaki "Albatros arıyor..." yazısı yüzündeki gülümsemeye neden olmuştu. Telefonu açtı. O tatlı ses tonuyla "Can." dedi. Can'ın hoşuna gittiğini ve özlediği biliyordu, kendisi de özlemişti.

Güldüğü belli oluyordu sesinden. "Seni almaya geliyorum."

"Hazırım ve bekliyorum." Sanem telefonu kapatır kapatmaz bir çift kol sarıldı bedenine. Aklına Cemal Süreya'nın o satırları geldi o an. Sanem gülümseyerek Can'ın kollarına dokundu ve mısraları içinden söylemeye başlayacaktı ki Can'ın dudakları arasından ne tesadüftür ki o mısralar döküldü:

"İki kalp arasında en kısa yol

Birbirine uzanmış ve zaman zaman

Ancak parmak uçlarıyla değebilen iki kol."

Sanem başını Can'a doğru çevirdi ve gözlerini Can'ın gözlerine kilitledi. "Keşke yalnız bunun için sevseydim seni."

Can güldü ve Sanem'i elinden tutup kendine çevirdi. "Sence de çok şairane bir çift olmadık mı biz?"

"Zaten öyleydik ama belli etmiyorduk bence."

"Mümkün tabii. E hadi geç kalmadan gidelim halledelim şu gelinlikle damatlığı."

"Heyecanlı mısın sen sanki biraz?"

"Seni gelinliğin içinde görmek için mi? Kesinlikle."

"Delisin sen yaa." Deyip Can'ın omzuna vurdu hafifçe. El ele tutuşup arabaya doğru gittiler. 

-

Sanem'in istediği gelinlikçinin önünde durdular. Sanem araba durur durmaz heyecanla arabadan indi ve Can'ı dahi beklemeden içeriye girdi. Can, Sanem'in bu hallerine çok gülüyor ve bu hallerini çok seviyordu. O da gülerek içeriye girdi. Sanem satış elemanı kadınla konuşurken Can oturmuştu ve Sanem'i izliyordu. Nasıl bir gelinlik istediğini heyecanla anlatıyordu. "Sırt dekoltesi olsun, önünde de biraz dekoltesi olsun. Kabarık bir şey de istemiyorum, abartıya gerek yok." Kısa bir süre Can'a dönüp baktı, ardından satış elemanına anlatmaya devam etti. "Ama dekoltesi fazla olmasın. İstediğim gibi var mı sizde?" dedi bir kız çocuğu edasıyla. Satış elemanı gülerek Sanem'i başıyla onayladı ve Sanem'in istediği tarzda gelinlikleri bulmak için mağazanın arka tarafına yöneldi, Sanem de peşinden gitti.

Yaklaşık 15 dakika sonra Sanem kafasında kurduğu gelinliğe çok benzer bir gelinliği bulmuştu ve deneme kabinine gitmişti. Gelinliği üzerine giydikten sonra dekoltenin aşağısındaki fermuara uzanamadığı için kapatamıyordu. Denedi, denedi, ama hala olmuyordu. Kabinden başını çıkartıp seslendi. "Yardım edebilir misiniiiz? Fermuarı kapatamıyorum." Satış eleman telefonla konuştuğu için Sanem'le ilgilenemiyordu, tam telefonu kapatacağı sırada Can kadına döndü. "Ben hallederim, siz işinizle ilgilenin."

Zümrüdüanka ile AlbatrosHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin