Can yere yığılır yığılmaz Hüma elindeki demirden yapılma sopayı yere fırlattı ve telefonunu kaptığı gibi Yiğit'i aradı. "Can'ı oyalamayı başardım."
"Harikasınız Hüma Hanım. Sanem'i ben halledeceğim."
"Kıza sakın zarar verme, karnındaki bebeğe de. Can'ın ayıldığında seni bulacağını ve hatta seni yaşatmayacağını biliyorsun."
"Bizi bulamayacak. Öyle bir yere götüreceğim ki Sanem'i, asla bulamayacak bizi."
"Yiğit, bak sakın abartma, sakın!"
"Görüşürüz Hüma Hanım."
Hüma telefonu kapattıktan sonra arabaya binip oradan uzaklaştı. Can'sa hala baygın yatıyordu. Telefonu çalıyordu, defalarca. Ama açmıyordu, açamıyordu...
Sanem Can'ı arıyordu, defalarca, durmaksızın. İlk arayışının üstünden yarım saat geçtikten sonra tekrar aramıştı ama Can yine açmayınca iyice şüphelenmişti ve endişelenmişti. Can hala açmıyordu telefonu. Emre'yi aramaya karar vermişti. Belki Can'dan haberi vardır ve nerede olduğunu biliyordur diye düşündü. Tam Emre'yi arayacakken bir el Sanem'in elindeki telefonu hışımla çekti. "Boşuna arama. Aradığınız Can Divit'e şu anda ulaşılamıyor. Belki hiç ulaşılamaz Sanemcim."
"Y-yiğit?" Sanem Yiğit'i karşısında görünce şok olmuştu.
"Bundan sonra benimsin Sanem." Sanem'in kolunu sıkıca kavradı ve Sanem'i çekiştirmeye başladı.
"Yiğit bırak!"
"Asla Sanem, asla! Bu sefer benim olacaksın!"
Sanem çırpınıyordu kendini kurtarmak için. "Yiğit yalvarırım bırak! N'olur bırak beni!"
Yiğit Sanem'i kucağına alacağı anda Sanem daha fazla dayanamadı ve bayıldı. Yiğit Sanem'i kucağına alıp arabaya bindirdikten sonra Sanem'in emniyet kemerini taktı ve arabaya bindi. Kimse bir şey fark etmeden arabaya binip gaza yüklenerek arabayı hareket ettirdi. Ana yola çıktıklarında Yiğit daha da yüklendi gaza. Neredeyse 120 ile gidiyorlardı. Sanem ayıldığında sarsıldığını hissetti.
"Yiğit durdur arabayı!"
"Boşuna çabalama Sanem, boşuna çabalama!"
"Yiğit midem... Durdur diyorum!"
Yiğit Sanem'e su şişesi uzattıktan sonra durmaksızın devam etti arabayı sürmeye. Sanem normal şartlarda Yiğit'in günahını bile almazdı ama şu an mecburdu. Su şişesini titreyen elleriyle açıp güçlükle içti. Nefesi kesiliyor, yutkunamıyordu. Kesik kesik çıkan sesiyle konuşarak Yiğit'e döndü. "Yiğit ne olur durdur arabayı, ne olur..."
"Üzgünüm Sanem, mecburum buna." Yiğit daha da yüklendi gaza. O sırada arkadan uzunca çalan bir korna sesi duyuldu. Yiğit dikiz aynasından arabaya baktı. Hızlı gittiği için ayna sarsılıyordu ve bu yüzden net göremiyordu. Araba modelini gözüne kestirdikten sonra plakayı seçebildi gözleri. 34 YDY 246
"Yok artık!"
Sanem derin derin nefesler alıyordu, kendini sakinleştirmek istiyordu. Ama en çok bebeğini sakinleştirmek istiyordu. Ona bir zarar geleceğini hissediyordu. Elini karnına yasladı. "Geçecek bebeğim." dedi hıçkırıklarının arasından. Başını yola çevirdiğinde yolun sonunun bir uçuruma çıktığını gördü. "Yiğit, düşeceğiz. Ne olur dur artık, bırak gideyim."
"Beraber öleceğiz Sanem. Yaşarken beraber olamadık ölürken beraber olacağız."
Sanem gücünü toplayıp direksiyona atladı ve direksiyonu kırmaya çalıştı. Araba sağa sola savrulup yolda zikzaklar çizerken Can aniden Yiğit'in arabasının önüne çekti arabasını. Büyük bir sarsıntıyla durmuştu araba. Can hışımla arabadan indi. "Sanem!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zümrüdüanka ile Albatros
Fiksi Penggemarİki insanın bir araya gelmesi o kadar çok şeyi anlatır ki. Mesela bir insana malını verebilirsin, mülkünü, paranı ve hatta bedenini bile. Mühim olan nedir? Mühim olan bütün bunlar bir yana; kalbini verebilmektir, aşkını verebilmektir. Verdiğin beden...