"İnsan sevmeli;
Bazen bir insanı.
Yahut da bir ağacı.
Ya da kanadı kırık bir kuşu."
-Cahit Zarifoğlu
Parlak sabah güneşi sevdiğinin dizlerinde uyuyan Can'ın yüzüne vuruyordu. Sanem, Can'ın saçlarını okşarken uyuyakalmıştı. Elleri sevdiğinin saçında, sevdiği kendisinin dizlerinde... İkisi de huzurlu birer uykunun koynundalardı. Can huzurla gözlerini araladı. Gözlerine çarpan ilk şey Sanem olmuştu. Saçları yüzüne düşmüştü, yüzüne güçlükle görünebilecek bir tebessüm kondurulmuş gibiydi. Can, Sanem'in saçlarını yüzünden alıp geriye attı. Başını Sanem'in yanındaki yastığa yasladı ve Sanem'in saçlarını okşamaya başladı. Eşi benzeri olmayan bir güzelliği vardı ve Can bu güzelliğe bakmaya dahi kıyamıyordu. Sanem gözlerini aralayıp Can'ın gözleriyle buluşturdu ve ardından gülümsedi. "Günaydın."
"Günaydın birtanem," Sanem'in yanağına derin bir öpücük kondurdu. "Seni kahvaltıya götüreyim bugün."
"Hayır olmaz. Yani olmaz çünkü ben kendim sana kahvaltı hazırlayacağım."
"Sen? Kahvaltı hazırlayacaksın?"
"Ben geliştirdim kendimi." Güldü.
"Öyle olsun tamam, o zaman ben kahvaltıdan sonra kulübeye geçerim biraz düzene sokarım, sonra kalıcı olarak orada olacağım zaten."
"Kulübe mi aldın?"
"E artık burada olduğuma göre kalacak bir evim olmalıydı değil mi?" Can güldü.
"Yani çiftlikte de kalabilirdin bizimle, tabii sen bilirsin."
"Yakın zamanda kalırım belki, 'sizinle'." Can'ın bu söylediğinin altında çok şey yatıyordu ama Sanem anlamadı, ya da anlamak istemedi.
Can ve Sanem çiftliğe gittiler. Can ne kadar ısrar ettiyse de Sanem onu mutfağa sokmamıştı ve bahçede oturmasını söylemişti. Can ısrar etmekten pes etmişti ve bahçede Sanem'i bekliyordu. Nihayet Sanem mutfaktan çıktı ve hazırladığı yemekleri dakikalar içinde masaya koydu, masayı hazırladı. Can pür dikkat Sanem'i izliyordu. "Her şey nefis görünüyor."
"Senin için yaptım. Yani acıktın ya yersin diye."
Can kendini her ne kadar tuttuysa da gülmekten alıkoyamadı. "Yiyelim o zaman, çok acıktım çünkü."
Masaya oturdular ve sohbet ede ede, güle güle kahvaltılarını yaptılar. Uzun zaman olmuştu beraber bu kadar güzel vakit geçirmeyeli. Can çayından bir yudum aldıktan sonra Sanem'in elini tuttu. "Gitsek mi?"
"Nereye?"
"Tatile, beraber vakit geçirsek güzel olmaz mı?"
"Bilmem ki, olur mu?"
"Bence olur."
"Nereye gideceğiz?"
"Nereye istersen?"
"Galapagos'a gidelim desem gider miyiz?"
Can güldü. "Neden olmasın? Gideriz."
"Ben seninle her yere gelirim Can. Neresi olursa..."
"Ben tekneyi satmadan önce denize açılalım bence. Denizin ortasında sadece sen ve ben... Başka kimse olmasın," Sanem'in elini tuttu ve ayağa kalktılar. "Sessiz, sakin, güzel bir tatil yapalım beraber. Kimse ne arasın ne sorsun. Baş başa olalım, huzurlu olalım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zümrüdüanka ile Albatros
Fanfictionİki insanın bir araya gelmesi o kadar çok şeyi anlatır ki. Mesela bir insana malını verebilirsin, mülkünü, paranı ve hatta bedenini bile. Mühim olan nedir? Mühim olan bütün bunlar bir yana; kalbini verebilmektir, aşkını verebilmektir. Verdiğin beden...