[bölüm 45 - fırtına]

1.1K 87 36
                                    

"Kim gelmiştir ki?" dedi Sanem, Can'a merakla bakarak.

"Tam sırasıydı zilin çalmasının," dedi Can isyanla karışık bir sesle. "Sen burada böyle kal, ben bakıp geleceğim hemen."

"Tamam."

Can altına aceleyle bir eşofman geçirip aşağıya indi ve ardından kapıyı açtı.

"Sonunda açtınız oğlum şu kapıyı. Valla merak etmeye başlamıştık. Ne yapıyordunuz da bu kadar geç açtınız kapıyı?" dedi Aziz Can'a bakarak.

"Uyuyorduk baba."

"Çocuğum sen kapıya niye böyle yarı çıplak çıkıyorsun? Tövbe tövbe! Üşüyeceksin, sonra hasta olacaksın." Mevkıbe sesini yükselterek konuşuyordu. "Sanem nerede çocuğum, iyi mi?"

"Uyuyor o hala." Can ensesini kaşıyarak Aziz ve Mevkıbe'ye baktı. O esnada Sanem Can'a seslenerek merdivenlerden inmeye başladı. "Caaaan! Kim gelmiş?" Merdivenlere doğru yönelen bakışların ardından Mevkıbe'nin gözleri fal taşı gibi açılmıştı ve şaşkınlıkla bakıyordu. Aziz yüzündeki muzip ifadeden anlaşılacağı üzere gülmemek için kendini çok zor tutuyordu. Sanem'in üzerinde sadece bir tişört vardı ve tek omzunda duran tişörtün sahibi şüphesiz ki Can'dı.

"Aa anne, Aziz baba! Gelsenize içeriye."

Mevkıbe şaşkınlıkla bir Can'a bir Sanem'e bakıyordu

"Uyandın mı sonunda kızım?" dedi Mevkıbe kinayeyle.

"Uyandım mı mı?" Can'a döndü. "Uyudum mu? Uyumuş muyum mu?"

"Uyuyordun ya karıcım, uyanıp gelmedin mi aşağıya?"

"Ha uyuduuum. Uyudum uyandım, uyandım dedim bakayım Can yok, biri geldi herhalde. Tesadüfe bak."

Aziz hala gülmemek için kendini tutarken araya girdi. "Yanlış zamanda gelmişiz galiba." dedi gülerek. Sanem'e döndü. "Yok kızım biz hiç gelmeyelim içeriye. Çocukları getirmiştik ama yarın sabah çiftlikte toplanıyoruz yine hep beraber, o zaman alırsınız çocukları da artık."

"Evet evet Aziz Bey, biz öyle yapalım. Hadi iyi akşamlar size."

"İyi akşamlar." Can kapıyı kapattığında Sanem şaşkınlıkla Can'a bakıyordu. "E ne oldu şimdi?"

Can gözleriyle Sanem'in üstündeki tişörtü gösterdi. "Ne oldu sence Sanem?"

"Can yok artık! Çok ayıp ama!" dedi muzip bir ifadeyle.

"Ne ayıbı Sanem? Yakalandık resmen farkında mısın? Şu halimize bak."

"Ha sen onu diyorsuuuun, ben yanlış anlamışım."

"Ne anladın Sanem Allah aşkına?"

"Boşversene sen ya. Unuturlar onlar, boşver. Gel biz seninle yukarıya çıkalım." Sanem Can'ın boynuna sarılıp ağırlığını Can'a verdiğinde Can'ın elleri yeniden Sanem'in beline sarılmıştı. "Eh iyi, öyle olsun bakalım."

Yeniden odaya girdiklerinde Sanem yatağa adeta atlarcasına uzandı. "Geeel." diyerek Can'ın elini tuttu ve onu da yatağa çekti. "Ben seni çok özlemişim ya." Can'ın yanağına derin bir öpücük kondurdu.

"Ben de seni çok özlemişim, hep özlüyorum." dedi Can gülümseyerek. "Yine mayıştın galiba sen." Elini Sanem'in saçında dolaştırmaya başladı. Sanem'in Can'a sarılan kolları tamamen gevşediğinde Can Sanem'in uyuduğunu fark etti.

🌈

Herkes çiftlikte toplanmıştı ancak Can ve Sanem hala gelmemişlerdi. Toplanacakları saatin üzerinden bir saat geçmesine rağmen ortada yoklardı.

Zümrüdüanka ile AlbatrosHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin