Günler geçmişti ve beklenen gün sonunda yaklaşıyordu. Zümrüdüanka ile Albatros'un sonsuzluğa erişecekleri o gün... Tatlı telaşlar, mutluluklar, hafif hüzünler olacaktı, oluyordu da. Sanem yine erkenden uyanmıştı. Telefona baktığında Can'dan yaklaşık yarım saat önce gelen mesajı gördü. "Günaydın, sevgilim."
Gülümseyerek telefona baktı ve o anda yarın akşam evli olacaklarını düşünüp daldı. Bir anda kendine gelip Can'a cevap yazdı. "Günaydın, müstakbel kocam." Can'ın bu mesajı gördüğünde gülümseyeceğinden adının Sanem olduğuna emin olduğu kadar emindi. Yatağından kalktı ve saçlarını topladı. Dolabı açtı ve kına gecesi için aldıkları ne çok şatafatlı ne çok sade olan kırmızı elbiseyi askıdan çıkardı. İçinde gerçekten bayramlıklarını heyecanla giyen bir kız çocuğu var gibiydi. Elbiseyi yatağın üstüne bıraktıktan sonra kapıyı tıklatıp içeriye giren Mevkıbe'yi gördü. "Uyanmış mı benim güzel kızım, günaydın."
"Günaydın Mevkıbe sultan."
"Yine kalkmışsın erkencikten, erkenci kuşum benim. Çok mu heyecanlısın sen?"
"Daha çok yarın için heyecanlıyım, tabii bugün için de heyecanım var."
"O kadarcık heyecan da olsun canım."
Sanem güldü ve annesine sarıldı. "Anne."
"Annem."
"Hala endişelisin ben hissediyorum, ama ben çok mutluyum, biz çok mutluyuz."
"Endişeli olacağım tabii, anne olunca anlarsın." dedi Sanem'in saçını okşayarak. "Anne olmak demişken çok geç olmadan siz de yaparsınız artık bana bir torun."
"Siz de mi? Yoksa ablam.."
"Ya onu ben öylesine söyledim canım, neyse hadi çok konuştuk sen gel kahvaltını yap da hazırlan bir an önce."
"E iyi madem öyle olsun, yüzümü yıkayıp geliyorum."
"Tamam annem, bekliyoruz seni."
Sanem odadan çıkıp banyoya ilerledi. Suyu açıp bol suyla ellerini ve yüzünü yıkadı. Havluyla yüzünü kuruladıktan sonra içeridekilerin yanına gitti. "Herkese günaydın."
Leyla ve Deniz saneme dönüp aynı anda "Günaydın Sanem." dediler ve aynı anda söylediklerine güldüler. Sanem mutfakta hazırlanmış olan kahvaltı masasına oturdu ve kahvaltısını yaptı.
Sanem'in kına gecesi için bahçede hazırlıklar sürerken Can da bekarlığa veda partisi için Emre'yle konuşuyordu. Can her ne kadar istemese de Muzaffer, Ceycey ve Emre'nin baskılarıyla parti fikrini kabul etmişti. Akşam Bulut da dahil olmak üzere hepsi toplanıp meyhaneye gideceklerdi ve üç beş kadeh içip bekarlığa veda gibi kutlayacaklardı.
-
Akşam olduğunda kına gecesi başlamıştı. Sanem'i ortaya oturtmuşlardı ve etrafında ellerindeki mumlarla dönüyorlardı. Deren böyle ortamlarda pek bulunmadığı için ne olması ve ne yapması gerektiğini pek bilmiyordu. Eline tutuşturdukları muma anlamsızca bakıyor ve ara sıra Leyla'ya dönüp "Şimdi ne yapacağız?" tarzı sorular soruyordu. Leyla hep aynı "Sadece etrafında döneceğiz." cümlesini kuruyordu, sanırım en sonunda Deren de pes etmişti. Mihriban ve Mevkıbe yan yana oturmuş onları izliyordu. Deniz Sanem'e ağlayıp ağlamadığını anlamak için yaklaştığında Sanem'in çoktan hüngür hüngür ağladığını gördü. "Kuzum, bu kadar ağlamana gerek yoktu ki." Sanem Deniz'in bu sözleri üzerine gözlerini sildi ve kendini biraz toparladı. Leyla Sanem'in yanına gelip eğildikten sonra Mihriban'a dönüp seslendi. "Gelin elini açmıyor." Tüm bu gelenekler Sanem'in isteği üzerine gerçekleşmişti ve Can da her şey Sanem'in istediği gibi olması için kabul etmişti. Mihriban gülerek kalktı ve Sanem'in yanına gitti. Leyla Sanem'in kulağına Mihriban altını gösterene elini açmaması gerektiğini söyledikten sonra kalktı ve Mevkıbe'nin yanına oturdu. Mihriban cebinden altını çıkardığında Sanem elini açtı ve güldü. Mihriban kınanın üstüne altını yerleştirdikten son Sanem'in elini kapattı ve kına eldivenini Sanem'in eline geçirdi. Sanem'in kına duvağını açtığı anda müzik çalmaya başladı ve herkes yeniden ayaklanıp oynamaya başladılar. O sırada bağırarak Ceycey içeriye girdi ve bahçede koşturdu. "Can bey burdaa, Can bey geldi, Can beeey." dedi ve bağırarak içini döktükten sonra yeniden bahçenin arkasında bekleyen erkeklerin yanına döndü. O sırada Can gülerek kına gecesinin düzenlendiği alana doğru yürüdü. Herkes müzikle beraber oynuyordu. Can Sanem'e yaklaşıp kolundan tuttu ve kendine çekti. "Gelin hanımı kaçırmam mümkün müdür, 5 dakikalığına?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zümrüdüanka ile Albatros
Fanfictionİki insanın bir araya gelmesi o kadar çok şeyi anlatır ki. Mesela bir insana malını verebilirsin, mülkünü, paranı ve hatta bedenini bile. Mühim olan nedir? Mühim olan bütün bunlar bir yana; kalbini verebilmektir, aşkını verebilmektir. Verdiğin beden...