"Seninki geliyor." Dedi Gizem, kaşları ve gözleriyle kantinin girişini işaret ederken.
O tarafa baktığımda Barış önde, sağ arkasında Yamaç, sol arkasında ise Soner olmak üzere buraya geliyorlardı. Barışın ifadesine bakıldığı zaman da durumun benim için hiç hoş olmadığını anladım.
"Ayaklı bela ve ekürileri. Ben en iyisi uzayayım." Dedim ve ayağa kalkıp çıkışa yöneldim. Barış ile ise aramda metrelerce fark bırakmaya ve o tarafa bakmamaya çalışıyordum. Birden sol elimden tutulduğum gibi sol tarafa hızla çekildim.
"Sen benimle geliyorsun." Dedi Barış, emredercesine. Sol eliyle, sol bileğimi tutarken aynı zamanda, sağ kolunu omuzuma atmıştı. Sıkmasa da kaçamayacağım kadar güçlü tutuyordu. Yani karşı çıkamayacaktım, aksi takdirde işler benim için daha da zorlaşırdı. Birinci kata çıktıktan sonra, yapımı tamamlanmamış, boş müzik sınıfına girdik. Barış beni karşısına aldıktan sonra, koltuk altlarımdan tutup kaldırarak öğretmen masasına oturttu ve ellerini iki yanıma koyarak beni sıkıştırdı.
"Söyle bakalım. Sana ne ceza vereyim?" Dedi sakin bir sesle.
Önce düşünür gibi yapıp, işaret parmağıma koydum ve Barış dışında her yere baktım. En sonunda ellerimi iki yana açarak gülümsedim.
"Bence sen bana kıyamazsın." Dedim tatlı çıktığını düşündüğüm sesim ve ifademle.
Başını öne eğip, bir nefes verdikten sonra, geri kaldırdı.
"Ben de senin için öyle söylemiştim ama, öyle olmuyormuş demek ki." Dedi.
Yutkunduktan sonra alt dudağımı dişlerimin arasına aldım. Bakışları bir an dudağıma kaysa da kendini toparlayıp tekrar gözlerime baktı.
"Ama sen beni, seviyorsun. En azından öyle söylüyorsun." Dedim parmaklarımla oynayarak.
"Seni sevmem, sana bir ceza vermeyeceğim anlamına gelmiyor." Diyerek beni çıkmaza soktu.
"Peki, ceza konusunda senin seçeneklerin neler?" Dedim tatlı olmaya çalışarak.
"Mesela, bir öpücük alabilirim." Dedi yavaşça, acı çıkartır gibi. Dehşetle gözlerimi açıp, onun ışık kırılmasıyla bir mavi, bir yeşil olan gözlerine baktım. Biraz daha yaklaşıp burnunu burnuma sürttüğü an, bütün tüylerim diken diken olmuş ve içim titremişti. Hızla atmaya başlayan kalbimi saymıyordum bile.
Normal bir zamanda olsa buna höst lan köpek diye tepki verip çakardım suratına tokadı. Ama normal bir zamanda değildik işte.
Sağ elini havaya kaldırıp, işaret ve orta parmağını arkaya doğru salladı. "Siz çıkın." Dedi. Bunu söylerken bile gözlerini gözlerimden ayırmadı. Ciddi halinden sıyrılmış ve dudaklarında küçücükte olsa bir gülümseme belirmişti.
Yamaç ve Soner çıktıktan sonra kapıyı arkalarından kapattılar.
En mantıklı öneriyi sunup işin içinden sıyrılmaya karar verdim.
"İstersen sana sarma sarabilir ya da börek yapabilirim."
Gözleri kocaman açılıp dudakları şaşkınlıktan aralandıktan sonra, dudaklarında peyda olan küçük gülümseme tekrar yerini aldı ve büyüdü.
"Vallaha mı lan?" Dedi heyecanla, küçük bir çocuk gibi.
İşin içinden sıyrılma yolunu bulduğum için sevinip bende gülümsemiş, ve başımı aşağı yukarı salladım.
Ellerini kendine çekip benden bir iki adım uzaklaştı.
"O zaman şey. Hangisi daha kolay olur senin için?"
"Sanırım börek daha kolay." Dedim. Tatlı şey, beni de düşünüyor.
"O zaman sen bana bo zeytinyağlı bir yaprak sarması sararsın." Dedi. Anlaşıldı, bana zorluk çıkartmak istiyor.
Gözlerimi devirip, başımla onayladım tekrar.
Hızla yaklaşıp, ben ne olduğunu anlamadan, sol elini sağ yanağıma koyup sol yanağımı kocaman ve sert bir şekilde öptü.
Ben afallarken, o bana son kez sırıtıp, boş sınıftan çıktı. Elim yanağıma giderken, bu çocuksu haline gülüp ben de çıktım sınıftan.
Dengem, gittikçe bozulmaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şerefsiz || Anonim (TAMAMLANDI)
Humor☢️YOĞUN ERGENLİK DÖNEMİNDE YAZILMIŞTIR.☢️ 0531...: Pardon? Bir şey soracaktım da. Kübra: Buyur. 0531...: Kalbinize giden yolu tarif edebilir misiniz? Kübra: Yanlış yazdın herhalde kardeş. 0531...: Kardeş deme, lazım olur :q Kübra: Ne? Kübra: Haaa...