"Ya ağlama bak beni de ağlatacaksın sonra makyajım akacak ve ben senin ağzına sıçacağım." Dedi Gizem. İkimiz de gelin odasındaydık. Yaklaşık yarım saat sonra nikâhımız kıyılacaktı. İmam nikahı çoktan aradan çıkmıştı zaten.
"Tamam tamam ağlamıyorum." Dedim ve yukarıya bakarak gözlerimi birkaç kez kırptım. İkimiz de düğün istememiştik, bu yüzden sade bir nikah olacaktı. Odanın kapısı tıklandıktan sonra Gizem ile birbirimize bakıp kapıya döndük ve aynı anda konuştuk.
"Gelin."
Kapının açılmasıyla içeriye Barış ve Yamaç girdi. Barış beni görünce ilk önce elini kalbine koyup birkaç adım sendeledi. Ben de ayağa kalkıp yanına gittim. O da doğrulup hayran hayran baktı ve konuştun.
"Çok güzel olmuşsun. Fazla güzel olmuşsun. Hem de nefes kesecek kadar." Dedi. Ardından ekledi. "Ama bu biraz şey değil mi, hani dekolteli falan?"
Ben ise ellerimi ensesinde birleştirerek ukala bir tavırla konuştum.
"Onu, diğerini mahvetmeden önce düşünecektin yakışıklı." Dedim. Topuklu giydiğim için aramızdaki boy farkı azalmıştı. Başım çenesinin altına gelebilmişti en fazla. Benim dediğim şeyden sonra söylenmeye başladı.
"Ya bak gerçekten benim suçum değil, Tuana'nın sakarlığı. İlla yemin mi-" derken dudağına kondurduğum buse ile susturdum onu.
"Nefesini boşuna harcama, olan oldu. Ben de hayatımın aşkıyla karşılaştım." Diyerek gelinliği gösterdim.
"Git çocuğu da onunla yap o zaman diyerek kollarını kavuşturdu.
"Ya tamam gel buraya." Diyerek sarılmıştım ona. O da karşılık vermişti bana. Ardından kulağıma fısıldadığı şey ile kıpkırmızı kesildim.
"Keşke odamıza gelinliğin ile sokabilseydik seni ve ben gece onu zevk ile çıkarabilseydim." Dedi. Ben de ona karşılık konuştum.
"Biliyor musun, ben de yanarım yanarım, senin damat dayağı yemediğine yanarım." Dedim çatık kaşlarımla.
"Merak etme güzelim ben o dayağı sekiz sene önce yedim." Dedi gözlerini devirerek.
"Nasıl yedin?" Diye sorunca gözlerime baktı.
"Ya, o zamanlar lisede hani damat dayağı meşhurdu ya hani? Tabii herkesin önümde sevgili kimliğine kavuşmuştuk boru değil. Bizim sınıftaki çocuklarda beni sıkıştırıp vurmaya başlamışlardı. Bu da öyle bir anım yani." Dedi gülerek.
"Oh iyiki de yapmışlar." Dedim elimi bağrıma koyarak. Onun gözleri de birden göğüslerime inmişti. Elleriyle uzanıp gelinliği biraz yukarı çekip dekolteyi kapatmaya çalıştı. "Barış, kıskançlığın lüzumu yok." Dedim gülümseyerek. Ardından ben eski yerime oturmuştum. O da dizimin dibine, diz çöküp başını bacaklarımın üstüne koymuştu. "Siz beni delirteceksiniz." Dedi.
Elimi, yüzünün açıkta kalan kısmına koyup okşamaya başladım. Ardından elimi elinin içine alıp elimi öptü.
"Tamam yeter artık, kalk da pantolonun dizlerine bir şey olmasın." Dedim. Damatlığını benim isteğim üzerine simsiyah almıştı. Benim dediğimi yapıp ayağa kalktığı sırada Tuana kendi gelinliği ile içeriye girdi.
"Buna niye gelinlik giydirdiniz ki şimdi?" Diye sordu bize.
"Yaşı müsait olduğu için." Dedim ben de. "Benim gelinliğimin kuyruğunu o kaldıracak, Gizem'inkini de kendi küçük kuzeni kaldıracak." Diye açıklama yaptım.
"Konuşmayı bırakın hadi, sizin zamanınız geldi." Dedi. Biz de ayağa kalkıp yürümeye başladık. Tuana yanında Gizem'in kuzeni Beste'yi getirmişti. Herhalde çıkacağımız için. Ben Barış'ın koluna, Gizem'de Yamaç'ın koluna girdi ve nikah salonuna yürümeye başladık. Dediğim gibi, Tuana benim kuyruğumu, Beste ise Gizem'in kuyruğunu tutuyordu. Başımızdan yağan gül yaprakları ile yürümeye devam ettik. En sonunda yerlerimize oturduk ve nikah memurunun bize sormasını bekledik. İlk önce Gizem ile Yamaç'a soracaktı. İkisi de evet dedikten sonra sıra bize gelmişti. Ve gereken soruyu sordu. "İyi günde kötü günde, hastalıkta sağlıkta Barış Acar'ı eş olarak kabul ediyor musun?" Dedi. Ben ise bir Barış'a bir de ailelerimize bakıyordum. İçimi aniden bir korku kaplamıştı. Ama neyin korkusuydu bilmiyordum. Ayrılma korkusu mu? Belki. Gerdek korkusunu siktir et zaten, kendimi hazırlamasaydım buraya kadar gelmezdik. Peki tam olarak ne korkusuydu bu. Nikah memurunun soruyu tekrarladığını işittiğimdeyse, ortamın bayağı gerilmiş olduğunu hissettim. Barış elini omuzuma koyarak iyi olup olmadığımı sorduktan sonra aniden "evet" diye bağırdım mikrofona doğru ve bir alkış koptu. Nikah memuru aynı soruyu Barış'a sorduktan sonra Barış, önce bana sonra nikah memuruna baktı. Bir an "hayır" dediği için ağzına herkesin ortasında sıçadım gelse de ardından toparlamıştı. "Deme şansım olmadığına göre evet!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şerefsiz || Anonim (TAMAMLANDI)
Mizah☢️YOĞUN ERGENLİK DÖNEMİNDE YAZILMIŞTIR.☢️ 0531...: Pardon? Bir şey soracaktım da. Kübra: Buyur. 0531...: Kalbinize giden yolu tarif edebilir misiniz? Kübra: Yanlış yazdın herhalde kardeş. 0531...: Kardeş deme, lazım olur :q Kübra: Ne? Kübra: Haaa...