56.

26.6K 1.6K 214
                                    

Aynısı değil ama, şuraya uyuyan bir Barış bırakıyorum.
***

Yarım saattir kadına yandan yandan kaçamak bakışlar atıyordum. Kadın, taş çatlasa otuzun başlarındaydı. Ama az önce, Barış'ın annesi olduğunu öğrenmiştim. Kafamda bir hesap yaptıktan sonra, sadece kadının genç göründüğüne kanaat kıldım.

Yamaç, yanımıza gelerek elindeki kahveleri bize uzattı. Gizem de gelmişti onunla beraber. Sanırım girişte karşılaşmışlardı. Gizem'e ufak bir baş selamı verip başımı tekrar yere eğdim.

"Adın Kübra'ydı sanırım?" Dedi kadın, sorarcasına.

"Evet, Kübra." Diye tekrar ettim.

"Barış senden çok bahsetti. Her arayışında adın geçerdi. Seviyor seni, hem de çok." Dedi.

"Söylemekten çekinmedi ki hiç."

"Sevgili misiniz?" Sorusuyla başımı kaldırıp kocaman gözlerle ona baktım.

"Yok, hayır. Sadece arkadaş." Dedim utana sıkıla. Doğrusu arkadaş bile değildik ama, Barış'a göre, ben onun helaliydim.

"Peki, onu seviyor musun?" Dedi gülümseyerek.

"Yani evet seviyorum. İyi bir arkadaş." Diyerek asıl anlamından kaçmaya çalıştım.

"O anlamda sormadığımı biliyorsun." Dedi. "Seviyorsun?" Dedi şaşkınca. Anladı işte. Ama anlayışlı bir kadına benziyordu. Anlaşabilirdik yani.

"O da seni çok seviyor." Dediğinde, benim cevap vermeme kalmadan, yoğun bakım ünitesinden Barış çıkarıldı. Hâlâ uyanmamıştı. Onu nereye götürüyorlardı ki?

Doktor yanımıza gelip konuşmaya başladı.

"Hastanın durumu gayet iyi. Normal odaya alınıyor."

Yüzüme bir sırıtış yerleştirip, onları takip ettik. Odaya girip uzun koltuğa oturup onu izlemeye başladım. Uyurken ne kadar tatlıydı öyle.

"Kim refakatçi kalacak?" Diye sordu hemşire.

Annesi kalacaktı tabii ki.

Ben ise okula diye çıkıp hastaneye gelecektim.

Gülsüm hanım abla, refakatçi işlemlerini tamamlamaya gittiğinde, Yamaç elinde bir poşet ile geldi.

"Ne o?" Diye sordum.

"Barış'ın eşyaları." Dedi. Elinden poşeti çekip kurtararak içini açtım ve çıkardığım iki telefona baktım. Birisi Barış'ın telefonuydu zaten. Diğeri ise Şerefsiz Barış'a aitti. Aklımın bir köşesine yazmıştım zaten. Hele bir iyileşsin o, anasından emdiği sütü burnundan getirecektim. Hemen Şerefsiz olarak mesaj attığı telefonu alıp ekranını açtım.

"Öğrendin galiba?" Dedi Yamaç, ensesini kaşıyarak.

"Evet." Dedim kinayeli bir şekilde.

Ekran kilidini kaydırarak açıp, WhatsApp'a girdim.

Aşk Kadın mı?

Yerim ben bu çocuğu.

Mesajlarda bakacak bir şey olmadığı için, telefonu tekrar poşete koydum.

"Bugün telefonu düşürmesinin sebebi sendin." Dedi. Tabi ya! Ben resmen ona onu sevdiğimi söylemiştim! "Sen onu sevdiğini söyleyince, heyecandan telefonu düşürdü." Dedi gülümseyerek.

"Bir dakika, Şerefsiz, Barış mı?" Dedi Gizem, şaşkınlık ile.

Başımla onaylayıp önüme döndüm.

"Ya ben kahvemi önceki yerde unuttum da, bana yenisini alıp gelir misiniz? Bir de tost, kaşarlı." Dedim ve ikisini de gönderip, Barış ile yalnız kaldım. Uzun uzun yüzünü izledikten sonra, ayağa kalkıp yanına gittim ve yanağını öptüm.

Dudakları çok güzel... ama o kadar da değil. Eski yerime geri oturup elini tuttum bu sefer. Ona fazla uzak değildi koltuk. Başımı kolunun yanına koyup gözlerimi kapattım.

Sen çok güzelsin Barış, çok...

Şerefsiz || Anonim (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin