71.

23K 1.4K 321
                                    

"Cipsler hazır değil mi?!" Diye bağırdım mutfaktaki Gizem'e. Annemler bu sabah  bizim memlekete, yani Konya'ya, bir akraba düğününe gitmişlerdi iki günlüğüne. Abim de arkadaşında kalacaktı. Bu iki günde de Gizem benimle kalacaktı.

"Hazır!" Diye seslenişinin ardından telefonuma normalden mesaj geldi.

Gönderen: Vizyonlu it
Odanın balkonuna çık.
(22:34)

Merakımı bastıramayıp odama girdim ve balkona çıktım. Aşağı bakınca, ateşten oluşmuş olan bir kalp ve kalbin içinde, elinde gitarıyla Barış duruyordu. Bana el sallayıp kalbin içinde oturur pozisyona geçti ve gitarını çalmaya başladı. Soner de arkasında keman çalıyordu. Bu müzik, Furkan Kızılay'ın Her şey senle şarkısına aitti. En sonunda şarkıya girdi.

"Sanki ilk baktığım gözlerdi, gözlerin.. Duyduğum en güzel şarkı, sesin.. sabah uyanmak artık başka, çok başka.. çünkü sabahlar artık senle hep senle.." derken tekrar müzik girdi ve nakarata girdi. "Her şey senle, ilk aşk belki senle.. senle senle, karışmak güzel senle.. her şey senle, hayaller güzel senle.. hayaller güzel senle." Yamaç da arkadan elektro gitar girmişti. Sonra Barış devam etti.

"Sanki ilk tuttuğum ellerdi ellerin, yağmur yağmur ıslak tenin.. gece ay ışığı artık başka, çok başka.. çünkü geceler artık senle, hep senle.." dedikten bir süre sonra tekrar nakarata girdi. "Her şey senle, ilk aşk belki senle.. senle senle, karışmak güzel senle.. her şey senle, hayaller güzel senle.. senle senle, hep senle.. her şey senle, ilk aşk belki senle.. senle senle, karışmak güze senle.. her şey senle hayaller güze senle.. hayaller güzel senle, senle senle karışmak güzel..." ve en sonunda şarkıyı bitirdi. İfadem yumuşamıştı, hatta gülümsüyordum. Ama bu onu affettiğim ya da ona inandığım anlamına gelmezdi.

"Sana tam olarak hissettiğim şey bu, Kübra. Senden başkasını sevmiyorum ve sevemem de. Emin ol senin gibi birinin duygularıyla oynayacak kadar karaktersiz değilim ben." Dedi Barış. Ona parmağımla bir dakika işareti yaparak içeri girdim ve yanımda şaşkınca aşağı bakan Gizem'i de peşimden sürükledim.

"Gizem, ketılda su ısıt." Dedim ve banyoya yöneldim. Bir klişeyi gerçekleştirecektim.

"Neden?" Diye sorusunu işittim. Ama sorduğu halde dediğimi uyguladığını anlamıştım. Banyodaki temizlik kovasını yarısından biraz fazla bir şekilde doldurup, ketılda kaynayan suyu da içine dökmüştüm. Çok üşümesin, yaralı sonuçta.

İçinde ılık su olan kovayı alıp balkona çıktım ve yere koyup önce bağırdım.

"Mahalleyi yakacaksın gerizekalı!" Dedim ve kovayı aşağı devirdim. O ise kaderine razıymış gibi, hiç hareket etmemişti. Bir süre sonra ayağa kalkıp bana baktı.

"Ya Rabbi şükür! Şu halime bak anasını satayım, sırılsıklam aşık olduk yine yaranamadık." Dedi işin eprisine kaçarak.

"Hadi canım uza." Diyerek son noktayı koydum fakat sonra sözümü değiştirdim. "Ya da uzama, yeter bu kadar. Yaylan sen. İkile ya da ne bileyim." Dedim ve saçımı savurup içeriye girdim. Gizem de peşimden gelip kapıyı kapattı.

"Sen ne yapıyorsun?" Dedi.

"Bitkisel hayata girdim kanka, hıyar gibi yaşıyorum." Dedim garip bir ifadeyle. "Hani bitkisel hayatta beyin çalışmaz ya, o bakımdan."

O ise, ah be gerizekalı, der gibi bakıp göz devirdi.

***
Aslında bir önceki bölüm final olacaktı ve ikinci kitap olacaktı ama kurgunun ağzına ederim diye yapmadım. Neyse, şarkı nasıl?

Şerefsiz || Anonim (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin