19 Eylül 2016
"Üzülme kanka, sana erkek mi yok?" Dedi Gizem, kendinden emin bir tavırla.
Başımı gömdüğüm kollarımın arasından kaldırıp ona baktım.
"Bana erkek yok Gizem, zaten Soner'in bana bakmayacağı da belliydi."
"Hep böyle diyorsun. Anasını satayım sen niye sevgilisi olanları sevmek zorundasın ki? Doğrusu Soner'in sevgilisi yok ama." Dedi.
"Ama kesin Sedef'i seviyor, Yamaç neden Sedef'in konusunu açsın ki öyle olmasa. Ayrıca görmedin mi gülümsediler birbirlerine."
"Biz de ayırırız canım. Sıkıntı yapma." Diyerek rahat bir tavırla konuştu.
"Sedefe bunu yapamam ben. O iyi bir kız ve herhangi bir kötülüğünü görmedim. Hem olsa bile, ben bunu yapabilecek kadar ne vicdansız ne de şerefsiz birisiyim."
"Tamam be yükselme hemen." Diyerek etrafına bakınmaya başladı.
"Hayır yani ben ona o kadar şiir yazayım o gitsin Sedef'i sevsin. Olacak iş mi?" Diye yakındım. Cidden ben neden hep başı bağlı erkekleri seviyordum?
Birden kantinin ortasından sesler yükselince herkes gibi bizim dikkatimiz de oraya yöneldi. Barış ve Berna tartışıyordu.
"Ne yani benimle çıktın diye senden ayrılmayacağımı falan mı sandın?!" Dedi Barış. "Ya da popüler olacağını falan, eğer öyleyse yanıldın seni kaşar!"
Gözlerim yuvalarından fırlayacaktı neredeyse. Birden Berna'nın önüne geçip onu Barış'a karşı savunasım gelmişti ama bunu gururuma yediremiyordum. Hangisinin haklı olduğunu da kestiremiyordum doğrusu. Ama yine de Barış'ın Berna'yı bu şekilde aşağılaması doğru değildi.
Berna'nın gözleri çoktan dolmuştu. Biraz da olsa acımıştım ona. En sonunda Berna ağlayarak kantini terk ettikten sonra Barış arkasından gülmeye başladı.
Yüzümü buruşturup ayağa kalktım ve kantinin diğer kapısından çıktım. Gizem de peşimden geliyordu zaten. Çıkarken de Barış'a küçümser bakışlar atmayı eksik etmemiştim. Soner nasıl bunun gibi biriyle arkadaş olabiliyordu?
***
Barış...
Berna'ya hak ettiğini verdikten sonra, tek başıma okuldan kaçmış ve adeta ilçe değiştirmiştim. Öğlenleri sakin olan bir park biliyordum. Kahrolmak için gayet sakin bir yerdi. Keşke orada yumruğu çaksaydım Bora'ya diye düşündüm. Ama iyiki Bora'ydı. Yamaç olsa daha da yıkılırdım diye düşünüyordum. Bora'ya pek kanım ısınmamıştı zaten. Soner de bunu hayatta yapmazdı zaten bana.
Başımı kaldırdıktan sonra, Kübra'yı karşımda görünce şaşırdım. O da mı kaçmıştı? Gözüm telefonun ekranındaki saate gidince, okul çıkış saatinin çoktan geçtiğini fark ettim.
Başımı tekrar kaldırıp Kübra'ya bakmaya başladım. Yere eğilmiş önündeki kediyi seviyordu. Sonra yanındaki poşetten biraz salam çıkarıp kedinin önüne attı. Sonra da kediyle konuşmaya başladı.
"Her anlamda aldatmak kötü bir şey değil mi? Şimdiye kadar sevgilim olmadığı için hiç aldatılmadım ama kandırma manasında çok aldatıldım. Siz hayvanlarda da oluyor mu böyle şeyler?" Dedi masumca. "Aman neyse. Benimki de soru ya."
Kediyi sevmeye devam edince yanına gitmek geldi içimden. Ama kantinden çıkarken bana attığı bakışı hâlâ unutamıyordum. Sahi, neden bu kadar umursuyordum?
Kendimi onun yanına giderken bulunca geri dönemeyeceğimi fark ettim. Çünkü beni görmüştü.
"N'aber?" Dedim gülümseyerek. Kaşlarını çattı.
"Sana ne?" Dedi kediyle konuştuğundan daha sert bir tonla. Dudaklarım şaşkınlık ile aralanırken kaşlarım da havalanmıştı.
Kedinin önüne birkaç salam parçası bıraktıktan sonra ayağa kalkıp arkasını döndü. Çok...kısaydı.
"Hey bekle!" Diyerek arkasından gittim.
"Ne var? Diyerek arkasını döndü. Savrulan saçlarının uçları yüzümün dibinden geçerken, saçlarının bal gibi koktuğunu fark ettim. Tatlı bir kokuydu. Kendisi gibi. Ve güzel.
"Şey... çok güzelsin." Derken buldum kendimi. Yanaklarım mı ısındı yoksa bana mı öyle geliyor?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şerefsiz || Anonim (TAMAMLANDI)
Hài hước☢️YOĞUN ERGENLİK DÖNEMİNDE YAZILMIŞTIR.☢️ 0531...: Pardon? Bir şey soracaktım da. Kübra: Buyur. 0531...: Kalbinize giden yolu tarif edebilir misiniz? Kübra: Yanlış yazdın herhalde kardeş. 0531...: Kardeş deme, lazım olur :q Kübra: Ne? Kübra: Haaa...