103. *Özel Bölüm*

19.6K 995 175
                                    

16 Eylül 2016...

Öğle arasında tostumu hunharca yerken kapının çarpılarak açılmasıyla içeriye üç kişi girdi.

Yamaç, Barış ve o.

"Yavaş be yavaş, babanın malı mı?!" Erkeklere atarlanmakta üstüme yok.

"Yo direkt benim malım, ama bakıyorum da sen de az mal değilsin." Diyerek arkalarından bir kız çıkageldi. Berna, benim taktığım lakap ile üçgen peynir. Hani tek kullanımlık.

"Biz ona Allah'ın kulu diyoruz canım, tabii senin inançlarını eleştiremem." Dedim. Bizim senedendi fakat bir üst sınıflar ile takılıyordu.

"Sen bana ne demeye çalışıyorsun?" Diyerek kaşlarını çattı.

"Diyorum ki, müslümanım diye geçiniyorsun, bir tek domuz eti yemiyorsun. Tabii yamyam değilsen kendi türünü yemezsin." Dedikten sonra, sınıftan bir destek bekliyordum ama yoktu işte.

"Baksana sen bana!" Diyerek elleriyle çenemden tutup parmaklarını yanaklarıma bastırdı.

"He gülüm?" Diyerek ukalalık yaptım.

"Sen benden korkmuyor musun?" Dedi şaşkınca.

"Neden korkayım? Sen de Allah'ın bir kulusun. Onun dışında, sırf havalı olmak için üst sınıflar ile takılan bir avuç gerizekalıdan birisisin." Az biraz tırsıyorum çaktırmayın.

Tam elini kaldırmış bana vuracakken bir el bileğini tuttu.

"Berna abartma." Dedi o.

"Soner bana dediklerini duymadın mı?" Dedi Berna. Soner demek.

Barış, elini Berna'nın beline dolayarak kendisine çekti ve elini Soner'den kurtardı.

"Tamam yeter çıkalım artık." Dedi Barış.

Onlar sınıftan çıkarken, Soner tekrar bana bakıp yanıma geldi ve, "Berna'ya bulaşmamaya çalış, sorunlu biraz." Diyerek diğerlerinin peşinden gitti.

***

Kapının çalması ile edebiyat dersi bölünmüş ve içeriye yine o ikili ve Soner gelmişti.

"Hocam misafir olarak alabilir misiniz bizi?" Dedi Barış.

"İyi gelin ama sessiz olun." Dedi İrem hoca. Sınıf mevcudu az olduğu için bazı sıralar boştu. Bizim çantamızı koyduğumuz arka sıraya, Yamaç ve Barış, bir arkadaki sıraya da Soner oturmuştu.

"Aranızda şiir yazan var mı çocuklar?" Dedi İrem hoca. Edebiyatın türlerini işliyorduk. Elimi kaldırarak kendimi belli ettim. İki tane vardı.

"İki tane şiirim var hocam." Dedim. Benimle beraber iki veya üç kişi de kaldırmıştı.

"Aklındaysa okur musun?" Dediğinde çantamdaki defterimi çıkarıp şiirimin olduğu kısmı açtım. Arkama döndüğüm için bir anda Barış ile göz göze gelmiştik. Hemen gözlerimi kaçırmıştım.

"Şiirimin adı Turuncu Gibi hocam." Diyerek okumaya başladım.

"Turuncu gibisin sevdiğim!
Sevmediğimi düşündüm seni,
Ama aslında seviyormuşum.
Sonradan fark ettim sevdiğimi...

Önce bir nefretim vardı sana karşı,
Meğer başka bir duyguymuş bu,
Aslında kıskanıyormuşum seni,
Hem de deli gibi.

Turuncu gibisin sevdiğim!
Bana yakışmadığını düşünüyordum aslında
Affet beni,
Aslında ben layık değilim sana.

Turuncu gibisin sen,
Gökkuşağında ikinci renksin
Benimse neredeyse tek rengim oldun çoktan
Dikkat et, kimse seni öğrenmesin.

Turuncusun, çünkü farklısın
Bir tonun yok,
Hep aynısın.
Benzerliğe karşısın,
Bana kalırsa bana kalmalısın."

Şiirimin bitmesiyle sınıfın beni alkışlamaya başlaması bir olmuştu. Gülümseyip, defterin kapağını kapattım. Kime yazdın soruları yağmaya başlamıştı ama, bir şiiri yazmak için birisi olmasına gerek yoktu. O birini, kafanda sen bile hayal edebiliyordun. Ben kafamdaki hayale, o erkeğe yazmıştım bunu. Ama o hayalimdeki erkek gerçekleşecek miydi, orası da meçhuldü.

Şerefsiz || Anonim (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin