Barış...
"Oğlum sakin ol!" Diye bağıran anneme aldırmadan elimdeki ayakkabıyı Yamaç'a attım. Aynı zamanda hakaret ediyordum. Tabii annem kızacak diye küfür de edemiyordum.
Ardından Tuana seslenmişti. Abi! Yamaç abi çikolataları da aşırmış!" Evet aynen tahmin ettiğiniz gibi, Tuana benim küçük kardeşim. Başıma bela olan üçüncü kadın. Hayat beni kıskançlığa itiyor ben ne yapayım? Tuana da iyice büyümüştü ve şu an sekiz yaşındaydı cimcime. Gözlerini, aynı benim gibi, annemden almıştı. Beyaz tenli ve koyu kahverengi saçlıydı. Onu gördükçe aklıma, Kübra ile olacak çocuğumuz geliyordu. Yamaç ile neden kapıştığımıza gelirsek, jöleyi saçıma fazla sürmüştü ve inek yalamışa dönmüştüm.
Annem bana seslendi.
"Barış sen de git saçını yıka, ve kendin yap saçını. Yamaç'a bırakırsan geç kalacağız vallahi." Dedi. "Yamaç sende hemen çikolataların yenisini al gel, onu da aşırırsan vallahi bozuşuruz."
Hemen banyoya gittim ve üzerim ıslanmasın diye atletime kadar çıkarttım üzerimi. Sonra da saçımı yıkamaya başladım. Telaşın sebebine de gelirsek, Kübra'yı istemeye gidecektik. Zaman hemencecik akıp gitmişti.
Kübra en çok istediği olan hukuk bölümünü kazanamamıştı belki ama diğer istediği bölüm olan psikolojiyi gayet başarılı bir şekilde bitirmişti. Ben ise zaten bir idealim olmadığı için babamın sözünü dinlemiştim ve iktisat okumuştum. Şirketin başına geçmemi istiyordu en başından beri. Ben de şu an geçme aşamasındaydım. Saçımı yıkamayı bitirdikten sonra, saç kurutma makinesiyle hızla kurutup şekil verdim ve jöle ile uğraşmadan saç spreyi sıktım. Üzerimi de geri giyinmiştim. Hepimize o kadar heyecan basmıştı ki hiçbirimiz ne yapacağımızı bilmiyorduk. Elimiz ayağımız birbirine dolanmıştı.
Banyodan çıktıktan sonra her tarafı daha bir sakin buldum. Çünkü Yamaç ortalıkta yoktu. Birden çiçekleri kontrol etme gereği duymuştum. Onları da yiyebilirdi Yamaç, ondan her şey beklenirdi. Kübra'nın en sevdiği çiçek olan beyaz güllerden almıştık. Gerçekten çok güzel duruyorlardı. Kübra gibi, sade ve güzel.
Yamaçlar'a gelirsek. Yamaç bizi şaşırtmış ve aynı anda iki bölüm okumuştu, birisi bilgisayar mühendisliği diğeri ise işletme. Ne iş yapacaktı belli değildi. Ama bir ara babam onu şirkette işe almak istediğini söylemişti. Gizem ise Halkla ilişkiler okumuştu. Ve bizim bildiğimiz holdinglerden birinde işe girmişti. Kübra ise kısa bir süre için bizim holding de danışman olmuştu. Tecrübesiz olduğu için birçok kişi onu onaylamamıştı ama kendinden eminliği ile herkesi göt etmişti açıkçası.
Nişanı aile arasında istediği için, sadece iki amcası ile aileleri, dedeleri ile babaannesi ve anneannesi, babasının iki tane kardeş akrabası olacaktı. Biz ise yavru köpek bakışları atar gibi beş kişi gidecektik.
Bir an yüzük kutusunu çiçek buketinin yanında göremeyince telaşla etrafa bakındım. Tuana'nın elinde görünce biraz rahatlasam da hemen yanına gidip aldım. Yüzüğü parmağında deniyordu.
"Sen evlenmek için daha küçüksün cadı." Dedim ve parmağındaki yüzüğü de alıp elimdeki kutuya yerleştirdim.
"Ya abi! Sen bu gidişle beni evlendirmezsin de." Diyerek kollarını kavuşturdu.
"Evlendirmem tabii, elin serserisinin benim kardeşimle ne işi var?" Dedim.
"Kübra yengemin senin gibi bir serseriyle ne işi var o zaman?" Diye laf soktu bana.
"Dil de olmuş papuç gibi. Dilini uzatacağına boyunu uzat sen." Diyerek yüzük kutusunu ceketimin iç cebine koydum.
"Çikolatalar geldi." Diye seslenen Yamaç'a çevirdim başımı. "Tabii parası,bir yerlerime girdi ama neyse." Diye devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şerefsiz || Anonim (TAMAMLANDI)
Humor☢️YOĞUN ERGENLİK DÖNEMİNDE YAZILMIŞTIR.☢️ 0531...: Pardon? Bir şey soracaktım da. Kübra: Buyur. 0531...: Kalbinize giden yolu tarif edebilir misiniz? Kübra: Yanlış yazdın herhalde kardeş. 0531...: Kardeş deme, lazım olur :q Kübra: Ne? Kübra: Haaa...