42.

26K 1.6K 688
                                    

Allah'ım lütfen yardım et de kurtulayım bu ihanetten! Derken, aniden karnıma giren sancıyla bir küfür ettim. Bunu kastetmemiştim!

Kasıldığımı fark eden Barış, başını kaldırıp, çatık kaşlarıyla bana baktı.

"Ne oldu?"

"Karnım ağrımaya başladı," yalan söylemedim. "Sanırım oturmalıyım." Diyerek ondan ayrıldım ve kenarıdaki koltuklardan birine oturdum. Buradan sağsalim çıkarsam iyiye işaretti. Aksi halde rezil olabilirdim. Barış da yanıma oturup endişeyle bana baktı.

"Şey, sen şu kızların olduğu şeyden mi oldun yoksa?" Dedi elini ensesine atıp. Ve yanakları da pembeleşmişti. Vay canına, utanan bir erkek!

Ona kötü bakışlar atıp elimi karnıma bastırdım. Sanırım en iyi çözüm, ağrı kesici olacaktı.

"Bana ağrı kesici bulur musun?" Dedim Barış'a.

"Hemen." Diyerek ayağa kalktı ve rastgele bir yere gitti.

O gittikten bir süre sonra bana doğru yürüyen Baran'ı gördüm.

"İyi misin? Pek iyi görünmüyorsun da." Dedi dibimde durarak.

"Pek sayılmaz." Dedim anonim adayıma.

"Neren acıyor? Öpeyim de geçsin." Dedi pişkince. Dediği şey iğrenmeme sebep olurken, beni cevap vermekten kurtaran kişi Barış olmuştu.

"Gerek yok, ben öptüm. Geçer birazdan."

Onun dediğine iyice sinir olurken, canım acıdığı için onu dövememek daha da sinirime gitmişti.

"Neyse, görüşürüz." Dedi ve el sallayıp uzaklaştı.

"Kıracak ben o eli, az kaldı." Dedi Barış, dişlerini sıkarak. Sonra başını bana çevirip hafifçe gülümsedi.

"Güzelim, al. Soner'in ablasına sordum, bunun iyi geleceğini söyledi. Eğer başka bir sorun olursa ona gidebileceğini söyledi ama anlamadım."

"Ben anladım, boş ver." Dedim ve elindeki hap kutusunu alıp içinden bir tane çıkardım ve açıp ağzıma attıktan sonra, Barış'ın elinde, bana uzattığı suyu alıp hapı yuttum.

"Teşekkür ederim." Dedim kuru bir sesle ve arkama yaslandım.

"Baran'dan uzak dur." Derken o da arkasına yaslanmıştı. "O piç, kullanır ve atar. Duygularınla oynamasından korkuyorum. Seni üzer."

"Sen, senin beni üzmeyeceğinin garantisini mi veriyorsun ki?" Dedim ona yandan bakarak.

"Seni isteyerek üzersem eğer var ya, koyayım dizine, kır kafamı." Dedi ciddiyetle.

"Sen hele o kafanı dizime koy, bak nasıl kırıyorum." Dedim tehditkar bir şekilde.

"Ben farklı bir şey mi söyledim?" Dedi gülerek. Koluna bir yumruk atıp bakışlarımı başka yöne çevirdim. Romantik müzik bitmişti ve herkes çalmaya başlayan hareketli müzikte dans ediyordu.

Gizemler de bize doğru geliyordu.

"Kübra, ne oldu?" Dedi dibimde biterek.

"Anavatan kan ağlıyor." Diyerek durumu belirttim. Bu bizim aramızda bir tür şifreydi. Barış ve Yamaç'ın da anlamadığı da, her hallerinden belli oluyordu.

***

"İyiki doğdun, Soner. İyiki doğdun, Soner..." söylenen klasik şarkıya ben de eşlik ederken, Soner'in pastanın üzerindeki mumları, sevgilisi Sedef ile beraber üflemesiyle bir alkış tufanı koptu.

En çok da bunu seviyordum işte, pasta!

Soner ve Sedef hakkında çok dedikodu dolaşıyordu. Bu dedikoduların ana sebebi ise, Sedef'in albino olmasıydı.

Bir süre sonra dağıtılan pastalar ile, mutluluğuma engel olamadım. Benim dilimim geldiğinde hemen yemeye başladım. Ağzımın kenarlarının, çikolata olduğuna emindim. Telefonuma gelen mesaj ile, psta yemeyi bırakıp, mesaja baktım.

Şerefsiz: Senin için bir dilim pasta daha bıraktım masanın altına. Yersin ;)

Şerefsiz || Anonim (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin