"Ay yine çok güzel oldun sıpa." Dedi Gizem. "Bindallı da çok yakıştı sana."
Evet kına gecesinin başlamasına az kalmıştı. Gizemler bizden sonra nişanlansalar da bizden önce kına gecesi yapmışlardı. Kısmetse çifte nikah yapacaktık. Şaka maka nikah da yaklaşıyordu. Acaba Barış'ın, ona her kötü davrandığımda artı koyduğu not defteri duruyor muydu?
Her türlü çok pis düdükleneceksin, defter olmasa da olur.
İç sesime aldırmamaya çalıştım ama olmuyordu. Haklıydı! Ah Barış, aklıma neler sokuyorsun ya! Biz kına gecesi yaparken, onlar da bekarlığa veda yapacaktı. Dansöz çağırmalarına, Gizem ne kadar karşı çıksa da, izin vermiştim. Ama şartlarım vardı tabii. Bir kere dansöze dokunmak ve para yapıştırmak kesinlikle yoktu. Sadece uzaktan izleyeceklerdi. Başka kız çağırmak da yoktu. Sadece erkek olacaktı, dansöz dışında. Derin bir nefes alıp aynada kendime baktım. Yakında evli bir kadın olacaktım. Daha kendime bakamayan, kendi odasını toplamaya üşenen ben, evimin hanımı olacaktım. Vay anasını sayın seyirciler, zaman ne çabuk geçiyordu.
Sonunda gece başlamıştı. Biz ise farklı bir giriş yapacaktık. Kına yakılması için Barış bir süre burada olacaktı. Biz de ona gösteri olsun diye bir şarkıyla giriş yapacaktık. Üniversiteden iki, liseden üç kızı da çağırmıştık. Onlar benim nedimelerim olacaktı. Uçtu uçtu şarkısıyla giriş yapacaktık.
En sonunda bizim sıramız gelmişti, diğer kızlar ellerinde tef ile giriş yapacaktı. Ben ise testi ile. Adettendi sonuçta. Testinin içinde bozuk paralar vardı. Girişte hepimiz dizilmiştik, ben öndeydim. Şarkı çalmaya başlayınca testiyi bir sağa bir sola götürerek, oynar gibi yürümeye başlamıştım. Kızlar da arkamdan geliyordu. Barış ortadaki iki sandalyeden birinde oturuyordu ve gelen beni izliyordu. Bir süre sandalyelerin etrafında daire oluşturup döndük. Sonra bir süre sonra dönmeyi bırakıp olduğumuz yerde dans ettik. Şarkının sözlerinden dolayı Barış sırıtıyordu. Dans bittiğinde testiyi kırdım ve testinin başına üşüşen çocukları izledim. Sonra ben de Barış'ın yanındaki yerimi aldım. Yüksek yüksek tepelere şarkısı çalmaya başlayınca bütün kadınlar etrafımda dönmeye başladılar. Kına tepsisi Gizem'in elindeydi. Kınayı elimin içine babaannem sürecekti. Bir süre etrafta döndükten sonra yüzüme kapattıkları tülü açıp yüzüme baktılar.
"Ağlamıyor bu gelin!" Diye bağırdı Gizem. Bu sefer de kınayı getir aney çalmaya başlayınca onları daha fazla uğraştırmamak için kendimi ağlamaya zorladım. En sonunda birkaç damla gözümden düştü. Yüzümü açıp baktıktan sonra babaannemi çağırdılar avucuma kına sürmesi için. Fakat adet gereği ben avucumu açmayacaktım ve Gülsüm annem de avucuma altın koyacaktı. Dediklerim teker teker olduktan sonra Gülsüm anneme seslendiler ve o da gelip avucuma altın koydu. Büyük altını görünce gözlerim kocaman oldu. Gizem kulağıma eğilip fısıldadı.
"Alış alış, zengin aileye gelin gidiyorsun." Dedi. Ardından iki avucuma da kına sürdükten sonra benim ellerime tülden eldiven geçirdikten sonra barışın da serçe parmağına sürdüler kınayı. Ondan sonra Barış erkeklerin olduğu yere gitti ve bizim kız kıza eğlencemiz başladı. Bayağı bir oynamıştık. Gece en sonunda bitmişti ve herkes evlerine gidiyordu. Bugün Gizem bizde kalacaktı. Üzerimdeki herşeyi çıkarmış, makyajımı silmiş ve duş almıştım. Odama girdikten sonra Gizem de bir duş alıp geldikten sonra ikimiz de pijamalarımız ile oturuyorduk. Çiğdem ve cipsi unutmamıştık tabii.
"Ulan ne çabuk geçti yıllar, daha dün lisedeydik." Dedi Gizem hüzünlü bir şekilde.
"En güzel yıllarımdı. Yaşlanıyoruz şimdi. Evlenince hiçbir heyecan kalmayacak." Dedim ben de dudak büzerek.
"Sen öyle san. Çocukları annemlere ya da Gülsüm ablaya bırakır, sonra bir yazlığa ya da otele tatile gider liseli gençler gibi koparız. Ailelerimiz lise de izin vermemiş olabilir ama acısını şimdi çıkartacağız. Nasılsa ailelerimizin tabiriyle, başımızda kocalarımız olacak." Dedi.
"Olsun, ben yine de lise yıllarımı özleyeceğim. Daha bir mutluyduk o zamanlar, gençtik. Şimdi ise bilmem kaç çocuğun sorumluluğunu alacağız. Eğer kız olursa zaten, Barış beni bırakıp bütün zamanını ona ayıracak. Ama oğlan olursa beni kendi oğlundan bile kıskanır o." Dedim.
"Bence çocuklarımızı beşik kertmesi yapmalıyız." Dedi Gizem de.
"Saçmalama! Böyle birşey mümkün değil. Belki birbirlerine karşı birşey hissetmeyecekler. Kusura bakma ama olmaz." Diyerek karşı çıktım.
"İyi be. Ama göreceksin, olacaklar. Allah'ım lütfen çocuğumuz tipini babasından zekasını benden alsın." Diye dua etti Gizem. Ben ise ona kahkaha attım. Sonra ben de dua etmeye başladım.
"Allah'ım lütfen çocuğum zekasını babasından, mantığını benden, gözlerini yine babasından alsın. Amin." Dedim ve ellerimin içini yüzüme sürdüm.
"O değil de ikimizin de çocukları taş olacak be. Bir kere malzeme sağlam." Dedi Gizem. Ben yine güldüm. O sırada penceremin camı tıklandı. İkimiz de şaşırsak da gidip pencereyi açtık. Gelenler Barış ve Yamaç idi.
"Sizin partide olmanız gerekmiyor muydu?" Dedim.
"Sıkıldık biz de sizin yanınıza gelelim dedik." Dedi Barış.
"Akıllı sevgilim benim." Dedim ve kollarımı boynuna doladım.
"Yarın gün almaya gideceğiz, aklında değil mi?" Diye sordu Bana.
"Aklımda." Dedim ve ayrıldım ondan. "Çifte nikah, değil mi?" Diyerek baktım üçünün de yüzüne. Başlarıyla beni onaylayınca gülümsedim.
"Sizin aklınızda bir gün var mı kızlar." Dedi Yamaç.
"Aslında benim var, sizin için sorun olmazsa tabii?" Dedim. Sorun olmayacağını belirterek söylememi beklediler. "Sekiz Kasım." Dedim.
"Neden son baharsa istiyorsun? Ve neden sekiz kasım?" Diye sordu Barış.
"Neden sekiz Kasım olduğunu daha sonra söyleyeceğim, ama neden son bahar olduğuna gelirsek, hem sekiz Kasım ile alakalı hem yazın sıcak olurdu. Terlemek istemedim. Size de uyarsa o gün olsun." Dedim.
"Bana uyar." Dedi Barış. Ardından Yamaç konuştu. "Benim için fark etmez, Gizem nasıl isterse." Diyerek topu Gizem'e attı.
"Tamam olur." Dedi Gizem de. "Ama balayı için kar ile oynayabileceğimiz bir yere gidelim. Mesela Uludağ gibi ama yurt dışı versiyonuna."
Hepimiz onu onayladıktan, biraz daha konuşup, öpüşüp koklaştıktan sonra çocuklar gittiler ve biz de pencereyi kapatıp yerimize geri oturduk.
"Hemen söylüyorsun bana, neden sekiz Kasım?" Dedi Gizem. Ona da söyleyecektim tabii. Utana sıkıla da olsa..
"Ya şimdi, hani Barış'ın doğum günü dokuz kasım ya?" Dedikten sonra Gizem konuştu.
"O zaman neden dokuz Kasım değil?" Dedi sabırsızca.
"Ya bir dinle. İşte Barış sekiz Kasım'ı dokuz Kasım'a bağlayan gecede doğmuş. Tam on iki de. Sekiz kasımda nikah olacak. Tabii nikahtan sonra yola çıkacağız balayı için. Hani gece şey olacak ya?" Dedim. İyice utanmaya başlamıştım. Gizem omuzuma vurarak gülmeye başladı. "Kız sen onun doğduğu gece onun olmak istiyorsun!" Dedi. Ellerimle yüzümü kapatmıştım utançtan.
"Kız utanma. Acaba ben de Yamaç'ın doğum gününe kadar mı beklesem o iş için." Dedi düşünür pozisyona girerek. "Yamaç'ın doğum günü ne zamandı ki?" Dedim.
"Yirmi sekiz Şubat." Diye cevap verdi. "İyi yirmi dokuz Şubat değil en azından, dört yılda bir kutlamıyor. Ama çocuğu da dört ay bekletmezsin be." Dedim.
"Tamam tamam, acıdım şu an. O da sağlıklı bir erkek sonuçta." Diyerek güldü.
"Yeter artık, kapatalım konuyu. Yoksa Barış kıpkırmızı bir domatesle evlenmek zorunda kalacak." Diyersk güldüm.
Gece biraz daha sohbet etmiş ve uyumuştuk. Bu gün de bitmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şerefsiz || Anonim (TAMAMLANDI)
Comédie☢️YOĞUN ERGENLİK DÖNEMİNDE YAZILMIŞTIR.☢️ 0531...: Pardon? Bir şey soracaktım da. Kübra: Buyur. 0531...: Kalbinize giden yolu tarif edebilir misiniz? Kübra: Yanlış yazdın herhalde kardeş. 0531...: Kardeş deme, lazım olur :q Kübra: Ne? Kübra: Haaa...