Yukarıda Soner var.
Bir ayrılık mektubu yazamam belki, ama unutma sevgilim; bırak senin üstüne gül, başka koku haram bana. Çok seven kaybeder mutlaka. Ben kaybettim her şeyi, sen de kaybedeceksin beni. Tabii seviyorsan... evet saçma bir iddiaya girdim belki, ama vazgeçtim sonra. Dedim ki kendi kendime; nasıl böyle bir şey yapabilirim senin gibi iyi birisine? Ama anlaşılıyor yeni olduğun, sevme işlerinde. Daha acemisin, ben ise çok güzel sevdiğimi düşünüyorum seni. Hoşça kal sevgilim, görüşürüz İsrafil nefesinin değdiği surdan sonra.
Not: Vahşet görmek istersen okula gel.
Mektubu okuduktan sonra kağıdı ıslatan gözyaşlarımı durdurmaya bile çalışmadan, mektubu bana veren Soner'e baktım. Mektubu vermeden önce, Barış'ın benden sonra değiştiğini anlatmıştı. Dediği şeylerden sonra, şimdiye kadar Barış'a çok haksızlık yaptığımı fark ettim. Fazla naz yapmıştım. Eh fazla naz da aşık usandırırdı. Görmemiş gibi davranmıştım. Görmüş müydüm ki.
"Barış neden bahsediyor?" Dedim Soner'e bakarak. Beni parka çağırıp acil olduğunu söyledikten sonra hemen gelmiştim.
"Annesiyle babası yine kavga etmiş, babası annesine kızmış ve Barış'ı okuması için yurtdışına göndereceğini söylemiş. Her şey onun için üst üste geldi. Kübra, Barış intihar edecek." Demesiyle hızla ayağa kalktım.
"O yüzden mi okula gel dedi!?" Diye bağırdım. Hızla parktan çıkıp otobüs durağına koştum. Soner de arkamdan geliyordu.
Okula geldiğimizde, bahçede bir kalabalık olduğunu gördüm. Polis arabaları ve ambulans da vardı. Bir tane bez gibi bir şey germişlerdi. Tepeye baktığımda ise, Barış okulun çatısından aşağı bakıyordu. Koşarak okulun içine girdim ve merdivenlerden çatıya çıkmaya başladım. Bugün doğum günüydü. Ne yani, doğum günü ölüm günü mü olacaktı? Nefes nefese kalsam da pes etmeden çayıya çıktım. Arkasından baktım.
"Barış!" Dedim. Arkasını dönüp bana baktı. Kaşları kalktı.
"Lütfen yapma Barış." Ağlıyordum işte. Yürüyerek ona yaklaştım. "Bak sen atlarsan ben de arkandan atlarım." Diye tehdit ettim. Yanıma geldi ve bir elini sol yanağıma koyup okşamaya başladı.
"Affettin mi beni?" Dedi. Başımı sallayarak onayladım. Yüzünü yüzüne yaklaştırıp dudaklarını dudaklarıma değdirdi ve öpmeye başladı. Annesinin bizi bastığı günü saymazsak ilk öpüşmemizdi. İki elimi de yanaklarına koyarak karşılık verdim. Benden ayrılıp nefes nefese kaldıktan sonra kızardığımı hissettim. Onun dudaklarında ise bir gülümseme peyda olmuştu. Kollarını bana sararak sıkıca sarıldı.
"En başından blöf yaptığımı söylesem ne dersin?" Demesiyle kolları arasında ayrılmak için çırpınmaya başladım.
"Ya gerizekalı! Ne kadar korktum haberin var mı?!" Diyerek ona vurmaya başladım.
"Babamın beni yurtdışında göndermesini engellemek için yapıyorum," dedi ellerimi elleriyle tutarak. "Yoksa ben seni, hemen başına üşüşecek pezevenklerin eline bırakır mıyım kızım?!" Diyerek yalandan çattı kaşlarını.
"İyi tamam." Dedim ve gözyaşlarımı silmeye başladım.
***
Hepimiz kahkaha atarken Gizem konuşmaya başladı.
"Babam tilkiyse ben de kuyruğuyum, diyorsun ha Barış?"
"Tabii kızım. Benim yapmadığım bir şey varsa o da bilmediğimdendir, öğrenirsem onu da yaparım." Diye konuştu Barış. Kolunu arkama atıp beni daha da kendine çekti. Babası göndermemeye ikna olmuştu. Ama annesini çok üzmüştü. Başımı göğüsüne yaslayıp elimi beline sardım ben de.
"Sana da aşk olsun Soner, Barış'a uydun ya." Diyerek yalandan kızdım.
"Hiç bakma bana, Barış'a hayır demek imkansız." Diyerek bahane sundu.
"Barış, özür dilerim." Dedim gülmeyi bırakıp.
"Neden?" Diye sordu.
"Seni üzdüğüm için." Dedim ve dudağına bir buse kondurduktan sonra, bizimkilerin 'ooo' sesleri ile daha da sarıldım sevgilime.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şerefsiz || Anonim (TAMAMLANDI)
Humor☢️YOĞUN ERGENLİK DÖNEMİNDE YAZILMIŞTIR.☢️ 0531...: Pardon? Bir şey soracaktım da. Kübra: Buyur. 0531...: Kalbinize giden yolu tarif edebilir misiniz? Kübra: Yanlış yazdın herhalde kardeş. 0531...: Kardeş deme, lazım olur :q Kübra: Ne? Kübra: Haaa...