1.●AJAN●

18.6K 466 340
                                    

Buraya başlama tarihinizi yazınız lütfen.

Bismillahirrahmanirrahim...

●●●●●●●●●●●

Ağzına kadar dolu büyük kâsenin içine elimi daldırıp bir avuç dolusu beyaz ve sarı renklere bezenmiş mısırı pembe dudaklarımın arasından ağzıma attım. Dişlerimin arasına giren mısırın patlamamış sarı kısımlarını dilimle temizleyip orta sehpadaki çay dolu bardağın kulpunu yağdan dolayı kaygan parmaklarımla tutmaya çabaladım. Mısır yüzünden parmak uçlarım yağlı ve bol tuzlu hale gelmişti. Gözlerimle etrafta peçete arayışına girmiş, bir yandan da TV de canlanan filme odaklanmıştım.

Türk sinemasının efsane aşk senaryoları sanırım bana göre değildi. En basiti çok çabuk aşık oluyorlardı. Benim birine aşık olmam için o kişinin içindeki çocuğa sevdalanmam gerekirdi. Gerçi bu Yunan tanrılarına benzeyen oyuncular, benimde karşıma çıksaydı filimdeki kızdan daha evvel aşk duygusuna ev sahipliği yapabilirdim.

Kucağımdaki örtü ve kâseyi büyük bir itinayla kenara iteleyip kalktım yerimden. Ameliyata gitmek üzere olan doktor gibi yağlı ellerimi havaya kaldırıp o şekilde mutfağa giderek bulaşık deterjanıyla yıkadım ellerimi. Yanıma da birkaç peçete alıp oturma odasına geri giderek filime kaldığım yerden devam ettim. Yakışıklı, komik çocuk: erkek Fatma, güzel kız ve çekişmeli romantik komedi. Can sıkıntısından filmi kapatmadan bitene kadar izledim. İnsan böyle toz pembe kurgular izleyince kendi hayatının ne kadar monoton olduğunu düşünmeden edemiyor doğrusu. Mesela ben, hayatım olduğundan fazla sıradandı. Resmen iyi yemek yiyebilmek için para kazanıyordum. Çocukluğumdan beri bu böyleydi. İyi bir barınak, sağlıklı bir yaşam ve enfes yemekler, bunlardan farklı bir düzenim yoktu. Sabah uyanır, kahvaltımı geç uyandığım için yapamadan işin yolunu tutardım. İstanbul Emniyet Müdürlüğünde komiserdim. Yeni terfi almış, işinden başka bir şeyle meşgul olmayan sıradan bir genç kız. Genç kız dediğime bakmayın, ruhumu elinde bastonuyla gezerken görüyorum çoğunlukla. Hayattan zevk alamayan bir çocukluk geçirdiğimden, olgun olmayı erken yaşta öğrenmiştim ne yazık ki. Çocukken büyük yük taşıyınca gençliğimi hayalet bir ruh dolandırıyordu. Sorsalar sadece 26 yaşında genç bir kızım.

Kahverengi ve siyah karışımı saçlarımı tepeden toplayıp elimi saçımda beklettim. Her zaman ki gibi yine saç tokamı kaybetmiştim. Bu zamana kadar kaybettiğim tokalarım bir araya gelse, kesin bir tuhafiyeci açabilecek hale gelirdim. Koltuğu göz ucumla bakıp sırra kadem basan tokamın arkasından derin bir of çekerek elim saçımda bir vaziyette TV ünitesinin yanına gittim. Neyse ki bana yardım edebilecek kalemim vardı. Kitaplık bölmesi olan ünitenin üzerinden kalemi alıp saçımın arasından geçirerek toparladım.

Ev arkadaşım, Melis hâlâ emniyette olduğundan yalnız kalmıştım. Ve her günün aksine bu gün ev oldukça sıkıcıydı.

Yastığın altına gizlenmiş büyük telefonumu elime alıp ana ekranda ki mesaja baktım. Emniyet müdürü yardımcısı, Yavuz Bey bir kez aramış, bir kezde mesaj atmıştı. Telefonum sessizde olduğu için duymamıştım aradığını. Yüz tanımayla şifreyi girip mesajı büyükleterek okudum. Akşam saat dokuzda önemli bir toplantı olduğunu ve benimde gitmem gerektiğini mesajda resmi bir şekilde dile getirmişti. Ve ben, bir saat önce atılmış bu mesajı yeni görüyordum. Hay aksi. Dokuza beş vardı. Yerimden hızla kalkarak odama gidip, üzerimdeki pijamalardan uçak hızıyla sıyrıldım. Dolabımdan rastgele pantolon ve gömlek alıp ütülerini bozmamaya özen göstererek giyindim. Gömleğimin düğmelerini kapatırken bir yandan da odamdan çıkıp antreye doğru gitmekle meşguldüm. Çantamı vestiyerden alıp içine telefonumu ve cüzdanımı koyarak evden çıktım. Sadece beş dakika da hazırlanmıştım. Emniyetin de yakın olduğunu varsayarsak fazla geç kalmış sayılmazdım.

KIRMIZI | AJAN #TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin