"Heval geç şöyle! "
Mağaranın ardından başka sandık getirenlere sinirle bağırdı sakalı, pisliği karışmış adam:
"Düzgün tutsanıza oğlum! Bana bakın atarım sizi uçurumdan aşağı duydunuz mu la?(!)"
İtişe kakışa silah sandıkları taşıyan adamlara bağırırken yırtık cebindeki mavi renkte kirli telefonu çıkardı.
Sıkıntıyla nefesini verip düzlükte bir iki adım attıktan sonra telefonu kulağına tutup:"Alo. Mühimmatlar hazırdır.
"..."
" Asker gelmeden iki araba yollayın, bu iş çok ses getirecak."
************************************
"Saat 02.00 suları...""Selamün aleyküm Türkiye'm.Ben Fırat. Burası Hakkari yüksek ova. Bilirsiniz terörist çoktur bu dağlarda. Mesala şu 100 metre uzağımdaki tümseğe tüneyen kalleş gibi çok kişi namlumdaki merminin tadına bakmıştır."
"..."
"Şuan sıcacık yatağınızda sıcacık kahvenizle okuyorsunuz değilmi anlattıklarımı?"
"Evet.Bağrımı dayadığım taş bumbuz. Tetiğine dokunduğum tüfekte. Yani hiç bir şey sizin sıcak evlerinizde sıcacık odalarınızdaki gibi değil..."
"Bazılarının medeniyet diye çıkardığı pürüzleri namludaki adaletle yok ediyoruz. Hem bu iş sevda işidir her yiğidin harcıda değil yani. Çok şey var geride bıraktığın, seni bekleyen çok sey... Sıcak bir yuvan, sıcak bir sofran. Kısaca her şeyin."
Gidipte dönmeyenler adına...
*
Gecenin keskin karanlığında bağrımı dayadığım soğuk taşı hissederken derin bir nefes aldım. Çok iyi gizlenmişti.. Bu iki kayanın arası ve kamuflajım kusursuzdu. Hâlâ telefonda konuşması süren adamı hedef aldım. Dürbünü ayarlayıp susturucuyu hafifçe düzelttikten sonra elimi tetiğe yerleştirdim ve nefesimi tutup ateşledim. Merminin çıkışı kulaklarıma bayram ettiriyordu. Hainin telefonunu delip girmişti beynine. Zevkle sırıttım leşi yere serilince.
Sandık taşıyan köpekler hızla leşin başına toplanmış kol bacak kavrayıp içeri götürmeye çalışıyordu. Sağ koldan tutanı anında indirirken neye uğradığını şaşıran soldakinide yalnız kalmasın diye peşlerinden yolladım.
Dürbünden başımı kaldırıp baktığımda ortalıkta hala durumu fark eden yoktu."Avanaklar...."
Bir tanesi mağaranın arkasından koşarak geldi. Hemen yerimi aldım. Ben hedef alırken onlar yerdeki adamları ölmüşmü diye kontrol ediyorlardı. Birisi cebine sarıldı telaşla. Belliki destek çağıracaktı. Kalkıp gitmeyi düşünsemde bu gece uyuyamazdım kökünü gebertmeden. Telaş içinde kalmıştı teröristin biri. Cebinden bir türlü çıkaramıyordu telefonu. Tekrar hedefime odaklanırken derin bir nefes vererek:
"Azrailin gelir kendi..."
İkinci mermi de yuvasından çıktığında vurulup bir adımlık uzağındaki uçurumdan düştü.
"Ne ağa der,ne efendi."
Kesik bir gülümseme attım buna. Diğer itin ayaklarının bağı çözülmüş, arkadaşının vurulmasıyla sendeleyip kalmıştı.
"Koçum benim."
Peş peşe bir kaç adamı daha indirdim. Vuruldukça bir araya toplanmakta köstebeklere yakışır olmalı.
Dürbünü iyice yaklaştırıp beş dakika kadar bir süre mağaranın çevresini göz hapsine aldım. Kimse kalmamıştı başka. Hızla menzilimden kalkıp dikkatli ve emin adımlarla indim yanlarına. Hainlerin leşlerine iyice yaklaştım. İlk vurduğum adamın yüzü kan içindeydi. Sanırım mermi gözlerinin arkasından girmiş diğer yanından çıkmış. İğrenç bir görünümü var.Yanına çömelip pis yüzüne baktım iğrenerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Kartal🇹🇷⠀ ོ
Teen FictionSevme kızım beni. 'Ben askerim' toz toprak kokarım. Elini uzatsan silah gibi tutarım. Benim gözlerime bakma sana düşman gibi bakarım. Ben uyku nedir bilmem geceleri nöbet tutarım,gece gelme bana parola ister sorarım.Ben disko,dans bilmem yürüyüş kar...