BÖLÜM 42 🇹🇷 ⠀ ོ

2.8K 217 56
                                    


Önceki bölümden:

Ben ona saçma sapan konuşurken Kafası güçsüzce yana kaydı. Hızla çenesini kavradım:

Hayır Hayır!

Bir elimle yarasına daha çok bastırırken bağırdım:

Bu kadar mı aslanım? Altı üstü bir sıyrık var dalga geçme Tarık!

Omzundaki eli yavaşça kenara kayarken verdiği son nefesi sesli bir şekilde ilişti kulağıma. Onunla birlikte bende nefes almayı unuttum.

Boğazıma kocaman bir el yapışmış bana dünyayı unutturmuştu.

Şırnak'ta Börü'nün patlamayla dağılan tesbih taşlarının sesiyle kesilen nefesim bugün Tarık'ın verdiği son nefesle durmuştu...

Sağlık ekipleri onu sedyeye alıp telaşla araca aldıktan sonra hızla uzaklaştılar. Gözlerimden yaşların aktığını elime bir iki damla düştüğünde hissettim.

Yüzümden soğuk bir sıvı çoktan çenemi bulmuş yere damlıyordu. Kaşım patlamıştı. Kömür karası olan ellerimle yüzümü sildim. Eminimki daha çok bulaşmıştı...

Çoğu acıyı şuan hissediyordum. En çokta canım açıyordu. Bir kardeşim yaşayacak mı

Beynim sürekli kendine gel Fırat desede içten içe kabaran öfkem kendimi daha çok kaybetmeme sebebiyet veriyordu. Yumruklarımı deli gibi sıkarak adını andığım tek kişi Çetin Akmaz'dı.

Bir anda Celal komutan belirdi karşımda. Omuzlarımdan sarsarak konuşuyordu ama ben onun sesini aşırı derecede boğuk duyuyordum.

Karşımdaki görüntü netleşirken Celal komutanı da duymaya başlamıştım.

"İyimisin Fırat?"

Çatallı bir ses çıktı ağzımdan

"İyiyim. Komutanım."

Komutanımında yüzü is içinde kalmıştı. Gergin bir hali vardı. Ama yılların askeriydi o. Nereden baksak hepimize göre daha soğuk kanlıydı.

"Kendine gelmek zorundasın aslanım. Sen bana lazımsın."

Omzuma teselli edercesine dokunurken hızla yanımdan uzaklaştı. Nereye gittiğini bilmiyordum. Girişi parlatılmış birliğe bakarken gözlerimdeki acıyı bastırarak kendi kendime:

Emredersiniz komutanım...

Ağır adımlarla birliğe doğru ilerlerlemeye başladım. O sırada sıcak bir el değdi bileğime. Dönüp baktığımda bulanık gören gözlerimin kadrajına bir kadın girdi. İçimde taşmaya hazır olan bir haykırış vardı. Delicesine bağırmak istiyordum. Ve bu öfkeme maruz kalacak kişi Ahsen'di.

Ahsen'de komutanım gibi bir şeyler söylüyor ama ben net bir şey anlamıyordum. Ellerimi bırakıp yüzümü kavradı. Çeneme doğru akan kanı bir eliyle silerken netleşen görüntüde ağlayan ve ağladıkça rengi açılan yeşil gözlerinde kaldım.

"Fırat iyimisin?"

Hızla ellerini ittim.

"Bırak, bırak!"

Elleri havada kalan kadının göz yaşları delicesine akarken:

"Dokunma bana!"

Sertçe kavradım dirseğini sıkarak kendime çektim:

"Dokunma bana,duydunmu?"

"Fırat ben."

Kükrercesine bağırdım tekrar.

Kara Kartal🇹🇷⠀ ོHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin