Önceki bölümden
Nazlı ayaklanıp bana doğru koşarken boynuma atlayınca tekrar açılacak yaraya kendimi hazırladım. Bana doğru uçuşa geçen minik serçeyi Ahsen hanım bir anda kavrayıp kucakladı.
"Sen ne yaramaz bir şey oldun öyle? "
Minik kız mızıkçı bir tavırla kollarını birbirne kenetleyerek:
"Amaaaa!"
"Aması yok abileri rahatsız etmiyoruz, hımmm!"
Herkes buna gülüşürken bende oturup bir bardak çay koydum kendime. Ahsen hanım da yanımıza yakın oturup bir kaç bir şey atıştırmaya başladı çayla birlikte. O sırada gözüm kolumdaki saate kaydı. Saat 14.55'i gösteriyordu. Birliğe dönsek iyi olacaktı. Yiyip içme Faslı bittikten sonra bahçede kalan son bir kaç işi hallettikten sonra. Bizim için onca hazırlığı yapan Ahsen hanım'a teşekkür edip çıktık okuldan. Minik Nazlıyı'da evine bırakmak için kaçırdık diyebilirim. Herhalde evlenirsem sebebi bu kız çocuğu olacaktı....
Ahsen'den
Bütün herkes gittiğinde korkuyla olduğum yerde dikildim kaldım. İçeride beni bekleyen adam...
Hayallerimi umutlarımı süsleyen masum bir öğretmen olarak bildiğim Çetin Akmazdı. Bu adı bile doğruysa tabi... Aldığım nefes boğazıma düğüm atarken sanki içimde bir yangın, aldığım nefesle beni yakıyordu.
Gözlerim teker teker yaşlarını firar ettirirken lavaboda yaşadığım korku anı nüksediyordu bir yandan.Beynimdeki soğuk demir korkusu Fırat gelene kadardı. Benim yüzümden oda vurabilirdi. Belkide bütün timi savunmasızken öldürecekti.Yolun sonuna geldiğimi düşündüğümde beni kurtaran askerde yoktu artık. O sırada yanıma gelişiyle güvende hissetsemde şuan savunmasız belki birazdan ölecek kişiydim. Ama bu olmadan önce hesap sormam gereken biri vardı. Çetin Akmaz! Gözlerimdeki yaşları sildim ve derin derin nefesler aldım. İçimdeki sızı adım attıkça artıyordu.
Emin ve hızlı adımlarla okula girdim. Koridorun ortasında sendeleyerek revire gitmeye çalışan, üstünde hain paçavraları ve leş gibi kokan toz pislik içindeki adama iğrenerek baktım. Bana hiç tanımadığım bir yabâni gibi bakarken anlamsız yüz ifadesiyle odaya yöneldi.
Peşinden revire girdim. Direkt sedyeye,az önce bir askeri oturttuğum yere oturdu. Bakışları, hareketleri, konuşması başkaydı. Bu çetin olamazdı. Hayallerimi süsleyen o masum öğretmen olamazdı. Geçmişimde yediğim onca darbeden sonra ihanetten sonra kardeşimi kaybetmiş, üstüne birde sevdiğim adam bana ihanet etmişti. Herkes gibi...
Sanki ruhum çoktan intihar etmiş, bedenimi taş duvar gibi hissettiriyordu. Resmen silahı beynime tutup beni tehdit etti. Okadar iğreniyor ve tiksiniyorumki bu adamdan,korku duygum bile yok oldu. iki üç adımda yanına varıp sinirle yakasına yapıştım.Sesim benim bildiğimden çok başkaydı. Öfkeliydim ve hayal kırıklığı yankılanıyordu odanın içinde.
"Bana bunu nasıl yaptın! Nasıl! Ben sana aşık oldum! Sevdim seni Çetin! İNANDIM!"
Bacağından yaralanan ve kan kaybeden adam artık bana yabancı yabancı bakan mavi gözlerini dikip eliyle sertçe kollarımı yakasından kurtardı.
"Eeeh! Bırak be yakamı! Yarama bak çabuk."
Elimle yakasını sertçe bırakıp:
"Bakmıyorum! Haine kalleşe bakmam ben!"
Yanına koyduğu silahı düşünmeden bana doğrultup:
"Bakacaksın lan!"
Korkudan nefesim tutulsada olduğum yerde kaldım. Umrumda değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Kartal🇹🇷⠀ ོ
Novela JuvenilSevme kızım beni. 'Ben askerim' toz toprak kokarım. Elini uzatsan silah gibi tutarım. Benim gözlerime bakma sana düşman gibi bakarım. Ben uyku nedir bilmem geceleri nöbet tutarım,gece gelme bana parola ister sorarım.Ben disko,dans bilmem yürüyüş kar...